Ak Parti Bu Ülkenin Sigortası

Kendisini ' Damdan düşen bir siyasetçi' olarak tanımlayan Ak Parti MKYK Üyesi Orhan Miroğlu, Politik Adam programında genel yayın yönetmenimiz Fehmi Çalmuk'un sorularını cevapladı. Miroğlu 'ran'ın Acemleri de, Azerileri de, Kürtleri de, yine Suriye'nin Arapları da, Kürtleri de gözünü Türkiye'ye dikmiş, bekliyor. Yani biz evet, kendi ülkemizin geleceğini çok merak ediyoruz ama bilmemiz lazım ki arka bahçemizdeki bu halkların, Türkiye'nin geleceği ile ilgili beklentileri, bizim beklentilerimizin gerisinde değil, göç hadisesine böyle baktığınız zaman derli toplu bir stratejimizin olması lazım' dedi. İşte Olay röportajın birinci bölümü

Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
Ak Parti  Bu Ülkenin Sigortası

CUMHURİYET HALK PARTİSİ, HDP VE DİĞER İRİLİ UFAKLI BAŞKA PARTİLERİ DE KAST EDEREK SÖYLEMEK GEREKİRSE, HİÇBİRİSİNİN HENÜZ SİYASİ PARTİ KİMLİĞİNİN, TÜRKİYE PARTİSİ OLMAYLA ÖZDEŞ HALE GELEMEDİĞİNİ GÖRÜYORUZ

Politik Adam: 2023 seçimleri geliyor ve bir Türkiye analizi yapacağız. Şimdi Türkiye’de şöyle bir söylem geleneği gelişti özellikle muhalefet partisinde, Tayyip Erdoğan giderse, Türkiye kurtulacak. Gerçekten Erdoğan giderse Türkiye kurtulur mu? Hani bir kişiye bağlı, o gitsin bu gelsin, e şimdi tek adamlıkla suçladıkları Erdoğan gidip, yerine tek adam gelecekse o zaman sizin bu rejim değişikliğinizin, sistem değişikliğinizin ne anlamı kaldı gibi birçok soru var. Buradan başlayalım.

Orhan Miroğlu: Tabi aslında sorun sadece cumhurbaşkanımızın gidip gitmemesi sorunu değil. Tabii ki o Türkiye’nin en hayati siyasi döneminde çok güçlü bir liderlik sergiledi. Ve Ak Parti diğer partilere baktığınız zaman, bir Türkiye partisi olarak siyasi hayatını sürdürdü. Yani Cumhuriyet Halk Partisi, HDP ve diğer irili ufaklı başka partileri de kast ederek söylemek gerekirse, hiçbirisinin henüz siyasi parti kimliğinin, Türkiye partisi olmayla özdeş hale gelemediğini görüyoruz. Yani CHP bir Türkiye partisi mi, değil, memleketin çok önemli bir bölümünde, üstelik o bölümden oy almayı umduğu bir coğrafya orası, henüz bir siyasi varlığı yok. Aşağı yukarı yeni kurulan partilerin kayda değer bir şeyleri yok. Yani kağıt üstünde acaba 2023 seçimlerine girebilecek miyiz gibi, yani teşkilatlarımızı tamamladık mı, tamamlamadık mı? Tabi bu Türkiye demokrasisine, Türkiye sivil siyasetine bu şekilde, bodoslama diyelim, dalan partilerin, Türkiye’nin geleceği açısından yüklenebilecekleri sorumluluklar, bu sorumlulukları hangi kadrolarla yürütecekleri, bütün bunlar sorun. Yani biz Ak Partililer her şeyden önce bunun tartışılmasını istiyoruz. Türkiye’yi nasıl bir gelecek bekliyor ve bu geleceğin içerisinde Ak Parti’nin, siyasi hikayenin, her geçen gün siyasi hikayesinin ve siyasi hafızasının müktesebatının, müktesebat derken altyapı hizmetlerinden tutunda, bir zamanlar ismini bazı devrimler olarak koyduğumuz reform süreçlerine kadar ve bu kesintisiz bir biçimde devam etti. Benden önceki Salih Uzun beyefendi, Türk Demokrasi Vakfı Başkanı’yla siz demokrasinin zarar ziyanlarını konuştunuz. Tabii ki darbelerle ilgili çok şey söylenebilir ama bu yakın tarih açısından Ak Parti’nin 2002 yılında iktidara gelmesinden bu yana, aslında önümüzdeki süreci okumak bakımından, çeyrek asıra tekabül eden bir dönem aslında bu, Ak Parti Türkiye’yi 21-22 sene yönetmiş olacak. Tayyip beyin İstanbul gibi, Türkiye’de siyaseti belirleyen bir ilde, belediye başkanlığı yapmasını da ayrı bir yere koyalım. O da tabii ki çok büyük bir siyasi deneyimdi. Ama hükümet bazında, Türkiye’yi yönetmek bazında bu son 20-22 yıllık dönemde demokrasiye hasar nereden geldi? Kim bu hasarı verdi? Hani Gezi’den başlayarak bir fotoğraflama yaparsak eğer, FETÖ ile mücadele, terör örgütleriyle mücadele, başta PKK olmak üzere, hendekler süreci,

Politik Adam: Cumhuriyet mitingleri

Orhan Miroğlu: Cumhuriyet mitingleri öncesi tabii ki,

DEMİRTAŞ,HALA SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIZ SENDROMUYLA YAŞIYOR. O SENDROMDAN BİR TÜRLÜ KURTULAMAMIŞ. VE BU SENDROM ŞU AN MİLLET İTTİFAKI PARTİLERİ TARAFINDAN DA YAŞANIYOR.

