DSP Lideri Aksakal: Seçim Kanunu, Baraj Sorunu Olan Partilere Rüşvet Gibi

Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Önder Aksakal, genel yayın yönetmenimiz Fehmi Çalmuk'un hazırlayıp sunduğu Politik Adam Programında, ekonomiden, dış politikaya, seçim kanunundan ittifaklara kadar siyasi analizler yaptı. Seçim kanunu HDP'nin kurtarıldığını öne süren Aksakal, kanunun baraj sorunu olmayan siyasi partilere 'ağa babalık/hakim parti' imkanı verdiğini de iddia etti. www.politikadam.com farkıyla Röportajın ilk bölümünü sunuyoruz.

Youtube Kanalı
Abone Ol

POLİTİK ADAM: Efendim, Akşam şerifleriniz hayırlı olsun, yine bir Politik Adam Programıyla ndeniz Fehmi Çalmuk huzurlarınızdayım. Bugün Bursa'da yaşanan terör olayını lanetleyerek programa başlamak istiyorum. Sınır ötesi operasyonda Silahlı Kuvvetlerimizin mensubunun şehit olmasında da, kendisine Allah'tan rahmet, ailesine ve büyük Türk Milletine başsağlığı dilerim. Bugün çok önemli bir konuğumuz var. Demokratik Sol Partinin Genel Başkanı merhum Başbakan Bülent Ecevit'in emaneti ve Demokratik Sol Partinin Genel Başkanı Sayın Önder Aksakal, Genel Başkanım hoş geldiniz.

Önder Aksakal: Hoş buldum, buradan bizi izleyen yurttaşlarımıza hayırlı Ramazanlar diliyorum. İbadetlerinin kabulünü niyaz ediyorum. Sizin de açılışta söylediğiniz gibi bugün çok acı bir hadiseyle daha karşılaştı Türkiye, terör saldırısıyla hem de yurtiçinde bir saldırıyla karşılaştı. İnfaz koruma memur arkadaşları taşıyan servis aracına yönelik bir tuzak bombasıyla bir kardeşimizi kaybettiğimizi öğrendik. Ailesine bende buradan baş sağlığı diliyorum ayrıca Türk Silahlı Kuvvetlerinin Pençe Kilit Harekatı başarılı bir şekilde devam ediyor terör örgütü yuvalarına yönelik burada da 2 askerimizi vatan toprağına emanet ettik. Onlara da Allah'tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

POLİTİK ADAM: En başta bu kadar yoğun programınızın arasında Politik Adam programına, Birlik Beraberlik Noktası BBN televizyonunun davetini kabul ettiğiniz için de ayrıca teşekkür ederim. Bir yoğun maraton var, ben bakıyorum, izliyorum, hem Demokratik Sol Parti'nin sosyal medya hesaplarından hem açıklamalarından, ben konuşmaya şöyle başlamak istiyorum Sayın Genel Başkanım, DSP'nin Türkiye gündemi, şimdi sizin evveliyatta ajandanızda belki önünüzdeki notlarda en önemli sorunlar var. ben bu konuya şöyle gireyim. Halkın içindesiniz, gidiyorsunuz, dertleşiyorsunuz, konuşuyorsunuz ve size göre halkın esas gündemi ekonomi mi yoksa siyasi sistem mi?

AMERİKA'NIN BÜYÜK ORTA DOĞU PROJESİ KAPSAMINDA IRAK'I İŞGALİ PLANINA TÜRKİYE TOPRAKLARININ KULLANILMASINA MÜSAADE ETMEDİĞİ İÇİN O DÖNEM MAALESEF 57. HÜKÜMET UZAKLAŞTIRILDI VE PARLAMENTODA DAĞITILDI.

