Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
Türkiye Bu Konuyu Tartışıyor
Medya İnternet
Medya İnternetEditör

Türkiye Bu Konuyu Tartışıyor

Siyaset Bilimci yazar Murat Bahadır Akkoyunlu, genel yayın yönetmenimiz Fehmi Çalmuk'un sunduğu Politik Adam programında tarikat tartışması üzerinden Din ve Devlet İlişkilerini anlattı. Programın Birinci bölümünde, kamuoyunda yanlış kullanılması başta olmak üzere İslami bir çok konu başlığının gerçeğini anlattı. Türk Televizyonlarında ilk kez Mele-i Ala, Şambala mücadelesini de anlatan Akkoyunlu, Horasan Erenleri bilinmeyen yönlerini de paylaştı.

Politik Adam: Değerli izleyiciler bugün ezber bozan bir programla karşı karşıyayız. Veya benim deyimimle, Türkiye’de idrak yolları iltihabını temizleyecek harika bir konuğum var. Kendisine üstadım diyeceğim her ne kadar karşı gelse de, yazar, siyaset bilimci, Murat Bahadır Akkoyunlu, hocam hoş geldiniz sefalar getirdiniz.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Hoş bulduk.

Politik Adam: Murat Bahadır Akkoyunlu ile ne konuşacağız biliyor musunuz? Esasen görünürde bir cenaze namazı ama Türkiye’nin iki yüz tarihine değil, İslam tarihi, Osmanlı coğrafyası, Selçuklulardan bu yana Türkiye’de din devlet ilişkileri ve tarikat konusunu, dini cemaatler konusunun bir röntgen filmini çekeceğiz. Mütehassısı, ordinaryüs profesörü burada, şimdi değerli hocam, tarikat tartışmasına nereden bakmalı? Geçen hafta İsmailağa Cemaatinin Şeyhi, merhum Mahmut Osmanoğlu’nun cenaze töreni ile yeniden üstüne kül örtülen bir tartışma, Cumhuriyet döneminin en dinamik tartışması yeniden başladı. Şimdi bu konuya girmeden önce, eskiden denirdi ya, bir usul dersi, usulü tefsir gibi, şimdi biz bu usul konusunda ilk başta sizden bir bilgi edinmek istiyoruz. Türkiye’de tarikat, dini cemaate gelmeden önce bu tanımları çok iyi bilmemiz lazım, sizin tespitleriniz var, sizin tespitlerinize göre Türkiye’de birçok akademisyen, yazarçizer ve politikacı sınıfta kalıyor. Şimdi başlayalım hocam, tarikat mı tasavvuf mu?

BİRİ TARİKATLAR DİYORSA DİNLEMİNZE GEREK YOK

Murat Bahadır Akkoyunlu: Tarik Arapça bir kelime, yol anlamında, tarikat yollar demek. Birisi söze tarikatlar diye başlıyorsa Fehmi Bey’im, o hiçbir şey bilmiyor, dinlememize gerek yok.

Politik Adam: Dakika bir, gol bir hocam

Murat Bahadır Akkoyunlu: Bir şey dinlememize gerek yok.

Politik Adam: Baştan bırakalım o işi diyorsunuz?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Tarikatlar, yollarlar demek istiyor. Farkında değil ne dediğinin, tarikat yollar demek zaten, tarikatlar dediği zaman bu meseleyi hiç bilmiyor demektir bu bir, iki İslam dışı inançlardaki bir takım ekoller için tarikat kelimesini kullanıyorsa bir televizyon, bir televizyon moderatörü veya herhangi biri bu konuda hele o, hiçbir şey bilmiyordur demektir.

Politik Adam: Mesela Moon Tarikatı diyor.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Gül, tam bir komedi. Çünkü tarik ve tarikat Arapça bir kelime ve ıslahi anlamda tasavvufla alakalı kelimelerdir. İslam’ın kelimeleridir. İslam terminolojisine aittir. Gayrimüslim dünyada bu terminoloji yok. Bir şey diyeceksen, onlar kendi okullarına ne diyorlarsa onu söyle.