Politik Adam: Muhtar bile olamaz, sözde cumhurbaşkanı, 367 krizi,

Orhan Miroğlu: Bu konuları Tayyip Bey gitsin, gitmesin ikileminden çıkarmak lazım. Yani biz bir papatya falı falan açmıyoruz. Türkiye’nin son 20 yılı siyasi hafızasında ve siyasi müktesebatında bir lider olarak Sayın Cumhurbaşkanı’mızın oynadığı rolü ve bu role tekabül eden, bu rolün hayata geçmesiyle, Türkiye’nin kazanımlarına bakacağız. Dolayısıyla burada aslında muhalefete, ben seçmenin şöyle diyeceğini düşünüyorum ve gittiğimiz yerlerde de bununla çok karşılaşıyoruz, bilhassa bizim seçmenimiz, Ak Parti’ye son seçimlerden buyana oy vermiş seçmenin, yerine ne koyacaksınız yani Ak Parti iktidarıyla bu kadar uğraşmak ve üstelik yerine bir şey koyamamak. Tayyip Bey Kızılcahamam konuşmasında 40 yıldır siyasette olduğunu söyledi, şimdi o anda tabi bende düşündüm. Tayyip Bey ile aramızda bir yaş var, 54 doğumludur Tayyip Bey, ben 53 doğumluyum. Benim siyasete girişim ilk 1965 yani 57 yıldır siyasetin içindeyim. Bunun yaklaşık 15-16 yılı Ak Parti’de ama gençlik yıllarımızda başka başka hareketler vesaire ama her zamanda şiddet ve terörden uzak kalarak, yani böyle bir şey. Dolayısıyla böyle baktığım zaman Türkiye’nin bu 23 yılda neler kazandığını bu seçmenin soracağını ve bu kaybetmeme duygusu, kazanımları kaybetmeme duygusunun, sandığa ciddi bir biçimde yansıyacağını düşünüyorum. Bu söylem muhalefete nerden geliyor, bugün Selahattin Demirtaş’ın, bir internet sitesinde bir yazısını okudum, o sık sık yazıyor biliyorsunuz. Tutuklu ama yazı yazmaya devam ediyor, görebildiğimiz kadarıyla hatta siyasi gündeme demeçler veriyor vesaire, sosyal medyayı da galiba avukatları aracılığıyla falan kullanıyor. Okuyoruz, evet Selahattin Demirtaş böyle demiş diyoruz, gördük ki mesela ben bugünkü yazısını okuduğumda, hala seni başkan yaptırmayacağız sendromuyla yaşıyor. O sendromdan bir türlü kurtulamamış. Ve bu sendrom şu an Millet İttifakı partileri tarafından da yaşanıyor. Yani insan bir siyasi harekette, birilerinin böylesi bir sendroma yakalandığını düşündüğünde, o sendromun en azından orayla sınırlı kalmasını ister, gönül bunu istiyor. Ama şimdi ta 2017-2018 seçimlerinden bu yana, seni başkan yaptırmayacağız sloganıyla çıkan bir kişinin, 6 yıldır cezaevinde tutuklu, hala ondan kurtulamadığını hala bir muhasebe yaptığını,

Politik Adam: Kronik hale gelmiş?

Orhan Miroğlu: Evet, bu bir sendrom yani bu başka bir şey değil, ama şu an sizin söylediğiniz soru bağlamında söylüyorum, Millet İttifakı ve CHP aslında fena bir biçimde, ister farkında olsunlar ister olmasınlar, bu sendroma yakalanmış durumdalar. Yani, seni başkan yaptırmayacağız sendromu.

BİRBİRİMİZİ ALDATMAYALIM, BU HALKI DA KANDIRMAYALIM

Politik Adam: Türk seçmenini, sandığa gidecek bu milleti karalamakla da eşdeğer bir şey, yani bu halkın itidalli izan ve irfanını bilmemek gibi de bir nokta bu. Hani bu siyasi bir gelecek tahayyülü sağlamaz seçmene.