Önder Aksakal: Şimdi tabii ki ekonomi halkın birinci önceliği haline geldi bunu yine üzülerek belirtiyorum. Ak Parti hükümetine 20 yıl boyunca devleti ve hükümeti, DSP'nin başında olduğu 57. Hükümet devretmişti, teslim etmişti ve Başbakan Bülent Ecevit'ti. Biz bu devleti teslim ettiğimizde bugün yaşanan sorunların tamamına yakını neredeyse çözülmüş ve yoluna koyulmuştu. Tabi Türkiye'nin jeopolitik konumu, Türkiye'nin kadim devlet yapısı küresel emperyalizmin bizim bölgemizde hayal ettiği bazı projelere ters duruşta olan bir noktadadır. Türkler asla ve asla bulundukları coğrafyada başka bir yapılanmanın oluşmasına izin vermeyeceklerdir. Bu tek başına bir siyasi partinin programı ya da ideali şeklinde değil Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kadim yapısının tartışılamaz konularından bir tanesidir. İşte o dönem Amerika'nın Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında Irak'ı işgali planına Türkiye topraklarının kullanılmasına müsaade etmediği için o dönem maalesef 57. Hükümet uzaklaştırıldı ve parlamentoda dağıtıldı. Türkiye hiç beklenmedik bir şekilde erken seçime yönlendirildi. O dönemde Ak Parti yeni kurulmuştu biliyorsunuz, ABD'nin bu biraz önce bahsettiğim, hayal ettiği projeye destek verebileceği yönünde siyasi çıkışları ve vaatleri onların iktidara gelmesine vesile oldu. Peki, ne oldu o günden sonra, Irak'ta nükleer başlıklı füzeler yapılıyordu, kıyamet topları imal ediliyordu, bu gerekçelerle Amerika orada bir operasyona girişmişti, sonunda kendileri itiraf ettiler burada böyle bir şeyin olmadığı ortaya çıktı. Saddam Hüseyin idam edildi, Irak darmadağın oldu, bölündü, parçalandı ve bir buçuk milyon Müslüman orada katledildi. On binlerce kadın tecavüze uğradı, ardından bu Arap Baharı denen silsileyle Suriye'de de bir iç çatışma ortamı yarattılar. Ve Türkiye bunlarla birlikte, yanlış politikalarında beraberinde ciddi bir sıkıntılı döneme girdi. Tabii ki bu sıkıntılı dönem gerek dış politikadaki çalışmalarda yanlış kararlar gerekse iç ekonomik sistemdeki fahiş hatalar yüzünden ekonomisi de dara girdi. Ve bugün yaşanan hadise maalesef ülkede insanlarımızı, halkımızın birinci sorunu ekonomi haline geldi. Evine 100 gr et almaya başladı insanlar, eskiden kiloyla alırlardı değil mi? İcabında 2-3 arkadaş bir araya gelir bütün bir hayvan alır keserlerdi. Şimdi öyle bir şey yok, öyle bir noktaya geldi dolayısıyla Türkiye'nin, Türkiye'deki insanların birinci önceliği sistemden ziyade açlık ve hayat pahalılığı.

ECEVİT İKTİDARA GELDİĞİNDE 50 MİLYAR DOLARLIK BANKA SOYGUNUNU KUCAĞINDA BULDU.

POLİTİK ADAM: Bu sözünüze şöyle bir parantez açmak istiyorum. Mevcut bir partinin Genel Başkanı da Ak Parti'nin eski Ekonomi Bakanı ve yıllarca ekonomi yönetiminde etkin olduğu için bu başarıyı kendi siyasi geleneğindeki tecrübesinde, öngörüsünde görmüştü ama zatıaliniz biraz önce dedi ki biz iktidardayken ekonomi konusunda bir çok gidişatı yerli yerine koyduk. Örnek olarak söyleyeyim, Kemal Derviş'in getirdiği ekonomik model Ak Parti'nin neredeyse 2015-2016 yılına kadar ekonomik programı olarak neredeyse devam etti.

Önder Aksakal: Sadece programın devam etmesi değil, Ecevit hükümetinin bildiğiniz gibi %90'lar düzeyinde devraldığı enflasyonu % 24 buçuklara kadar indirdiği bir dönemdi. Biz 3 Kasım'dan sonra devleti teslim ettiğimizde, devlet ekonomik anlamda ciddi bir bataktan çıkarılmıştı. Zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanı da bundan bana göre karşılıksız bir söz söyler. İşte bankaları soydular derler ama tam tersi Ecevit iktidara geldiğinde 50 milyar dolarlık banka soygununu kucağında buldu. Hatırlarsanız karton kutularla paraların kaçırıldığı videolar izledik. Bunlar Ecevit'le yan yana gelmiş insanlar değillerdi. Daha önceki hükümet dönemlerinde, daha çok yine liberal siyaseti ön planda tutan liderlerin yakınındaki büyük iş adamlarının bankalarıydı bunlar. Ve hepsinin aile fotoğrafında yer aldığını bütün toplum biliyor, bütün dünya biliyor. Ve o 50 milyar dolarlık banka soygununun üzerine 1999 Ağustosunda yaşanan büyük Marmara depremi, 12 Kasım'da yaşanan büyük Düzce depreminin yaralarını da ilave ederseniz, o 3 buçuk yılda Türkiye'de 384 yapısal kanun değişikliği ile Türkiye bir bataktan düzlüğe çıkarıldı. İşte bu Irak hadisesi maalesef o iktidarın sonunu getirdi.

POLİTİK ADAM: Bir de siyasi sistemde 28 Şubat gibi post modern bir darbeden sonra vesayet siyaset dengesi konusunda da inanılmaz bir şey var.

Önder Aksakal: Bunların hepsi planlı oturtulmuştu. Ve Sayın Babacan'ın görev yaptığı dönemde hazır kasada paralar var, devletin düzgün işleyen bir sistemi varken Ekonomi Bakanlığı yapmıştı. Onu kendisine mal ediyorsa, Ak Parti ile kendi aralarındaki bir hesaplaşma sorunu olur diye düşünüyorum.

GEÇİNEBİLME İMKANI VAR DİYEN BİR SİYASETÇİ, BİR ALLAH'IN KULU VARSA HAKİKATEN HAKTAN HUKUKTAN BAHSETMEMEK GEREKİYOR BU ÜLKEDE.

POLİTİK ADAM: Şimdi bu ekonomi konusuna gelince merhum Ecevit'in Hakça Bir Düzen sloganı vardı. Şimdi Hakça Bir Düzen hayal mi oldu Genel Başkanım? Şu güne baktığımız zaman ekonomik gelişmelere.

