Buradan da mı Çıktın Osman Kavala ?
Pervin Çakar'ın repertuarında Kürtçe şarkıya yasak konulmasını haberlerini okur okumaz, Ak Parti Abdurrahman Kurt 'meydan okuma, arkadan hançerleme' gibi ifadeler kullanarak iddianın peşine takıldı. Ancak bu işin içinde Osman Kavala'nın çıkacağını kimse aklına bile getirmedi.
Mardin Artuklu Üniversitesi, Kürt soprano Pervin Çakar'a repertuvarda Kürtçe parça olduğu için izin vermedi haberi gündem bomba gibi düştü.
İddiaya göre olay şöyle gelişti:
"Kürt soprano Pervin Çakar, konser vermek için Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörlüğü'ne başvurdu. Çakar'ın başvurusu olumlu karşılanırken Çakar'dan repertuarı istendi.Repertuarın gönderilmesinin ardından üniversite yönetimi konsere izin vermeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine kararı, Twitter hesabından kamuoyu ile paylaşan Çakar, şunları kaydetti:
“Mayıs ayında konser vermek için Mardin Artuklu Üniversitesi konser salonuna dilekçe yazdık.Rektör gayet olumluydu. Daha sonra konser repertuarımı istediler. Repertuarımda Kürtçe eserlerin olması sebebiyle bana konser salonunu vermediler. Şehrimde konser veremememin hüznünü yaşıyorum.Bir sanatçının repertuarında hangi diller var diye sorgulanmaz. Bu insanlık suçudur.”
Belirli medya organlarında birden bire gündem omlan haber üzerine Ak parti'den ilginç bir çıklama geldi. Ak Parti KMKYK üyesi Abdurrahman Kurt "Dost bildiklerimiz bizi arkadan vuruyor" dedi.
Çakar'ın paylaşımına Twitter hesabı üzerinden yanıt veren Kurt, şu ifadeleri kullandı:
“Maalesef Pervin hanım hiç ummadığımız bir tavırdı ,biz de şaşırdık ve üzüldük bütün çabamıza karşın bir de meydan okumayla karşılaştık, ama olsun onları da aşacağız hiç üzülmeyin.
Kendi yaptığımız yasal düzenlemeleri, geri verdiğimiz gasp edilmiş hakların kullanımını bile engelleyecek derece de korkakça tavırlar ve içimizden dost sandıklarımızdır bizi arkadan vuran maalesef.”
Peki Kim Bu Pervin Çakar ? Osman Kavala İlişkisi Ne ?
Kendisini " Her Callas'ı, Corelli'yi dinlediğimde kendimi çamurdan bir eşeğin sırtında halkım için güneşi getirmeye giden çocuk gibi düşünüyorum. Çamur benim ülkem. Çıkış noktama sadık olmaya, o topraktan çıkmış biri olarak bu gururu herkesle paylaşmaya ve sanatımla bu Kürt masalını sürdürmeye, aydınlığa ulaşmaya çalıştım." dile anlatan Pervin Çakar, İtalya bulunduğu dönemlde Osman Kavala ile ilişkisini şöyle açıklıyor:
"İlk yıllarımda İtalya'dan devlet bursu alıyordum, Türkiye'den Osman Kavala'nın yardımları da vardı. İtalyanca öğrendim ve oradaki yaşamımı idame edebileceğim duruma ulaşınca, yani ikinci yılımda, başka insanların da bu burstan faydalanması için burs hakkımdan vazgeçtim."
Pervin Çakar, gazeteduvar'a verdigi röportaj'da "Her Kürt kadar ve mecburen politikayla ilgilisin. Güncel siyasete dair ne düşünüyorsun? Türkiye'deki Kürt temsilini, politikalarını nasıl değerlendiriyorsun? Geçen zamanla değişen, gelişen neler var sence?" sorusuna şu cevabı vermişti.
Kürtler ve Kürdistan o kadar büyük ölçekte yok sayılmış ki bugün Kürtlerle ilgili herhangi bir şeyden, mesela Kürt kilimlerinden bahsetseniz bu politik bir şeye dönüşüyor. Acem halısı deseniz, Hint kumaşı deseniz, Arap abası, Çin ipeği, Türk yazması deseniz bu politik bir duruma işaret etmez ama Kürt kilimleri deseniz lafı hemen ağzınıza tıkarlar. Bir Türk opera sanatçısı Türkçe opera yapmak istediğini söylese bu sıradan bir şeydir ama ben Kürtçe opera okumak istiyorum dediğimde “terörist” ilan edildim. Kanımca Kürtlerin insan olarak, evrende yer kaplayan herhangi bir şey olarak varlığı bile politik bir şeye dönüşmüştür. Çünkü anormal bir durumdalar. Devletsiz, statüsüz ve hatta siyasetsizler. Türkiye'deki Kürt temsilini de trajikomik buluyorum. Varlık sebepleri Kürt olmak, Kürtlerin haklarını savunmak ve bunun için kazanım sağlamak olması gereken temsilcilerimiz bunların dışında her şeyle ilgililer ve böyle olmayı da bir maharet sanıyorlar. Bu yetmediği gibi sanatçılardan da koşulsuz bir biat bekliyorlar. Bu da yetmiyor; sanatçıların onların saçma sloganlarını atmasını bekliyorlar. Bu iki taraflı sakat bir ilişkilenme yaratıyor. Sanatçının rolünü gülünç bir duruma sokuyor ve onu güçsüzleştiriyor; diğer taraftaysa güçsüz sanatçıları büyük kitlelerle buluşturarak halkın sanata dair çıtasını düşürüyorlar. Sonra da anlam dünyası daralmış, estetik zevkleri dibe vurmuş ve böylece etik değerlerle ilgili muhakeme gücünü de kaybetmiş bir kabalık elde ediliyor. Bu, köklü bir millete yapılacak en büyük kötülüktür. Düşünsenize Kürtlerde artık mizah bile bu siyasi nobranlık yüzünden yapılamıyor. Kürtler artık çok daha güçsüz bence ve bunun temelinde siyasetin yanlışlığı yatıyor. Yeni kana ihtiyaç var, taze beyinlere, yeni jenerasyon siyasetçilere. Modern dünyayı kavrayabilen, hiç değilse sanattan anlayan, Kürtleri iyi tanıyan ve onlar için geniş bir perspektifler yaratabilecek kişiler ortaya çıkmalı. Biz bir milletiz, bir parti değiliz.