Orhan Miroğlu: Sağlamaz, çünkü zaten şu an bilhassa Cumhuriyet Halk Parti’sinin, tabii ki seküler, laik tabanını biliyoruz, biraz zor değişen bir seçmen bu. Hatta girdiğimiz hemen hemen bütün seçimlerde hiç değişmeyen oy kullandığını biliyoruz. Çünkü programları değişmiyor, CHP’nin eskisi yenisi tartışması oldu bir iki gündür, biz eski CHP değiliz dedi Sayın Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanımızda bugün eskinizde ne vardı ki bugün ne var yani eski ile bugün arasında bir fark yok diye bir cevabı oldu. Bence doğru bir şey bu, son 20 yılda girilmiş büyün seçimlerde üç aşağı beş yukarı, %20-25 civarında alınan oylar, CHP’deki bu bilhassa farklı kesimlere tahammülsüzlük, ben hep söylüyorum mesela muhafazakar kesimlerin CHP ‘de temsil oranı nedir, bunu herkes sorsun. Bizim Rizeli hocamızın dışında, Sayın Bekaroğlu dışında ikinci bir isim sayamıyoruz. Gelelim Kürt aktörler diyebileceğimiz manzume içerisinde Sezgin Tanrıkulu’nu geçemedi bu parti. Birbirimizi aldatmayalım, bu halkı da kandırmayalım çünkü bu halkın 19.yy’daki macerası, kandırılmaya gelecek bir macera değil. Allah korusun bu kandırmanın yaratacağı siyasi sonuçları bedel olarak en başta bu halk öder.

ÇÖZÜM SÜRECİNDEN BU YANA BU SINIFIN, BU KESİMLERİN DÜŞÜNÜRLERİYLE, ENTELEKTÜELLERİYLE, SİVİL TOPLUM FAALİYETLERİYLE, BU ÜST SINIFTA KONUMLANMIŞ SERMAYE YAPILARIYLA, KÜRT MESELESİNE KARŞI CİDDİ BİR ÖFKE BİRİKMESİ VAR.

Politik Adam: CHP belki de bunu sağlayamadığı için kendine partner olarak Saadet Partisi’ni seçti.

Orhan Miroğlu: Tabi, 6 parti orada, bunlar irili ufaklı partiler ama şimdi CHP’den sonra 2. olan Meral Hanım’ın partisidir, İyi Parti’dir. İyi Parti kimi temsil ediyor sorusunu sormak lazım, benim görebildiğim kadarıyla yani siyaset bilimcilerinde bu konuda bu son zamanlarda yoğun analizleri var. Şehirli, seküler, milliyetçi, içe kapanık, ötekine karşı tepkili bir sınıfın temsilcisi bu parti yani bizim bildiğimiz klasik manada o birleştirici, kaynaştırıcı, Anadolu milliyetçiliğiyle bir ilgisi olmayan bir milliyetçi hareket bu. Ve bu insanların, bu yeni bir sınıfsa eğer ki evet bu bir yeni sınıf, çünkü ana muhalefet olma durumunda 2 kırmızı çizgisi var bu sınıfın. Bu kırmızı çizgilerden birisi, Türkiye’nin barındırdığı göçmen nüfusla ilgilidir, yurdundan, ülkesinden mecburi nedenlerle, Türkiye’ye sığınmış, Türkiye’den yardım isteyen ve bu yardımı da Türkiye’de fazlasıyla gören insanların ki bu insanlar 5-6 milyona tekabül ediyor. Bunlara karşı bir tepkisi var, 2.side Kürt meselesine, birikmiş bir öfkesi var Kürt meselesi konusunda, tartışmalar hak hukuk meselesine girildiği zaman, onunda en büyük sebebi, çözüm sürecidir. Çözüm sürecinden bu yana bu sınıfın, bu kesimlerin düşünürleriyle, entelektüelleriyle, sivil toplum faaliyetleriyle, bu üst sınıfta konumlanmış sermaye yapılarıyla, Kürt meselesine karşı ciddi bir öfke birikmesi var.

Politik Adam: Niye bu çözüm süreci tezgahımı bozuyor?

Orhan Miroğlu: E tabii ki, Türkiye’nin seküler, laik, şehirli ve içine kapanık milliyetçiliği temsil eden kesimlerin, çözüm sürecinde nasıl muhalefet ettiklerini hep beraber gördük. Ama birdenbire ne oldu, birdenbire Ak Parti peş peşe seçim kazanmaya başlayınca ve Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ni de halka referanduma sununca, orada da bir kayıp oldu. Yani kayıp biraz medeniyet bozar, medeniyet yitimine yol açar. Bu sınıfların bu medeniyet yitimiyle karşı karşıya kalmasını sağladı. Ve zaman zaman gördüğümüz, işte Bolu Belediye Başkanı, başkaları, iyi olmuş disiplin kuruluna ihraç istemiyle sevk edildi. Bu bence iyi bir davranış, iyi bir girişim çünkü bu tür örneklerin çoğalması halinde Türkiye’de barışın, huzurun, bir arada yaşama kültürünün çok büyük zarar göreceğine inananlardanım doğrusunu isterseniz.

TÜRKİYE YÜZYILLAR BOYUNCA MAZLUMUN YANINDA OLDU.

Politik Adam: Yani bazı siyasiler, geçici sığınmacılarla ilgili bir bayrak yarışına girdiler de hani ben işim gereği sanayici iş adamlarıyla konuşuyorum. Üretim sektöründe, imalat sektöründeki insanlarla konuşuyorum, ya Fehmi Bey, inanılmaz bu bile bizim üretim hızımızı düşürüyor diyor, niye, öyle bir yapı oldu ki diyor, bizim ara eleman, kalifiye eleman ihtiyacımızı biz bu insanlardan karşıladık.