Önder Aksakal: Şimdi Sayın Çalmuk, işleyişi hepimiz yakından takip ediyoruz, hepimiz bu toplumun içinde yaşıyoruz. Eğer 2022 yılı itibariyle yani bugünümüzü konuşacaksak, bir ay çalıştığında 4253 lira bir para alan insan eğer ev kiraları 4000 liraya çıkmışsa, 8000 liraya çıkmışsa, bunda bir geçinebilme imkanı var diyen bir siyasetçi, bir Allah'ın kulu varsa hakikaten haktan hukuktan bahsetmemek gerekiyor bu ülkede. Bir hayat pahalılığı hadisesi var mı, var, bunda yanlış ekonomi politikalarının, uygulamalarının günahı olduğu kadar vatandaşımızın, esnafımızın ya da ticaret işi yapan insanlarımızın gelecekte ne olacağı konusundaki öngörüsüzlüklerinden kaynaklanan bireysel fahiş uygulamaları da etken. Çok taze bir örneği sizinle paylaşmak istiyorum. Malzeme aldığım bir iş yerinden hortum aldım, metresi 10 lira, 25 metre aldım, ertesi gün tesadüfen yine başka bir yerde aralarında 500 metre, 1 km olan bir mesafede, dedim ki birde buraya sorayım bakayım ucuz mu aldık, pahalı mı aldık, aynı hortumu 13 lira dedi metresi. Aynı hortum, markası aynı, rengi aynı % 30'luk bir fark yani bu ortada yaratılan algının esnaf üzerindeki, tüccar üzerindeki olumsuz etkisinin sonucuyla da insanlar mağdur edilebiliyor.


ÖNCE KENDİMİZİ DENETLER NOKTAYA GETİRMEMİZ LAZIM.

POLİTİK ADAM: Denetimsizlik te neden olabilir mi?
Önder Aksakal: Tabii ki, şimdi devlet, öncelikle denetim dediğiniz hadise vicdandır, madde 1, herkes kendi vicdanıyla kendini denetleyecek. Hani inançlı insanlarız, hayırlı mübarek bir gündeyiz. Konuşuyoruz ama kendi kendimize eğer inanç değerlerimiz noktasında, mukaddes değerlerimiz noktasında kontrol edemiyorsak, eğer kendi kendimizi denetleyemiyorsak başkasının bizi denetlemesi sorunları çözmez. Yasalar var değil mi bir işleyiş var, bu işleyişe herkesin uymasıdır demokrasinin asıl özellikli tarafı, önemli tarafı. Buradan herkesin hakça yaşam dediğimiz hadise o, ben beklerim ki o hortum bu dükkanda 10 liraysa, öbür dükkanda da 10 lira olmalı. Aynı merkezde çünkü, aynı fabrikadan geliyor, aynı maliyetle geliyor,
POLİTİK ADAM: Belki demeli ki metre sayısı fazlalaşırsa size 1 lira da indirim yaparım.
Önder Aksakal: O ayrı hadise, tabii ki sonuç itibariyle metre fiyatını sorduğunuzda aynı fiyatı söylemesi gerekiyor. Bu et içinde böyle, pazardaki sebze içinde böyle, ben pazara çıkıyorum, evimin Pazar masrafını kendim görürüm, market masrafımı kendim görürüm. Bir kilo patatesi pazarın bir başındakinden diyelim ki 20 liraya alıyorsunuz, öbür başındakinden 15 liraya alıyorsunuz. Belediye hangi birini denetleyebilir bunun? Devlet hangi birini denetleyebilir, yani önce kendimizi denetler noktaya getirmemiz lazım.

BİR DEVLET VERGİSİNDEN NEREYE KADAR FERAGAT EDEBİLİR.

POLİTİK ADAM: Siz siyasetçisiniz de burada kantarın topuzu nerede kaçtı Genel Başkanım?
Önder Aksakal: Şimdi kantarın topuzunun asıl kaçış noktası Türkiye'nin ekonomi politikasının temelidir. Yani liberal ekonomi mantığı maalesef haksız kazançları daha bir ön plana çıkaran, ekonomide rant sistemini daha da güçlendiren bir mekanizmanın adı, liberal ekonomi. Bunu biz başından beri de hep anlatıyoruz, Türkiye hakikaten hakça bir düzene geçecekse, üretim merkezli karma ekonomi modelini mutlaka hayata geçirmelidir. Devlet kendisini tamamen ekonominin işleyişinden geriye çekerse, bütün hak ve yetkileri sermaye sahiplerine verirse, burada çalışanlar ezilir, üretenler ezilir, yok olurlar. Tarımı yok edersiniz, bütün bunları bir arada topladığınızda bugün yaşadığımız manzara ve o ekonomik bunalım dönemi kaçınılmazdı ve Türkiye şu anda bunu yaşıyor. Şimdi düşünsenize Ekim, Kasım aylarında yaklaşık 8-9 lira civarındaki bir dolar kuru vardı, bir anda 18 liralara kadar fırladı. Buna devlet istediği kadar müdahale etmeye çalışsın, yöntemi ne oldu, vergiden feragat etmek oldu, peki, bir devlet vergisinden nereye kadar feragat edebilir. Yani kamu düzenini neyle sağlar bir devlet, topladığı vergilerle.