Politik Adam: Kasıtlı mıdır bu?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Yok, cehaletten, olduğu gibi cehaletten

Politik Adam: Peki, hangisi birbirini kapsıyor, tasavvuf mu daha geniş anlamda tarikat mı?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Elbette ki tasavvuf ama tasavvuf ta sonradan konulmuş bir isimdir, tanım anlamında. Batı’da buna mümasil mistisizm diyorlar ki tasavvuf ve tarikat kelimesini asla karşılamaz. Onun için İslam mistisizmi yazıyorsa bir adam, çiz üstünü at gitsin. Hiçbir şey bilmiyor demektir. Batı’nın mistisizmi ile İslam’ın uzaktan yakından hiçbir alakası yoktur. Mesele şuradan başlar Fehmi beyim, Hz. Muhammed Mustafa’mızla değil, Hz. Adem’imiz ile başlar olay. Hatta daha öncesi vardır,

İSLAM, Hz.ADEM A.S İLE BAŞLAR

Politik Adam: Siz niye o tarafa doğru kaydınız?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Zaten o taraftan başlarda onun için, mesele orada, Allah’ın dini orada başlarda onun için, İslam orada başlarda onun için, İslam Hz. Muhammed Mustafa’mızla başlamaz. Hz. Adem’imizle başlar ve onun öncesi vardır. Kuranı Kerim konuşacak bu konuda, Elest Bezm-i vardır, oradan başlar bu mevzu Bezm-i Elest ’ten, yani yüce Allah’ımızın ‘ben sizin Rabbiniz değil miyim’ nidası Kuranı Kerim’de vardır biliyorsun, oradan başlar.

Politik Adam: Yani, dediler ki evet.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Herkes evet demedi işte, yanlış biliniyor, doğru değil, herkes evet demedi orada, bu hususta üstat Şemsettin Yeşil’i okumak lazım. Mutasavvıflar bilir bu mevzuları, benim kendi mürşidimden öğrendiğim şeydir bu, öyle herkes ‘evet sen bizim Rabbimizsin’ demedi. Bak, Hz. Ahmet diye bir şahsiyet var orada, o alemin nebisidir, o alemin üstadı, imamı önderidir o. Hani biz peygamber efendimizi anarken Ahmedi Mahmudu Muhtar Resulü Ekrem, işte o Ahmet. O alemin nebisidir ve sadece o veli ‘evet’ dedi. Ona ittibaen evet demeyi tercih edenler müminler oldular. Ama orada bir kısımda dedi ki ‘ne münasebet, sen sensin, bende ben, sen nereden Rabbim oluyormuşsun, kabul etmiyorum’ dedi. Ve oradan başlayan bir mücadeleyi yaşıyoruz bugün dünyada.

Politik Adam: Yani bizim bile bildiğimiz ve anlatılan hak ve batıl mücadelesi orada başlar?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Tabi, orada ve oradaki tercihle başlar. Bir yerde soru varsa, orada akılda vardır, muhakemede vardır, tercihte vardır. Orada insan var, cesedi yok, onun için ruhlar alemi diyorlar ya, akılda var, mantık ta var, tercihte var, iman da var, küfür de var.

Politik Adam: Tabii ki

Murat Bahadır Akkoyunlu: Bu mesele oradan başlar. Oradaki Ahmeddiyet yeryüzündeki nübüvvete bürününce Hatem Muhammed oldu. Onun için Türkler bunu çok güzel özetlemişlerdir. Türk Mutasavvıfları, benim mensup olduğum ocakta, Salih Baba Divanı vardır, orada da geçer bu, ‘gökte Ahmet, yerde Muhammed’, işte velayet orada başlar.

Politik Adam: Bende Hünkâr Ahmed Yesevi Hazretlerinin türbesinde bir röportaj yapmıştım, o belgeseli TRT Avaz’da yayınladık. Mekke’de Muhammed, Yesi’de Ahmet,

Murat Bahadır Akkoyunlu: Yani meselenin aslı, esası budur. Peki, bu velayet ve risalet özdeştir. Nübüvvet, ben kullanmam o kelimeyi, Arapça da değildir, Türkçe de değildir, peygamber derler, ben hiç kullanmam. Yüce Allah nebi buyuruyor. E Türklerde de yalvaç, yalavaç kelimeleri vardır, yani nebi, Allah ismi şeriflerini temsilen, mesele şudur, nübüvvet, nebi yüce Allah’ın yeryüzünde, dünyada adaleti tesis etmekle yükümlendirdiği, yetkilendirildiği ve kutsal muhteva kurallar ve bilgiyle desteklediği yetkilisidir.