Orhan Miroğlu: Tabii ki çok nitelikli iş gücü var buraya gelen insanlarda ve bu iş gücünün sizin söylediğiniz gibi ama meseleye sadece bu açıdan da bakmamak lazım, meseleye tarihi şartlar içerisinde bakmak lazım. Bir kere Türkiye yüzyıllar boyunca mazlumun yanında oldu. Bir şekilde kendi imparatorluğunun zulmünden kaçıp sığındıkları bir coğrafya oldu, Yahudilerin bile sığındığı bir coğrafyaydı. Türkiye’nin bugünkü Yahudi yurttaşlarının kökenine inecek olsanız, ta Orta Çağ’dan gelen bir göçün izini sürmüş olursunuz Türkiye’de.

İRAN’IN ACEMLERİ DE, AZERİLERİ DE, KÜRTLERİ DE, YİNE SURİYE’NİN ARAPLARI DA, KÜRTLERİ DE GÖZÜNÜ TÜRKİYE’YE DİKMİŞ, BEKLİYOR.

Politik Adam: Halen İsrail’in eski cumhurbaşkanı bizim 2. başkentimiz Ankara diyecek kadar bu konuya ilişkin bir minnettarlığı var yani.

Orhan Miroğlu: Şunu bir kere herkesin görmesi lazım, Türkiye’yi kim yönetecekse yönetsin, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyayı iyi anlamak lazım, çünkü bu coğrafyanın çerçevelediği sınırlara baktığımız zaman, buradaki iktidar mücadelelerinin bizde olduğu gibi demokratik, siyasi teamüllerle sürmediğini görüyoruz. Yani bir diktatör geliyor, Batılıların desteğini alıyor, işte Esad ve Baas geliyor Suriye’yi 40 sene yönetiyor, öbürü gidiyor 30 sene yönetiyor. Humeyni bir devrim yapıyor İran’da, orada da büyük bir değişim yaşanıyor ve hala o değişimin sonuçları olumlu ya da olumsuz manada devam ediyor. Ama bu ülkelerin saydığım bu 3 ülkenin de en önemli açığı nedir, demokrasi açığıdır. Yani bir arada yaşama kültürünün koptu, kopacak hale gelmesidir. İran’da koptu, kopacak haldedir yani, İran bir kapalı kutu ama İran’dan gelen haberler hiç te İran’ın geleceğinde, bir huzur ortamı olacağını göstermiyor. Irak zaten parçalandı, Irak’ta seçim oldu, bir yıla varıyor hala bir hükümet kurulamadı. İşte Kürt Federe Bölgesi var, Bölge ile Bağdat arasındaki sorunlar önemli bir biçimde devam ediyor. Suriye’de süreç konusunda öngörülü diyebileceğimiz bir siyasi tespit yapmak gerçekten kolay değil. Öte yandan Türkiye söz konusu olduğunda, Türkiye-Suriye ilişkileri ya da bugün Suriye’nin orada bulundurduğu askeri güç ve bu bölünmüşlük içerisinde, Suriye’de gelecekte ne olur onu da bilemiyoruz. Yani demek istediğim şu, göç hadisesi bugünden yarına çözülecek bir mesele değil. Yani bizi çevreleyen coğrafyada, siyasi istikrar, farklılıkların bir arada yaşaması, buna dair prensipler, buna denk gelecek liderlerin doğması, yani böyle liderlerin de tarih sahnesine çıkması lazım. Cemal Abdül Nasır gibi, Ebu Sadık gibi, aklıma ilk bunlar geliyor, söylüyorum. Dolayısıyla bu beklenti hiçbir zaman bitmeyecek ve Türkiye’ye yönelik bu sadece bir göç hadisesi değil, ben şundan çok eminim İran’ın Acemleri de, Azerileri de, Kürtleri de, yine Suriye’nin Arapları da, Kürtleri de gözünü Türkiye’ye dikmiş, bekliyor. Yani biz evet, kendi ülkemizin geleceğini çok merak ediyoruz ama bilmemiz lazım ki arka bahçemizdeki bu halkların, Türkiye’nin geleceği ile ilgili beklentileri, bizim beklentilerimizin gerisinde değil, göç hadisesine böyle baktığınız zaman derli toplu bir stratejimizin olması lazım.

KILIÇDAROĞLU’NUN HEM AKŞENER’İN VERDİĞİ MESAJLARDA SİYASİ BİR İDDİA YOK.