POLİTİK ADAM: Bütün sektörlerde şöyle yapıyor, kendilerine düşen görevi yerine getirmek yerine, devletin alacağı vergilerden feragat etmesini bekliyor.

Önder Aksakal: Bu doğru bir hadise değil, ben mesela bazı ürünlerde KDV indirimi kararı aldı devlet, KDV yüksek midir, yüksek, ÖTV yüksek ve haksız mıdır, evet. ÖTV kavramıyla biz ne zaman tanıştık, biraz önce söyledim. 1999 yılında 57. Cumhuriyet Hükümeti Ecevit Başbakanlığında iktidara geldiğinde, büyük bir Marmara depremi ile karşılaştık. Özel Tüketim Vergisi adı altında geçici bir süre olmak üzere bir kanun çıkarıldı. O yaraları sarmak için ve ondan sonra gelen her hükümet ondan istifade etti ve kaldırmadı.

NE EZİLEN NE EZEN, DEVLET NE EZECEK NE DE EZİLEN OLACAK, HAKÇA BİR DÜZEN OLACAK, DEVLET VERGİSİNİ TOPLAYACAK, İNSANLAR VERGİSİNİ ÖDEYECEK.

POLİTİK ADAM: O ciddi bir fon oluşturdu.

Önder Aksakal: Evet, oluşturdu. Ama geçim bununla olmaz, yani siz halkın sırtından sürekli vergi alarak devlet düzeni yürütmeye kalkarsanız, oradan topladığınız paraları başka alanlarda siyasi ikballerinizi güçlendirmek adına kullanırsanız, o zaman geleceğimiz gün işte bugünkü gündür. En nihayetinde devlet yatırım yapmalı mıdır, yapmalıdır, yol yapacak, köprü yapacak, tünel yapacak, fabrika yapacak, savunma sanayini güçlendirecek, her şeyi yapacak.

POLİTİK ADAM: Bunu vergiyle mi yapacak?

Önder Aksakal: Bunları vergiyle yapacaksınız, siz şimdi vergilerden de feragat ederseniz, üretiminizde artık eskisi gibi, hani dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden bir tanesiydi Türkiye, artık o noktadan da uzaklaşmışsanız, bugünkü manzara kaçınılmaz bir manzaradır. Biz onun işte İnsanca ve Hakça bir Düzen kavramını Ecevit, ta o zamandan programa koymuş ve ne ezilen ne ezen, devlet ne ezecek ne de ezilen olacak, hakça bir düzen olacak, devlet vergisini toplayacak, insanlar vergisini ödeyecek. Biraz önce söylediğim gibi, kazancının helal olduğunu hissedecek duyguyla ticaret yapacak, bu hakça bir düzeni getirecek. Yoksa onun dışında olan hadise belirli kesimleri zengin edersiniz, bugün adına başka sıfatlar takılabilir, çok doğru bulmamakla birlikte ben anmak istemem, esnaflarımızı, tüccarlarımızı, karalayarak ekonomiyi başka noktalarda tarif etmek doğru da olmayabilir.

ECEVİT BUNUN ON ADIM SONRASINI GÖRDÜ. SURİYE MANZARASINI GÖRDÜ.

POLİTİK ADAM: Genel Başkanım, Türkiye gündeminde ekonomi var, sistem tartışması var ama bir de revaçta sığınmacılar. Siz Anadolu'nun birçok yerini geziyorsunuz. Belki eskiden halkın kişisel bazı şikayetleri vardı ama artık toplumsal bir çığlığa dönüştü. 5 milyonu aşkın geçici sığınmacı var yani adını böyle koyalım. Kimi mülteci diyor ama ismi geçici sığınmacı. Şimdi siz Demokratik Sol Parti olarak bu konuya nasıl bakıyorsunuz? Cumhurbaşkanımızda, Sayın Bahçeli'de dün sığınmacılara ilişkin en sonunda bardakları taştı gibi bir açıklama yaptılar.
Önder Aksakal: Şimdi siyaset ve siyasetçilik öncelikle uzgörü meselesidir. Yani bir siyasetçi, iki adım sonrasını, 3 adım sonrasını kendince programlayarak ve hesaplayarak hareketlerini ve kararlarını hayata geçirmelidir. Biraz önce söylediğimiz gibi, Irak'ın işgali hadisesine DSP bu yüzden karşı çıkmıştı. Ecevit dedi ki ben bir buçuk Müslümanın, orada biliyorsunuz yaşamı yok oldu, ben buradaki Müslüman kardeşlerimizin kanının dökülmesine aracı olmam dedi. Onlar dediler ki bunlar Şii, Sünni değil, hiç fark etmez dedi, bunlar Müslümandır ve benim komşumdur, hiçbir sorunum da yok. Ecevit bunun on adım sonrasını gördü. Suriye manzarasını gördü. Hatırlarsanız, hep dillere pelesenk etmişler, işte Amerika Abdullah Öcalan'ı teslim etti, Ecevit mi yakaladı falan. Halbuki, Ecevit terörist başı yakalandığında ben yakaladım dememişti. Devlet getirdi demişti, şu saatten itibaren Türkiye'dedir demişti. Hatta bir arada bunu bize niye teslim ettiler, anlayamadım da demişti Ecevit. Neden, şunun için teslim etmişlerdi, Ecevit Suriye'ye savaş sebebi saymıştı bu konuyu, eğer dedi, bunu buradan çıkarmazsanız,

SAYIN BAHÇELİ GİBİ BİR DEVLET ADAMININ, BU BİR İSTİLADIR DEMESİ, UYANDA BALIĞA GİDELİM DEMEKTİR.