Politik Adam: Buradan bu tasavvuf geleneğine gelirsek muhterem hocam, şimdi bu mürşit, tekke, dergâh gibi kelimeler var. Siz tasavvufun, tarikatın ana merkezini Elest Bezm-i’den başladığını belirttiniz. Şimdi çok zihin karışıklığı var, hani ben niye bu konuyu açtım, affınıza sığınırım sizin belki hakkınızı gasp ettim ama zatıâlinizin katılımını duyduktan sonra, bizi izleyen izleyicilerin inanılmaz bir mesaj bombardımanına tutuldum. Hani bu konu, çok hayati bir konu çünkü bizim inanç sistemimize yönelik bir saldırı var. Nereden başlıyor, kavramlar üzerinden, şimdi kavramları doğru tarif edelim hocam. Şimdi mürşit, tekke, dergah nedir diyorlar, tarikat ve tasavvuf konusunda söyleyecekleriniz bitmişse oraya gelelim çünkü bundan sonra da imam, rehber, önder, halife kime denir onu konuşacağız. Ondan sonra esas atışımıza başlayacağız hocam.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Şimdi iki tane kitap önerelim.

Politik Adam: Evet, bir ev ödevi verelim.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Baksınlar, yani bu tekke devlet ilişkilerine,

Politik Adam: Değerli izleyiciler, bu konuşma boyunca lütfen kağıdınızı kaleminizi yanı başınızdan ayırmayın.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Tekrar zikrederiz ama Prof. Mustafa Kara’nın, ‘Tekkeler, Zaviyeler’ kitabını bir okusunlar arkadaşlarımız, güzel bir eser, etkin bir eser tavsiye ediyoruz. Tekke – Devlet ilişkilerinde de yetkin bir isim, çok güzel bir araştırma mahsulü bir eser, Prof. Dr. İrfan Gündüz beyin ‘Tekke Devlet İlişkileri’, bu kitaplara bir baksınlar.

 

MÜMİNİN HAYATI DÜNYA VE AHİRET DİYE BÖLÜNEMEZ

Politik Adam: Çok önemli bir hadis hocamızdır.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Önce kitabi bir kaynak da verelim akademisyenlerimizden. Hayatın anlamı nedir, tabi bunu müminler için konuşuyoruz. Yüce Allah buyuruyor ki, ‘ben cinleri ve insanları beni mabut bilsinler diye yarattım’ bu ayet değil mi, yüce Allah’ın vahiyi, hayatımızın anlamı bu. Abdülkerim Kuşeyri’nin, Kuşeyri risalesini okurken şöyle bir ibare gördüm. Abdullah İbni Abbas, Resulullah’ın duasını almış, ilk müteessir olarak bilinen amcaoğlu, Abdullah İbni Abbas, bu ayeti ‘ben insanları ve cinleri beni bulsunlar diye yarattım’ diye okurdu diyor. Ha bu nasıl olur, derin bir konu, Kuranı Kerim’in okunmasında çok değişik kıraatler vardır, her kıraat şekline göre de anlam zenginliği kazanır. Özellikle bu hususta İmam Matüridi’nin Tevilatül Kuran’ına bakmak lazım, baya güzel bilgiler var orada, okunuş şekillerine göre Kuran’ın iç içe gelişen anlamları ifade edilir. Acluni’nin de Keşfül Hafa isimli eserinde de, ‘ben bir gizli hazineydim bilinmeyi ve bulunmayı murad ettim, insanı yarattım’ hadisi yer alır. Hayatımızın anlamı budur. Allah kulunun kendisini bilmesini, bulmasını arzu ediyor. İsteyen o. Yüce Resulullah buyurdu ki bir gün sohbetinde, ‘başlangıçta Allah vardı ve başka hiçbir şey yoktu’ Şahı velayet Hz. Ali soruyor, ‘ Ya Resulullah şimdi?’, cevap şöyle, ‘halen öyle’, ve bir talimatı var Resulullah’ın, ‘ölmeden evvel ölün’, yani intihar edin demek istemiyor, ölmeden evvel, dünya boyutundan kurtulun, ölümü öldürün. Biliyorsunuz ölüm nefsin tadacağı bir şeydir, ruhun değil. Her nefis ölümü tadacak, ruh ölmez, yani Fehmi Çalmuk ruhunu teslim ettiğinde ölmez, alem değiştirir. Hayat devam eder. Müminin hayatı dünya ve ahiret diye bölünemez, hayat bir bütündür ve devam eder. Boyut, alem değiştirir. İşte velayet, risalet, daha doğrusu tasavvuf, bir kulun Allah’ı talep eden kulun, herkes için geçerli değil, kul talep ettiğini bulur. Kimisi cenneti tercih eder, kimisi de ‘Allah’ım ben seni istiyorum’ der.

Politik Adam: Çok önemli bir tasnif yaptınız.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Tabi canım,

Politik Adam: İnsan cenneti tasnif edebilir, bu Müslümandır, inanmıştır ama Allah’ı tercih edenin yolu, tasavvuf yoludur.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Evet, o dünyada yüce Allah’ın cemalini müşahedeye varmak istiyor. Başka hedefi yok. İşte tasavvuf bunun yolu. Bunun okuluna da tarik denir, yol. Tekkeler bunların okullarıdır.