Politik Adam: Bu çözüm sürecine de, Türk-Kürt ayrım işine de, bu konudaki açılıma geleceğim ama madem bu sistem işinden girdik, 4 kez toplanan bir 6’lı masa var. Şimdi sizin bir ak Partili şapkanız var, onu bir kenara bıraktınız ama kelime ve harflere sığmaktan başka çaresi olmayan bir yazar olarak, yazar Orhan Mir olarak soruyorum. Şimdi yazar, karar erbabı, fikir işçisi vicdan sahibidir. Şimdi bu 6’lı masa, geleceğe ilişkin hayallerimizi süsleyen bir mesaj vermiyor, 4 defa toplandı, etti,

Orhan Miroğlu: Hiçbir umut vermiyor ama bir de masaya oturmadan önceki haller var. Mesela İyi Parti’nin kuruluş sürecine bakmak lazım yani biz daha düne kadar, İyi Parti’nin en büyük metropol şehrimiz olan İstanbul’daki başkanlığını sorguladık. Ne oldu bilmiyorum, galiba karşılıklı davalar açıldı vesaire, şimdi dışarıdan, sizin bana yaptığınız tanıma sadık kalmaya çalışarak sorunuza cevap vermek istiyorum. Gelecek ve Deva Partilerinin kuruluş amacı ve gerekçeleri, bu her iki partinin liderlerinden duyduğumuz gerekçelerden biraz farklı. Ve bu farklılığı bize aslında Sayın Akşener defalarca gösterdi, defalarca ispat etti. Mesela şunu dedi, biz muhafazakar çevrelere giremiyoruz, buna CHP’yi de ortak ederek söylüyor, bunu CHP’nin de çeşitli aktörleri zaman zaman söylediler, biz muhafazakar alana giremiyoruz, muhafazakar alana girecek partiler lazım. Yani bir Türkiye’yi yönetme ideali, tahayyülü vesaire yok yani. Ama o alanda mesela şöyle bir şey demediler, biz Ak Parti gibi Kürt seçmenin kümelendiği alanlara da girmeye hazırız. Çünkü orası onlara yasak yani onu söyledikleri andan itibaren HDP’den, HDP’li seçmenden tek oy alamazlar. HDP’yi yönetenler buna rıza göstermez, Kandil’deki adamlar buna rıza göstermez. Dikkat edin, doğu, güneydoğu gezilerinde, hem Sayın Kılıçdaroğlu’nun hem Sayın Akşener’in verdiği mesajlarda siyasi bir iddia yok. Siyasi iddia şudur, HDP var ama HDP’ye rağmen bizde varız. Biz sizin siyasi meselelerinizi, siyasi taleplerinizi çözmeye hazırız. Hiç dediklerini duydunuz mu? Hayır, peki o zaman doğu, güneydoğu veya bırakalım orayı, İstanbul bugün en büyük Kürt şehri, dünyadaki en büyük Kürt şehri, 5-6 milyon insan yaşıyor ve 2-2,5 milyon civarında da Kürt seçmeni var. Bu şehirle ilgili bile yani Hakkari’den, Batman’dan, Mardin’den çıkıp bir şekilde bu şehre gelmiş, belki zorunlu sebeplerle belki entegrasyon fikriyle gelmiş, insanlara gidip soralım, CHP’nin bunları örgütleme gibi bir gayreti var mı acaba, İyi Parti’nin var mı? Hayır, arada bir mesafe var. Bu mesafe aslında sadece bu iki partinin bu meseledeki anlayışları ile ilgili değil, bu iki partinin ve bu iki partiyi temsil eden zümrelerin, geçmişte hem muhafazakar kesime karşı hem de Kürt vatandaşlarımıza karşı yarattıkları travmalardan oluştu.

AK PARTİ BU ÜLKEDEKİ SİYASİ TABLONUN DA SİGORTASI OLAN BİR PARTİDİR.

Politik Adam: Bazı kamuoyu araştırmalarında güneydoğudaki oylarda CHP’nin yükseldiğine ilişkin yorumlar var.

Orhan Miroğlu: %1’dir, 1,5 olur. Diyarbakır’da galiba %1 civarındaydı, 2 olsa ne olur, siz o %2’yle 2buçuk,3 milyona dayanan bir şehri yönetebilir misiniz? Siyasi manada söylüyorum bakın bu söylediğim çok önemli yani bu tür bir yoruma çok fazla rastlanmaz. Şunu söylüyorum, bu kadar politikleşmiş, siyasallaşmış bir bölgeyi, suçlamak için söylemiyorum, siyasallaşacak tabii ki, politikleşecek, en tabii hakkı, 21. yüzyıldayız biz, insanlara siyasallaşmayın, politikleşmeyin diyecek hakkımız yok. Böyle bir yeri siz sadece güvenlik tedbirleriyle, sadece güçlü valiler yollayarak, sadece güçlü komutanlar yollayarak yönetemezsiniz. Çünkü burası Suriye değil, burası Irak’ta değil, burası İran asla değil. Burası 200 yıllık demokrasi deneyimi olan bir ülke ve vatandaşlarımızın da şöyle ya da böyle bu demokrasi deneyiminden ders çıkardıkları, bu hafızayı önemsedikleri bir ülke. Dolayısıyla neden bunu söylüyoruz, belki bazen anlatabiliyoruz bazen de anlatamıyoruz, Ak Parti bu ülkenin ve bu meselede sözünü ettiğim siyasi tablonun da sigortası olan bir partidir. Ama elbette ki Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğiyle beraber.

Politik Adam: Ama suçlama Ak Parti’ye, güvenlikçi politikalar uygulayan yapı olarak Ak Parti.