POLİTİK ADAM: Tabi, Kara Kuvvetleri Komutanımızı yolladı Suriye sınırına,

Önder Aksakal: Ve ondan sonra taş yerinden oynadı. Rusya'ya gönderdiler, tutunamadı, Hollanda'ya gönderdiler, tutunamadı, Yunanistan'a geldi, İtalya'ya gitti, Kenya'ya gitti, baktılar olmayacak en sonunda getirdiler, teslim ettiler. Şimdi bu bir uzgörü meselesidir. Biz bunu ta başından beri, Suriye iç savaşı başladığından beri söylüyoruz. Sığınmacılar mutlak suretle Türkiye'nin dışındaki bir noktada, sınıra en yakın noktada güvenli bir bölge oluşturulup, orada insani desteğimizi, insani yardımımızı bir devlet olarak yapmalıyız. Bizler inançlı insanlarız, hiçbir insanın bir savaştan, iç savaş ya da harici savaş, bir kargaşadan zarar görmesini istemeyiz. Devlet olarak yardım edelim mi edelim eyvallah. Peki, Türkiye devleti ne yaptı? O zaman yine Ak Parti iktidardaydı. Oradaki iç savaştan kaçan ne kadar ‘kaçan' diyorum ben kaçan olduğuna da inanmıyorum, çoğu bilinçli olarak bu ülkeye sokuldu. O Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında Türkiye'nin de demokratik yapısını değiştirecek bazı stratejiler vardı. Çünkü sözde Kürdistan kuruluşu, 4 ülke topraklarından oluşuyor. Bu 4 ülkeden bir tanesi Irak, gerçekleşti, 2.si Suriye, gerçekleşti şu anda, 3.sü Türkiye ve 4. İran. Bunların Türkiye'de bir iç karışıklık sırasında kullanılabileceği öngörüsünü bu devleti yönetenlerin düşünmesi gerekiyordu.

POLİTİK ADAM: Bu da yine emperyalist Amerika oyunu mu?
Önder Aksakal: Evet, ama bugün Sayın Bahçeli gibi bir devlet adamının, bu bir istiladır demesi, uyanda balığa gidelim demektir.

İÇ KARGAGAŞA UYARISI

POLİTİK ADAM: Elimizde çok ciddi bir raporu var MHP'nin bununla ilgili, orada da konular gündeme geliyor ama zatıalinizin şöyle de söylediği bir söz var, birazdan iç politikaya geçeceğim ama Türkiye'nin demokratik yapısıyla oynarlar derken Suriye'nin demokratik yapısıyla da oynadılar. Ve sığınmacıları Türkiye'ye zorla gönderdikten sonra o bölgelere başka etnik grupları oluşturarak orada

Önder Aksakal: Yerleştirdiler. Bunu biz işte o zamanlar, benim açıklamalarım her dönem yaptığım açıklama, kendi Web sitemizde duruyordur, gazetelerde yer almıştır. Biz buna şiddetle karşı çıktık. Bakın hadise tek başına Amerika'nın hadisesi değildir. Küresel emperyalizm dediğimiz olay artık kendi iç dünyasında Rusya'yı da barındırmaktadır, Avrupa Birliğini de barındırmaktadır, Çin'i de barındırmaktadır. Şimdi Çin'de devleti yöneten partinin adı ne? Komünist Parti, yönetimi nasıl, ekonomi yönetimi, kapitalizm, yani orada devleti yöneten partinin adını Komünist Parti olması hiçbir şey ifade etmiyor. Çin büyük bir kapitalist devlettir şu anda, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya artık Sosyalizmden uzaklaşmıştır. Tam bir kapitalist ülke haline gelmiştir ve emperyalist bir ülke haline gelmiştir. Bugün Suriye'de yaşanan hadiselerin bir ayağında Rusya vardır ve YPG ile anlaşmıştır, dikkat edin bu YPG ile anlaşması, Amerika ile anlaşması demektir. İşte o YPG ile anlaştıklarında, YPG temsilcileri, o terör örgütünün temsilcileri, Rusya'nın Kremlin sarayında Dışişleri Bakanı tarafından ağırlandı, aradan bir hafta geçmedi Suriye meclisi bir karar aldı. Hatay bizim toprağımızdır. Ve buraları katacağız. Buradan şu mantığı ya da şu öngörüyü kurabiliriz. Suriye'nin doğusunda YPG bölgesinde yeni bir toprak parçasını sözde Kürdistan'a vermeyi kabul etti Esad, ama karşılığında da kendi öz memleketi olan Lazkiye'nin hemen üst kısmı Kilis ve Hatay'ın verileceği taahhüdünü aldı. Ben bunu öngörüyorum. Ha böyle olmasını ister miyiz, elbette ki istemeyiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti buna asla izin vermez. Ama o izin vermemenin karşılığı işte bu ülke içerisinde yeni kargaşaların yaratılması sayesinde olabilir. Dikkat edin televizyonlarda değişik değişik dizi filmler koyuyorlar. İnanın her birisi subliminal mesaj veriyor.