Politik Adam: Dergâh ile tekke arasında fark var mı?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Aynı.

TARİK MUHAMMEDİ, BAŞKA YOL YOK. 

Politik Adam: Peki, mürşit?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Bunun rehberidir. Yüce Allah’ın ayeti vardır. Buyuruyor ki, ‘sizi Allah’a yaklaştıran vesilelere sıkı sarılın’ Allah’ın bazı kulları vardır, kul ile Allah arasında engeldir. Bunlar Muhammed Mustafa’yı reddedenler ve bir de sahte şeyhler. Bunlar kulla Allah arasında engeldirler. Allah buyuruyor, ‘ bilmediklerinizi zikir ehlinden sorun’ dikkat edin, kim bu zikir ehli? Kuranı Kerim’de çok net bir bilgi var. Yüce Allah Kuran’da ilmi ledün sahiplerinden bahsediyor. Kehf suresinde özellikle 65. ayetten sonra anlatılır. Hz. Süleyman’ın veziri Asaf bin Berhiya, Belkıs’ın tahtını getiren zat Yemen’den, göz açıp kapayıncaya kadar, bu hikaye değil Kuran ayetleri bunlar. Bir de İlmi ledün var. Kuran ötesi ilim, Allah’ın katındaki kitaptan ilim, müfessirler böyle buyuruyorlar. Kuran’daki ilim değil bu diyorlar. Yüce Resulullah buyurdu ki hadisinde, ‘bana Kuran ve onun misli verildi’ yani Resulullaha verilen sadece Kuran’daki ayetler değil ki. Onun için ulema ne der, ‘vahyi metluv, vahyi gayri metluv’ ama vahiy yani. İşte velayet ve risalet o bölümle alakalı bir şeydir. Allah’a, Allah’ı bulmak istiyorum diye yanıp tutuşanların yoludur bu. Tarik de budur, yol budur ve bir tane yol vardır, Tarik Muhammedi, başka yol yok. 

Politik Adam: Bu ehilden biri ben Hz. Muhammed yolunu yolcusuyum demiyorsa sıkıntı mı var demektir?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Hayır, o neyi tercih ediyorsa onu bulur. Ha, Hz. Muhammed Mustafa’nın yolundan başka hiçbir yolun Allah ile ilgisi yoktur, yol ondan geçer. Değişik ocaklar, insanların meşrebine göre, yetiştirilme tarzına göre, oluşturulmuş usul ve erkan mektepleridir ama yol aynıdır. Başka yok da yoktur, Resulullah bunu özellikle buyurmuştur. Çizmiş, Allah ve ben, bunun dışındaki yolların hepsi batıldır. Yani Allah ile irtibatlanmak isteyenin yolu Resulullah buyuruyor, ‘benden geçer’, bunun rehberleri vardır. Resulullah’ tan öncede vardı. Bakın, İbrahim Kafesoğlu da bunu söyler, birçok bilim adamı da söyler, örneğin Zülkarneyn aleyhisselam, Oğuzların ilk atası ve Oğuzlara gelmiş nebi olarak ifade edilir. Kuranı Kerim’de Zülkarneyn aleyhisselam bahsi vardır. Ayrıca yüce Allah’ın resul göndermediği kavim yoktur. Çünkü yüce Allah buyuruyor ki, ‘biz resul göndermediğimiz kavme azap etmeyiz’ ve nebilerin de resulleri vardır. Örneğin Kuranı Kerim’de, Yasin suresinin 13-14-15-16-17.ayetlerine bakarsan, Allah Antakya’ya gönderdiği resullerinden bahseder. Bir arada, üçünü birden, sonrada halka ‘bunlar haktırlar, bunlara uyun’ diye ilan eden büyük veliden bahseder. Şehrin başından koşarak geldi o adam dedi ki ‘bunlar haktır, bunlara tabi olun’, o insanı şehit ettiler. Habibi Neccar deriz ona ve gelenlerde Hz. İsa’nın elçileridir. Ama yüce Allah onlara ‘resullerim’ buyuruyor. Hz. İbrahim’e gönderdiği meleklere, Lut Kavmini helak etmek için gönderdiği, Hz. İbrahim’e uğrayan ve çocuğunu, Hz. İshak’ı müjdeleyen meleklere de yüce Allah ‘resullerim’ buyurur. Yani şu var, mesela örnek, Varaka, Bahira, kim bunlar, papaz, rahip ne alakası var kardeşim bunlar rahip falan değil. Hani Resul Ekrem’den önce mutlaka birisinin Hıristiyan ve kiliseye mensup olması gerekiyordu diye bilinçaltına yazılmış bir saçmalık var ya, hayır bunlar Hanif müminlerdir ya.