Orhan Miroğlu: Sebepsiz değil ama Ak Parti hiçbir zaman frene basmadı, bakın demokrasinin bölgede işlemesinin en büyük garantisi yine Ak Parti oldu. 2000’den sonra her zaman söylüyorum, eğer Sayın Cumhurbaşkanımız bir lider olarak, ben bu kesiminde bu kesiminde lideriyim, temsil ediyorum diyerek tarih sahnesine çıkmasaydı, geçmişten geldiği muhafazakar hareketle olan muhasebesini bildiğimiz şekliyle sona erdirmeseydi ve Ak Parti siyaset sahnesine bu şekilde çıkmasaydı, bugün Türkiye’nin içinde bulunacağı siyasi tablo konusunda iyimser, olumlu şeyler söyleme olanağımız olmayabilirdi. Çünkü bölgenin bir tek partiye mahkum olması anlamına gelirdi bu. Merkez sağ ve sol partiler 2000’li yıllarda hatırlayalım, doğu, güneydoğuda yoktu ki. HDP yükseliyordu o zaman ki adı HDP değildi tabii ki, isim değiştiriyordu sürekli ve burada büyük bir siyaset boşluğu var, bu siyaset boşluğunu kim dolduruyordu, HDP ve onun geleneğinden gelen partiler dolduruyordu.

AK PARTİ’NİN SAMİMİYETİ EN İYİ KADIN VATANDAŞLARIMIZ ANLAYABİLİR. ÇÜNKÜ ONLARIN SAFLIĞI, ONLARIN SAĞLAM HİSSİ GÜÇLERİ, KOLAY KOLAY HER KESİMDE YOKTUR

Politik Adam: Merkez siyasi partilerde belki aşiret, feodal yapıdan birkaç milletvekili,

Orhan Miroğlu: Merkez siyaset bitmişti. Bir bölgenin bir partiye kayıtsız şartsız bağlanacağını yani gönül bağıyla veya mecburiyetten veya taleplerden ötürü, bir siyasi süreç yaşayabilirdi Türkiye, dolayısıyla bu görevi bu vazifeyi, geriye dönüp baktığımız zaman ancak muhafazakar demokrat bir siyaset yapabilirdi. Ancak Kürt dediğimiz seçmen, muhafazakar demokrat bir siyasete ısınabilirdi. Ve bu ısınmayı, işte siz programı açarken söylediniz Van örneğinden yola çıktınız, en çokta bu dönemin acısını yaşayan yani bu dönemin yoksulluğunu, cefasını çeken kadın arkadaşlarımızda, kadın vatandaşlarımızda görüyoruz. Tayyip Bey’e duyulan ilgi, bir başka lidere duyulmadı. Ben Özal dönemini de hatırlıyorum, öncesini de hatırlıyorum ama bu farklı bir şey, neden, bunun bir sebebi var. Ak Parti’nin muazzam programları meselesi falan değil, burada bir samimiyet var. Bu samimiyeti en iyi kadın vatandaşlarımız anlayabilir. Çünkü onların saflığı, onların sağlam hissi güçleri, kolay kolay her kesimde yoktur yani.

Politik Adam: Şimdi ben Pazartesi Siirt’teydim, ertesi gün Arapgir’deydim. Millet bu ekonomi konusunu konuştuğu zaman bir hanımefendi dedi ki beyefendi yine bizi bu işten çıkarsa çıkarsa Tayyip Bey çıkarır.

Orhan Miroğlu: Aynen

Politik Adam: Şimdi ne kadar olumsuzluk olursa olsun, lider vizyonuna ilişkin bir güven var. İşte siyasi analiz yapanların, kamuoyu araştırma yapanların bu itibar yönetimi üzerine değerlendirmelerini yapmaları lazım.

Orhan Miroğlu: Valla en çokta bunun kıymetini, biz Ak Partililerin bilmesi lazım.

Politik Adam: Ama arada makas çok,

Orhan Miroğlu: 20 yıllık bir siyasi tecrübe bu, Cumhurbaşkanımız Kızılcahamam toplantısında da söyledi, bir siyasi hikayesi var bu partinin ve bu siyasi hikayenin bir siyasi hafızası var ve bu çok kıymetli bir şey. Türkiye’de siyaset bir bakıma yani gelip geçen siyasilerin hikayelerine de baktığınız zaman, bir hikayeyi gerektiriyor. Şimdi muhalefet şöyle düşünüyor, bu hikaye Ak Parti açısından zayıfladı, bitiş sürecine girdi, hiç böyle değil. Yani Ak Parti’nin oy kaybettiği, kamuoyu yoklamalarında ki bazıları çok vicdansızca yapılan yoklamalar bunlar, speküle edilen, algıya yönelik ama bazılarında da tabi gerçeklik payı var. Biz söylüyoruz zaten yani biz girdiğimiz bütün seçimlerde oy kullanan seçmenlerimizin %66’sı ki büyük bir rakam bu, mutlaka hayatının bir döneminde oy kullanırken Ak Parti’ye oy verdi. Şimdi bunların yaklaşık belki %30-35’i Ak Parti’den uzaklaşmış durumda. Ve bizde şimdi bu uzaklaşan kesimi %15-20 yaklaşık oyunu almak için doğru bir yol haritası belirliyoruz. İlgili birimlerimiz çalışıyor, strateji gruplarımız çalışıyor. Ve en çokta Cumhurbaşkanımızın çeşitli konuşmaları, bu söylediğim yol haritasını şekillendiriyor.