DİZİLERDE SÜBLİMİNAL MESAJLAR VAR RTÜK HAKİM OLMALI

POLİTİK ADAM: Hangilerini diyorsunuz Genel Başkanım?

Önder Aksakal: Birkaç tanesi gözüme çarpıyor.

POLİTİK ADAM: Mesela neye göre bir subliminal mesaj dediniz?
Önder Aksakal: O senaryolarda yaşananlar gerçek hayatta da gerçekleşiyor zaman zaman. Bunları sizde takip ediyorsunuz.

POLİTİK ADAM: Ya yaşananları senaryo yapıyorlar ya da yaşanılacakları öngörüyorlar.
Önder Aksakal: Öngörülerek evet, yani RTÜK'ün ve devletin bu tür film ve dizilere de mutlak suretle hakim olması gerekiyor ki bir yerden bir yere mesajlar gitmesin.

POLİTİK ADAM: 15 Temmuz öncesi algı yönetiminin nasıl yapıldığını bu tür filmlerle gayet iyi biliyoruz.

Önder Aksakal: Şimdi de aynı şekilde bunlar yapılıyor. İşte bugün Bursa'da yaşanan hadise belki bunlardan bir tanesidir. Otobüsün ağırlaşabileceği, dönüşte bir çukur var, sanıyorum belediye ya da Telekom bir kazı yapmış, doldurmuş, oradan dönerken otobüs yavaşlayacak, bunu hesap ediyor adam, bombayı da oraya yerleştirmiş hazır kazılı yere ve oradan otobüs geçerken patlatıyor. Bunu devlet hangi sokağını kontrol edebilir ki bu şekilde ama ülkeye giren çıkanı kontrol ediyorsanız, ülkeye giren çıkanları takip edebiliyorsanız, MİT ne yapar, adı üstünde istihbarat değil mi, sınırdan bir kişi geçtiğinde bunun kim olduğunu, nereye gittiğini bu devletin bilmesi gerekiyor.

POLİTİK ADAM: Allah var, İçişlerimiz de, Milli İstihbaratta bu terörle mücadelede başarılı yalnız şöyle Metropol şehirlerinde terör eylemi yapmak, siz istediğiniz kadar Güney Doğu bölgesine sınır ötesi operasyon yapın, biz istediğimiz yerde sizin canınızı yakarız demek. Yani böyle bir mesaj var.

Önder Aksakal: Ama buna yol açan mekanizma neresidir, devlet mekanizmasıdır. Burası, ülke olarak söylüyorum, bizim evimiz, evin kapısından biri girdiği zaman biz bilmiyor muyuz, evimizde kapı çaldığı zaman kimsin diye soruyoruz.

POLİTİK ADAM: Şimdi bu işin failleri eğer bu gerçekten Türkiye'nin demografik yapısı ve değiştirecek yapıyla ilgili, kaynaklı insanlarsa işin rengi değişir.

Önder Aksakal: Bunu algılamak, bunu belirlemek çok kolay değil Sayın Çalmuk, niçin, ekonomik sıkıntıların had safhalarda olduğu ülkelerde, insanların açlıkla mücadele ettiği ülkelerde, kendi kirli emellerinizi hayata geçirmek için kullanabileceğiniz çok insan bulursunuz. Kendinizin insanlarından bulursunuz.

POLİTİK ADAM: Terör örgütleri aynı zamanda ciddi bir işveren ya.

Önder Aksakal: Evet, bu şekilde çalışıyorlar.

İTTİFAK YASASI ESASEN CUMHURBAŞKANINI SEÇTİREBİLMEK İÇİN %50+1 OYU BİR ARAYA TOPARLAYABİLME ANLAMINI KURGULAYAN, BARAJ SORUNU OLAN SİYASİ PARTİLERE VERİLEN BİR RÜŞVET KANUNU GİBİ.

POLİTİK ADAM: Görüyorsunuz, Ukrayna Rusya savaşında, lejyoner gibi hem Suriye'de savaşan hem orada savaşan insanlar var.Genel Başkanım, biz siyasete gelelim. Şimdi 24 Nisan'da bir 6'lı masa var. Sayın Bahçeli 6+1 demişti. Geçen de HDP'nin Eş Başkanı, Prof. Hocamız, bir ekranda yeni parti olarak bahsetti. Şimdi yeni ittifaklar kurulabilir mi? Şimdi Genel Başkanım şöyle bir şey diyeyim de, hani DSP'nin duruşunu, öngörüsünü biliyorum ama şöyle baktığımız zaman izleyicilerimiz diyor ki Sayın Genel Başkana sorar mısınız, DSP hangi ittifaka yakın duruyor?