Politik Adam: Yani biz şuna inanırız değil mi, Hz. Adem’in, Hz. İbrahim’in, Hz. İsa’nın getirdiği dinler?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Din, ne dinleri? Dinler diye bir şey yok.

Politik Adam: Dinler diye bir şey yok tamam ama kitap anlamında söylüyorum. Bu kitapları farklı olarak telakki eden bir toplumsal yapı var ya? Bunlar bir aslında.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Kardeş zaten burada katledildik. Dinler diye bir tabir kullanılamaz. Allah’ın insanlara gönderdiği Hıristiyanlık ve Yahudilik diye dinler yok, onlara insanlar tarafından kurgulanmış inançtırlar. Allah’ın dini değillerdir. Ali İmran suresinin 85.ayetini okusun müminler, yüce Allah buyuruyor ki, ‘o gün huzurumuza gelenlerden İslam’dan başka din kabul etmeyeceğiz’

‘MELE-İ ALA’ DENİR.   YÜCE ÜSTATLAR TOPLULUĞU ANLAMINDADIR.

Politik Adam: Onun için dinler arası diyalog kavramını kesinlikle kökten reddettik.

Murat Bahadır Akkoyunlu: O başka bir program konusu ve çok büyük bir saçmalıktır. Ama mürşidi sordun. Yüce Allah yine Acluni’nin Keşfül Hafa isimli kitabında var.Buyuruyor ki, ‘biz velilerimizi kubbemizin altında gizledik’, veli dost demek değildir sadece, eksik tercüme, öğrencinin velisi, o öğrenci üzerinde yetkili, bir kere öğrencinin dostu o ayrı bir konu ama o kadarla kalmıyor. Yetkilisi, Allah’ın hidayet önderliğine yetkilendirdiği insanlardır veliler. ‘Allah’ın velilerine korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır’. Yani yüce Allah’ın muhafaza altına aldığı hidayet önderleri de vardır ve bunlar nebi değildirler. Ama nebilerin elçileridirler. O nedenle velayette mutlaka kesintisiz olarak her nebinin nübüvvetine vekaleten, velayetine veraseten görev yapan bir kadro vardır. Buna Kuranı Kerim’de ‘mele-i ala’ denir. Saffet suresi ayet 8. Yüce üstatlar topluluğu anlamındadır.

Politik Adam: Şimdi mürşidi sorduk ama bununla beraber kamuoyunda mesela bir cenazeyi anlatırken, imam diyenler çıktı, önder diyenler çıktı, yeniden halife meselesini açanlar oldu. Mucize, keramet meselesini bile açanlar oldu. Çok ciddi bir kavramsalla akıl tartışması yaparak, bu anlamda bilinçli bir şekilde, bir zihin bulanıklığıyla bu alanı tamamen flu gösterme gayreti var.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Onlar gayretini gösterebilirler ama her şey çok açıktır, hiç problem değil. Mademki cenazeden başlıyorsun ben sana niye düşman olduklarını söyleyeyim mi?

ORTODOKS PATRİKHANESİ BÜTÜN FATİH’İ, BALAT’I, KARAGÜMRÜK’Ü SATIN ALIYORDU.

Politik Adam: İsmailağa’ ya geleceğim.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Ama cenaze dedin ya, baştan onu bir söyleyelim. İstanbul’da bir patrikhane var Ortodoksların merkezi, Türkiye ve Osmanlı’dan itibaren 200 yıllık vesayet ve esaret altındaydık, özgür değildik. 2.Mahmut’tan 15 Temmuz’a kadar. Esir bir devlettik ve onlar at oynatıyorlardı Türkiye’de. Ortodoks patrikhanesi bütün Fatih’i, Balat’ı, Karagümrük’ü satın alıyordu.

Politik Adam: Hocam bir virgül atalım mı buraya?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Nasıl?

Politik Adam: İzleyicilerimiz bu konuyu merak etsin ama önce tanımlamaları yapalım ki zihin karışıklığı olmasın,  olaydan bugünkü duruma gelelim.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Kavramlar yerli yerinde, kim karartırsa karartsın hikaye, gerçek ortadadır ve biz bunu Allah’ın izniyle lutfu keremiyle açıklarız. Biz açıklamayız, bilim adamları zaten açıklıyor, kitap ta söyledik. Var kaynaklar var.

 

ARAP ALEMİNDE VEYSEL KELİMESİ YOK, VEYS KELİMESİ YOK.