SEKÜLER, ŞEHİRLİ, MİLLİYETÇİ KESİMLERİN BEN KILIÇDAROĞLU’NUN ADAYLIĞINI İÇLERİNE SİNDİRDİKLERİ KANAATİNDE DEĞİLİM.

Politik Adam: Şimdi biliyorsunuz bu 6’lı masa ortak bir karar verecek, ortak bir aday çıkaracak. Ama ortak bir karar da yok, ortak bir aday da yok, siyasi olarak bu ne anlama geliyor?

Orhan Miroğlu: Şimdi, ortak karar çıkmaz. Ortak kararın çıkabilmesi için, gerçekten bir siyasi samimiyet gerekir. O masada oturan insanların, tabii ki yanlış anlaşılmasın samimiyetini falan sorgulamak anlamında söylemiyorum. Ama siz o masaya kendi adayınızı cebinize koyup oturduğunuz zaman buradan istediğiniz gibi mutabakat sağlayacağınız bir lideri çıkarmanız çok zor. Son bir iki ay içerisinde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığı üzerinde sanki bir mutabakat oluştu. Bu birazda İstanbul Belediye Başkanı’nın yani İmamoğlu’nun son Karadeniz gezisinde yaptığı hatalar ve afetler sırasında İstanbul’u yalnız bırakması, başka işlerle uğraşması, Ankara’da da aynı şey oldu, bu onun muhtemel adaylık niyetini biraz gölgeledi. Herkes bu yorumu yapıyor, bende yapıyorum. Kılıçdaroğlu sanki biraz öne çıkmış gibi oldu ama bakın 6’lı masanın milletvekili, 6’lı masa dediğimizde, masada oturmuş partileri söylüyoruz. Deva Parti’sinden sadece Babacan partiyi bağlamaz. Parti’nin yönetim organlarındaki diğer herkesin yaptığı etki partiyi bağlar. İyi Parti’den bir arkadaşımız hemen kalktı bu mezhep meselesini, sonra tabi can havliyle işi onarmaya çalıştı İyi Parti, ilgili milletvekili Kılıçdaroğlu’ nu ziyaret etti. Ama burada biz bir niyet okuduk. Yani kendi içlerinde bile, bir Alevi vatandaşımızın, Tuncelili bir vatandaşımızın, siyaset yapmış, bugünlere gelmiş, Cumhuriyet kuran bir partiyi 10 yıldır yönetiyor vesaire, hala bu problem geride kalmamış. Dediğim, seküler, şehirli, milliyetçi kesimlerin ben Kılıçdaroğlu’nun adaylığını içlerine sindirdikleri kanaatinde değilim.

Politik Adam: Ama bu CHP açısından bir kazanım, Dersim’den çıkmış.

Orhan Miroğlu: Ama bu kazanımı biz tartışmıyoruz ki. Olsun, kazanan olsun. Demek istediğim, siz 6’lı masayı sordunuz ya, 6’lı masanın vaziyeti bu. 6’lı masanın hala alevi, Kürt kimliği vs. bunlarla ilgili bir problemi varsa bu siyaseti çok derinden gizliyorlar demektir.

Politik Adam: 6’lı masanın kendi içinde bir gizli ajandası olduğunu gösteriyor, her ne kadar Temel Karamollaoğlu, babayiğit, devrimci dese bile, Saadet Partisi’nde bizim partinin belli bir bölümünden Kemal Bey’e oy çıkmaz dendi, biliyorsunuz. Daha önce Kemal Bey’in hacı olduğu, Kemal Bey’in seyit olduğu hatta ben yarın yazdığım köşe yazısında da, Milli Görüş’le CHP ilişkisini yazdım. Hz. Hacer annemizin suyu bulmasıyla Cürhümlüler ile ilişkisini, Saadet Partisi, CHP ilişkisine benzeten parti kurmayları var. Kemal Kılıçdaroğlu’na lojistik destek için dini bir muhteviyat oluşturan bir ekipte var. Hatta buna şuna söyledim, Saadet Partisi içinde, Kılıçdaroğlu muhibbi cemiyeti bile kurulmuş durumda yani.

Orhan Miroğlu: Aynen doğru ama bu cemiyete de karşı canı pahasına da mücadele eden gruplarda var. Ulusalcılar var, Kemalistler var vesaire, dolayısıyla bu parçalı yapı siyasi kimliği oturmamış partilerden söz ediyorsak, bunu söyleyebiliriz. Siyasi kimliği oturmamış partiler bunlar. CHP’sinin dışındaki partileri kast ediyorum. Dolayısıyla bu uyumsuzluk içerisinde, bu kadar devasa sorunları olan, biz mesela 10 sene önce olduğumuzun, ne bileyim Libya’da, Kuzey Irak’ta, Suriye’de, Afrika’da, Azerbaycan’da olabileceğini ve Türkiye’nin şartlarının bu şekilde bir değişim yaşayacağını, güvenlik problemlerinin artacağını ne bileyim Amerikan senatosundan PKK’ya bütçe oluşturulacağını, oluşturuldu yani miktar önemli değil isterse 1 dolar olsun ama önemli olan bu işin niteliği yani.