Önder Aksakal: Şimdi DSP'nin bir ittifaka yakın olup olmamak konusunun tartışılması çok anlamsız bir tartışma çünkü DSP'nin seçimlere tek başına katılıp bir sonuç elde etmek üzerine kurgulanmış ve bugüne kadar da bu davranışı sergilemiş bir siyasi parti. Fakat topluma bir algıyı dayattılar yani her siyasi parti mutlak suretle, bize sunulan iki ittifak var, bunlardan birisinin yanında yer almak mecburiyetindeymiş gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Bu doğru bir algı değil. Bunun bir ters tarafını da düşünmek gerekiyor. Bir siyasi parti, bir ittifak yapısı içinde yer alıp, almama iradesine sahip değil, bu yasal düzenlemeyle. Çünkü ittifak yasası esasen Cumhurbaşkanını seçtirebilmek için %50+1 oyu bir araya toparlayabilme anlamını kurgulayan, baraj sorunu olan siyasi partilere verilen bir rüşvet kanunu gibi. Yani sen bu ittifakın içinde yer al ama bir milletvekili çıkarabilecek, üç milletvekili çıkarabilecek neyse gücün varsa git çıkar, barajdan da kurtul. Ama yer almazsan %10 seçim barajını geçmek zorundasın. Yeni uygulamayla %7 seçim barajını geçmek zorundasın. Ya bir ittifakta yer alacaksın ya da başına bu gelir. Bu bir metazori yönlendirme,

DSP NEDEN MİLLET İTTİFAKININ İÇİNDE YER ALMIYOR. 6'LI MASADA NİYE YOK. BİZDE DİYORUZ Kİ, BİZİ DAVET Mİ ETTİLER DE BİZ GİTMEDİK.

POLİTİK ADAM: Dilber Ay'ın bir şarkısı vardı, Zorunda mıyım diye, yani siz bir ittifaka girmek zorunda mısınız?

Önder Aksakal: Zorunda değiliz tabii ki, böyle bir zorunluluk yok, 2-İttifakı kimler kurabiliyor yasa gereği, %7 oy oranını garanti etmiş siyasi partiler kurgulayabiliyorlar. Çünkü ittifakın amacı ne, tek başına ya da birlikte %7 barajı geçebiliyorsanız milletvekili çıkarma hakkına sahip olabiliyorsunuz. Aksi takdirde bir ittifak kurmanın anlamı yok. Şimdi oy oranı %1 olan, %3 olan 10 tane partiyi bir araya getirseniz, toplamı %5 oy alsa öyle bir ittifak oluşturmanın anlamı da yok, parlamentoya girmenin de imkanı yok. Böyle bir manzara var. şimdi bize de zaman zaman soruyorlar. DSP neden Millet İttifakının içinde yer almıyor. 6'lı masada niye yok. Bizde diyoruz ki, bizi davet mi ettiler de biz gitmedik.

SADECE MİLLET İTTİFAKINDAN DEĞİL, CUMHUR İTTİFAKINDAN DA BÖYLE BİR TEKLİF OLMADI BİZE

POLİTİK ADAM: Etseler gider miydiniz?

Önder Aksakal: Ya etmediler ki. Böyle bir hadise olmadı. Bu sadece Millet İttifakından değil, Cumhur İttifakından da böyle bir teklif olmadı bize. Yani bir partiye bu yönde bir teklif geldiğinde buna ne yapılır, partinin yetkili kurullarında konuşulur, tartışılır, o parti ona yönelik bir karar verir.

CHP'DE BAŞTA OLMAK ÜZERE BİZ SOL PARTİ DEĞİLİZ DİYORLAR

POLİTİK ADAM: Affınıza sığınarak Genel Başkanım, niye DSP'yi ısrarla yok sayıyorlar? Türkiye'de demokratik sol kültürü, Kuvayi Milliye anlayışı yani 6 okun kurucusu, hakça bir düzenin mimarı, sosyal demokrasinin mimarı, Bülent Ecevit'in mimarı olduğu Demokratik Sol Partiyi, yani hadi sağ partiler biraz yok sayıyor çünkü sizin çok ciddi sağ-sol mekanizmasına rakibiniz ama sol partiler de sizi yok saymaya çalışıyor. CHP yani bir masaya yakın sizi görmüyorlar mı?

Önder Aksakal: Şimdi o ayrı bir tartışma konusu olabilir de, Türkiye'de sol parti kavramı sadece Demokratik Sol Parti'de kalmış bir kavram. Diğer partiler CHP'de başta olmak üzere biz sol parti değiliz diyorlar, kendileri diyorlar ben demiyorum bunu. Bunu Sayın Kılıçdaroğlu'da böyle söylüyor,

POLİTİK ADAM: Giderek merkeze mi kaydı, sağcılaştı mı?

Önder Aksakal: Kendileri böyle söylüyor, artık sağ- sol kalmadı.

DSP SADECE SOL PARTİDİR.

POLİTİK ADAM: Sizin öngörünüz ne?