Politik Adam: Onun için buradasınız hocam.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Hz. Resul Ekrem efendimizden önce bu yolun mürşitleri var. Örneğin Veysel Karani’nin amcası Ali el Karani, Veysel Karani’yi yetiştiren zat. Veysel Karani’nin annesi Gaybı Rical hanımlardandır.  Hz. Hatice Gaybı Rical, Allah’ın velilerindendir. Resulullah öncesi bu kadrolar var. Hz. Adem dönemi velileri var, Hz İsa’nın velileri var. Hz. Musa aleyhisselam efendimizin velileri var. Ha bir şey daha söyleyeyim, Arap aleminde Veysel kelimesi yok, Veys kelimesi yok.

Politik Adam: Neden?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Çünkü Veysel Karani Türk’tür. Ve Türkler Recep’e İ Recep, Veys’e de İ Veys derler. Veysel Karani Akhunlardandır. Sasaniler, Göktürkleri ve Akhunları mağlup ettikten sonra onlardan getirdikleri külliyetli miktarda esiri Yemen’de konuşlandırdılar. Ama asıl onu yetiştiren Gaybı Rical veli Amcası Ali el Karani’dir. Resulullah’ın sır katibi kimdi,  Ali el Karani’nin oğlu. Onu Resulullah’ın yanına görevlendirmişler ve bütün münafıkların listesini Resulullah 2 kişiye vermiştir. Biri Ümmü Seleme annemiz, biri Ali el Karani’nin oğlu. Yani şunu demek istiyorum, bu Allah’ı bulma ve Allah’a erme aşıkların hidayet önderliğini ve rehberliğini yapmaya, yüce Allah’ın yetkilendirdiği velileri Hz. Adem’den beri var. Hz. Muhammed Mustafa’dan sonra bu yol Hz. Fatma ile yürür.

HZ. ALİ EL MÜRTEZA, 6 AY HZ. EBUBEKİR EFENDİMİZE BİAT ETMEDİ.

Politik Adam: Allah Allah, yeni bir tartışma açmayalım da.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Kim açarsa açsın, bütün mutasavvıflar bunu bilir. İstisnasız, Nakşiler, Kadiriler, Mevleviler, Kübreviler, Bektaşiler, tümü bunu bilir. Hz. Fatıma Üz-zehra Betül, Hz. Ali yetkisini ondan alır. Ebubekir Sıddık efendimiz darı bekaya teşrif etmeden önce Hz. Ali El Mürteza, 6 ay Hz. Ebubekir efendimize biat etmedi.

Politik Adam: Sebebi?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Hz. Fatma istemedi. Hz. Fatma validemiz darı bekaya teşrif buyurdular Hz. Ali efendimiz ondan sonra Hz. Ebubekir efendimize biat ettiler. Otorite oydu.

Politik Adam: Gerekçesi var mıdır bunun?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Hz. Ali, bütün mutasavvıflar şunu bilir, hani biraz evvel saydığım Hz. Ali velayetin kutbudur, başı odur. Hani ‘ilmin şehri benim, Ali kapısıdır’ sözü vardır, ayrıca daha neler var. ‘Ali bendendir, ben Ali’denim’, bunların hepsi Kütüb-ü Sitte, ehlî sünnetimizce, bütün hadis kitaplarında vardır.

MUAVİYE İLE BAŞLADI BU HALİFELİK OLAYI.

Politik Adam: O zaman imamet ve halife ayrı mı?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Ayrı şeyler canım, halifelik nedir?

Politik Adam: Her halife imam değildir.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Değildir, halife yönetici o kadar, zaten ne Hz. Ebubekir efendimiz, ne Hz. Ömer efendimiz, ne Hz. Osman efendimiz ne de Hz. Ali el Murtaza efendimiz kendilerine halife dedirtmemişlerdir ki Emirül müminin dedirttiler, Muaviye ile başladı bu halifelik olayı.

Politik Adam: Saltanatında o aman başladığına ilişkin şeyler var.

Murat Bahadır Akkoyunlu: E tabi, hilafet = krallıktır. Elbette saltanat onunla başladı, çok açıktır bunu herkeste bilir. İslam tarihçileri de bilir. Özellikle bu konuda Prof. Dr. İrfan Aycan’ın, Ankara İlahiyatın İslam Tarihi Kürsü Başkanı, Saltanata Giden Yolda Muaviye bin Ebi Süfyan kitabının okunmasını öneriyorum. Geredeli, benim jenerasyonumdan,

Politik Adam: 3.kitap oldu hocam

Murat Bahadır Akkoyunlu: Fehmi Bey, biliyorsunuz ki ben dini hiçbir eğitimi olmayan biriyim. İmam Hatip, İlahiyat okuma şansım hiç olmadı,

Politik Adam: Şimdi diyeceğim de beni izleyen değerli arkadaşlarım, yani okuyanları da biliyoruz hocam.