BİR BAKANLAR KURULU BİLE BU MASADAN ÇIKAR MI EMİN DEĞİLİM.

Politik Adam: Arka kapıdan silah, lojistik destek sağladı.

Orhan Miroğlu: Tabi, bütçe oluşturmak ne demek, üstelik adı konularak oluşturuluyor bu bütçe, aklımda kalan ayda 80 milyon dolardı bu Amerikan senatosundan geçen YPG’ye verilen bütçe. Şimdi böyle bir dünyada tabii ki Türkiye’nin güvenlik algısı da değişecek, Türkiye’nin dış politikalarında da ciddi değişimler göreceğiz. Ama bu arkadaşlarımız maalesef soğuk savaş döneminin politik argümanlarıyla hareket ediyorlar ve ben bakıyorum, bazen kendi kendime diyorum ki yani olur ya seçimi kazansalar yani bir bakanalar kurulu oluşturmaya çalışıyorum, çünkü işimiz bu, bakıyorum ki bir bakanlar kurulu bile bu masadan çıkar mı emin değilim. Çıkabilir, herkese bir bakanlık unvanı verebilirsiniz ama Türkiye’nin bugünkü şartlarını, Türkiye’nin önümüzdeki 10 yılını kurabilecek bir ufukla hareket edecek siyasi kadrolara da sahip değil.

Politik Adam: Orhan Bey, mesela Gelecek Partisi Genel Başkanı, genel merkeze liderleri kabul ettikten sonra, partisinin İl Başkanları Toplantısı’nda olacak Cumhurbaşkanı ile ilgili ilkeler koydu. Biz tek adamı alıp, tek adamı koyma gibi dedi, biz ne diyorsak o olacak gibi, bir yapıya karşı olduğunu söyledi. Şimdi herkesin, demin zatıaliniz söyledi, cebinde bir reçetesi var, masada fotoğraf veriliyor, görüşmede oluyor, dışarıya birlik beraberlik görüntüsü veriliyor ama yeknesak bir görüş bir güç birliği yapılıyor. Ama sadece güç birliği yapılan bir yapı, tekrar o konuya geleceğim, Tayyip Erdoğan’ı, Abdülhamit Han gibi götürme işi, şimdi bir izleyicimiz biz konuşurken demiş ki Fehmi Bey haksızlık yapıyorsunuz, devlet güneydoğu üzerinde söyleyeyim bunu, gücünü gösteriyor terörle mücadele aktif ama devlet hizmetini eksik etmiyor.

Orhan Miroğlu: Hiç etmedi. Yani sonuçta Van’da 40 milyar lira civarında harcandı bizim iktidarımız döneminde ve hakikaten şehirlerimize gidiyorum ben hani bu ekonomik dar boğazlara, ekonomik sıkıntılara rağmen, Allah aşkına bir Diyarbakır’da şöyle gece, hatta bu saatlerde çıkın bakın, çok canlı yani bir dinamizm var. Büyüme dediğimiz şey de bu zaten.

BİZ 5-6 YIL ÖNCESİNİ DE BİLİYORUZ. 2015’DE, 2016’DA İN CİN TOP OYNUYORDU DİYARBAKIR’IN SOKAKLARINDA DA, MARDİN’İN SOKAKLARINDA

 Politik Adam: Hz. Süleyman türbesinde insanlar sahur yapıyorlardı. Bunu özlemiş, susamış.

Orhan Miroğlu: Tabii ki, biz 5-6 yıl öncesini de biliyoruz. 2015’de, 2016’da in cin top oynuyordu Diyarbakır’ın sokaklarında da, Mardin’in sokaklarında da, inanın böyleydi yani. Ama şimdi neredeyse sabaha kadar hayat var.

Politik Adam: Biraz sıkıntımız şu değil mi? Ankara’nın, İstanbul’un masasında, gökdeleninde, plazasında odasında oturup, güneydoğu insanı böyle düşünüyor, bu insanlar böyledir demeye benziyor. Yani orada o nabzı bir yoklamak lazım.

Orhan Miroğlu: Neden havaalanından başlayarak, miting alanına kadar, neredeyse bir 10 km’lik yolda insanlar dizilmişlerdi.

Politik Adam: Reklamlardan sonra miting resimler ve Van’ı konuşacağız, Van mitinginin önemi neye işaret ediyor ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın bazı konuşmaları var. Yıllardan sonra Türk ve Kürt kardeşliğine ilişkin çok direkt, Cumhurbaşkanı’nın ağzından sözler duyduk. Bizde bunun kamuoyunda karşılığı ne? Hani şimdi herkes zannediyor ki HDP’ye bölge bırakılmış, HDP bölgenin tek temsilcisi ama orada büyük bir irade var ve halkla bütünleşmiş bir Cumhurbaşkanı fotoğrafı görülmedi mi?

Bakmadan Geçme