Murat Bahadır Akkoyunlu: O konuyu kapat, şimdi sen bana üstat dedikçe,

Politik Adam: Bizim moderatör olarak hitabımız olsun.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Tamamda herkese söyleme bak üstatlar alınır. Üstat mele demektir.

Politik Adam: Şimdi tam oraya geldik hocam.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Mesela, Hz. Fatma’nın velayetinin ilanı vardır. Hz. Ali’nin müminlerin velisi olduğuna dair Resulullah’ın ilanı vardır ve bu hadis, net söylüyorum, kaynak veriyorum, Ahmed bin Hambel’de, Müslüm’de, İbni Mace’de bu hadis vardır. Ve mütevatir hadistir. Binlerce insan buna kelime kelime şahittir.

Politik Adam: Hocam şimdi, kitabın ortasından girelim. Şimdi sizin bir çalışmanızda veya bir konuşmanızda diyorsunuz ki, bütün zamanların Fetö’su var. Bütün zamanların Fetö’su varsa, bir mücadele dönemini hak ve batılı, diğer bir konuşmanızda da Mele-i Ala ile Şambala arasındaki mücadeleye bağlıyorsunuz. Şimdi değerli izleyiciler ne Mele-i Ala’yı duydular ne Şambala’yı duydular. 7 dakikada nasıl anlatılır bilmiyorum ama 2. Bölümde değerli izleyiciler Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi, din devlet ilişkilerini konuşacağız. Evet, hocam

Murat Bahadır Akkoyunlu: Hani Elest Bezm-i’nde ‘evet sen benim Rabbimsin’ diyen müminler ve onların hidayet önderlerinin merkezi Mele-i Ala’dır. Kuranı Kerim’de Saffat suresi, 7 ve 8.ayetlerde yüce Allah ‘biz şeytanları kovduk her yerden’ diye buyurduktan sonra 8.ayette ‘onlar, o şeytanlar asla Mele-i Ala’yı dinleyemezler, vakıf olamazlar, etkileyemezler’ buyuruyor. Yani koruması altında, bazı hocalar bunu melekler topluluğu diye tercüme etmişler, eksik, yanlış değil, eksik. Mele-i Ala mensupları senin benim gibi kanlı canlı insanlardan oluşur.

HORASAN ERENLERİ DERLER, BU SÖYLEMİŞ OLDUĞUMUZ KADRO, MELE-İ ALA YİĞİTLERİ, YETİŞTİRDİKLERİNİ, YETKİLENDİRDİKLERİNİ BÜTÜN DÜNYAYA SALMIŞLARDIR.

Politik Adam: Özellikleri ne, seçilmiş mi?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Tabi canım, korunmuşlardır üstelik ve Yaşar Nuri Öztürk bile doğru tercüme ediyor, yüceler konseyi diye. Hasan Basri Çantay’ın, senin çok sevdiğin bir amcamız vardı bizim Emin Acar amcamız, hani babanın arkadaşıydı. Ankara’dayız, o da Hacı Bayram’da görev yapardı, Ruh ve Sinir hastalıkları mütehassısıydı. Aynı zamanda şeyhti kardeşim. Gider gelirdik yani babamın da arkadaşı, bir gün dedi ki, ‘Murat, şuradan Hasan Basri Çantay’ın 3 ciltlik tefsirinin 2.cildini indir, aç 790.sayfayı oku dinleyelim’, bir okudum Mele-i Ala’yı anlatıyor. Ama ne bileyim 17 sene sonra bana konu olacakmış ta o zaman bana bunu öğretmiş. Emin amca bu mevzuyu bana niye okuttu diye anlayamamıştım ama sonra Mele-i Ala’nın nasıl bir fonksiyonu olduğunu daha sonraki çalışmalarımızda gördük. Halk arasında o kadroya Horasan kültüründe 3’ler, 5’ler, 7’ler, 40’lar deriz. Ve bunların merkezi Fergana Vadisidir yani Horasan, Resulullah’ın Ali Abası vardır. Hz. Ali, Hz. Fatma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Resulullah benim ehl-i beytim bunlardır buyurmuştur. Bu hadisi şerifin ravisi annemiz Ümmü Seleme’dir. Tathir ayeti geldiğinde, ‘ey ehl-i beyt, Allah sizi temiz kılar’ ayeti geldiğinde Ümmü Seleme’nin evindeydi Resulullah, ‘Ali’yi, Hasan’ı, Hüseyin’i ve Fatma’yı çağır’ dedi. Abasının altına aldı, ‘Yarabbi, benim ehl-i beytim bunlardır, bunları sevenleri sev, nefret edenlere, buğz edenlere buğz et’ buyurdu. Bunlara İslam tarihinde Al-i Aba denir. Bunların maneviyat muhtevasının taşındığı coğrafya Horasan yani şimdi bir kısmı Afganistan, bir kısmı Özbekistan, bir kısmı Tacikistan, bir kısmı Kazakistan, bir kısmı Azerbaycan, bir kısmı İran adı verilen coğrafyada, merkez Fergana Vadisi. Yani, Belh, Buhara, Mezarı Şerif, Herat, o coğrafyada, oraya Horasan denir. Hani halk arasında Horasan erenleri derler, bu söylemiş olduğumuz kadro, Mele-i Ala yiğitleri, yetiştirdiklerini, yetkilendirdiklerini bütün dünyaya salmışlardır.

Politik Adam: Alevi, Bektaşi geleneğinde 3’ler, 7’ler, 40’lar gibi?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Kardeşim, nereden Alevi Bektaşi geleneği oluyormuş, niye sadece onlara hasb ediyorsunuz? Bunları bilmeden sünnet ehl-i olunamaz.

Politik Adam: Tasavvuf ehl-i diyelim?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Tamam, şimdi oldu, Hacı Bektaşi Veli hazretleri aynı Ankara’daki Hacı Bayram Veli efendim gibi bu işlerin piridir elbette, biz de onlardan öğrendik.

Politik Adam: Mele-i Ala’yı anlatabildik mi?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Tabi

İSLAM ALEMİNDE LAWRENCE’LAR, BAŞI SARIKLI, YÜZÜ SAKALLI, SIRTI CÜBBELİ KAFİRLER TAKIMI, MÜNAFIK ZÜPPELER, MANGIR, PARA, KADIN, MAKAM İLE OYNAŞAN ZÜPPELER BUNLARIN APARATLARIDIR.

Politik Adam: Peki, Şambala ne hocam?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Şambala da, Elest Bezm-i’nde ‘nereden benim rabbim oluyormuşsun’ diyenlerin, dünyada şöyle diyor şimdi onlar, ‘tanrı biziz, tanrı bizde tecelli etti’

Politik Adam: Yani Siyonizm, tapınak şövalyeleri bunlar mı?

Murat Bahadır Akkoyunlu: Siyonistler, tapınak şövalyeleri, masonluk locası, illuminati, trilateral hepsi bunun aparatlarıdır. Ayrıca İslam aleminde Lawrence’lar, başı sarıklı, yüzü sakallı, sırtı cübbeli kafirler takımı, münafık züppeler, mangır, para, kadın, makam ile oynaşan züppeler bunların aparatlarıdır.

BEN ZATEN ÇOCUKLUĞUMDAN BERİ ÖLÜMÜN ORTASINDA YÜRÜYORUM.

Politik Adam: Siz onun için diyorsunuz ki, bütün zamanların Fetö’su var.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Vardır.

Politik Adam: Bütün zamanların Lawrence’ı da var.

Murat Bahadır Akkoyunlu: Bak kardeş, Hz. Resulullah zamanının Fetö’su kim, Ebu Süfyan, tuleka’dandır o, sahabe falan değildir. Muhalefeti kulub statüsündedir. Bunu bütün İslam tarihçileri bilir, bütün müfessirler bilir ve söylemezler, daha doğrusu söyleyemezler, korkarlar. Ama ben siyaset bilimciyim kardeşim, ben zaten çocukluğumdan beri ölümün ortasında yürüyorum. Bunları kendim uydurmuyorum, söylediğimiz sözlerin hepsinin kaynağı var.

Politik Adam: Ölümün ortasında geziyorum derken?

Murat Bahadır Akkoyunlu: 44 yıldır öyle geziyoruz, Erbakan Hoca ile idamla yargılananlar listesindeydik. 28 Şubat’ta karakollardaydık yani hep ucundaydık. Onun için saklayıp gizleyecek hiçbir şeyim yok, bunlar gerçektir, bilgidir, kitabidir, uydurma değildir. Tarihçilerimizden ve ulemamızdan aldığım bilgileri naklediyorum burada. Bu benim bildiklerimi ulema bilir ama konuşamazlar, korkarlar. Lanetlenmekten, düşman sahibi olmaktan, görevlerinden atılmaktan, akademide yer verilmemesinden korkarlar.

Yeni Videolar