Önder Aksakal: Bizim öngörümüz, DSP sadece sol partidir. Çünkü biz bunu deklare edebiliyoruz. Emeği, üretimi ön plana çıkaran ekonomi politikalarıyla DSP adı üstünde sol bir partidir, Milliyetçi bir partidir, vatansever bir partidir. Biz bunu her hal ve şart altında savunan, koruyan bir anlayışa sahibiz. 11. Olağan Kurultayımızda da, Demokratik Sol Partiyi tanımlarken, DSP milliyetçi, vatansever sol bir partidir diye tanımladık. Biz Anayasa'nın ilk 3 maddesinde yazılan kırmızıçizgileri asla ve asla tartışma konusu yapmayız. Bayrağımızı, vatanımızı, bölünmez bütünlüğümüzü, laikliği, İstiklal Marşımızı, başkentimizi, bunların dışındaki her türlü argüman tartışılabilir siyasette, ekonomi politikaları tartışılabilir. Bizim böyle bir anlayışımız var ama dikkat ederseniz yeni kurulan partilerde de hepsi ilk çıktıklarında biz sol parti değiliz, sağ parti değiliz, sağı solu birleştirdik gibi kavramlar kullanıyorlar.

POLİTİK ADAM: Ama merkezde bir boşluk mu var?

Önder Aksakal: Bir boşluk değil, insanlara sağcılığı ve solculuğu hep kötü belletti bu siyaset kurumu. Bu doğru bir iş değildi. Halbuki solculuk ve sağcılık ayıp şeyler değil, günah şeyler de değil. Sermaye ve emek olduğu müddetçe sağda olacak, solda olacak. Herkes birbirine saygı göstermek zorunda, DSP dol bir parti ama servet düşmanı bir parti değil ki,

TÜRKLÜĞÜN ANADOLU COĞRAFYASINDAKİ GEÇMİŞİ 1071'E SIĞIŞTIRAMAZSINIZ.

POLİTİK ADAM: Yani benim aklıma Demokratik Sol Parti, Bülent Ecevit geldiği zaman sosyal adalet ilkesinin ikame edildiği bir parti geliyor.

Önder Aksakal: Evet, işte bu hakça düzen dediğimiz hadise budur. Bizim bir tek idealimiz var, 10 bin yıllık bir geçmişi olan bir Türk milleti var bu topraklar üzerinde, Anadolu toprakları üzerinde hatta zaman zaman eleştiririm ben, 1071'i tarih olarak alırlar bizde, ben reddederim bunu, Türklüğün Anadolu coğrafyasındaki geçmişi 1071'e sığıştıramazsınız.

POLİTİK ADAM: Metehan'ı nereye koyacağız?

Önder Aksakal: Hayır, ondan da öte, bugün gidin Çorum'a, Alaca'ya oralarda Hititleri görürsünüz. Oralarda Türklüğün geçmişini görürsünüz. 10bin yıllık geçmişiyle, dolayısıyla biz burada bir sığıntı değiliz ki bu topraklar üzerinde, niye 1071?

POLİTİK ADAM: 1071'den önce buraya geldiğimize ilişkin birçok belge var.

Önder Aksakal: Tabi, burada varlığımız tescillenmiş, 1071 Türklerin Anadolu'ya son gelişidir, ilk gelişi değil ki. Yani son kavimin gelişidir belki de. Dolayısıyla biz hadiseye bu açıdan bakıyoruz. Tabi yerel gündemde bu özellikle ittifaklar yapısı içerisinde seçim tarihinin henüz bir yıl gibi bir zaman olması, seçim sathına henüz tam olarak girilmemiş olması ister istemez partileri bir bekleme noktasında tutuyor. Bugün 6'lı masa dediğiniz yerde sizde takip ediyorsunuz, geçtiğimiz gün Sayın Babacan'da biz daha ittifakın içerisinde değiliz, konuşulacak çok şey var dedi. Orada bir anlayış birliği var, Parlamenter Sistem mi olsun, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi mi olsun anlayışı içerisinde bir birliktelik oluşmuş, DSP'de Türkiye'nin demokratik bir Parlamenter Sistem ile yönetilmesi, ta Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlayan 150 yıllık bir parlamento geleneği olan bir devlet düzeninin devam etmesi yönünde anlayışı olan bir parti.

POLİTİK ADAM: Genel Başkanım, ne içindeyim hayatın, ne büsbütün dışında, 6'lı protokolde imzamız var, biz ittifakın içinde değiliz. Şuradayız, buradayız,
Önder Aksakal: Sayın Babacan'ın açıklaması üzerine söylüyorum, bu bizim yorumumuz değil.

2 PARTİLİ SİYASET SİSTEMİNİ HAYATA GEÇİRMEYE ÇALIŞAN BİR KÜRESEL YAPILANMA VAR.

POLİTİK ADAM: Şimdi zatıaliniz biraz önce dedi ya, Türkiye'de bir sol parti falan ama bu sistem Türkiye'de 2'li parti modelini öngörüyor diye ittifaklar üzerinden de,
Önder Aksakal: 2 partili siyaset sistemini hayata geçirmeye çalışan bir küresel yapılanma var. Hani dediniz ya DSP'yi neden yok sayıyorlar? Ya DSP uluslararası emperyalizme en büyük darbeyi vurmuş bir siyasi parti. Irak işgaline izin vermeyerek, hatırlayın

TÜRKİYE'DE, BU MERKEZ KİMİN HANGİ GÜN HANGİ NOKTADA HANGİ TAVIR VE DAVRANIŞTA BULUNACAĞINA KARAR VERİYOR.

POLİTİK ADAM: Faturasını da çok ağır ödemiş bir siyasi parti.
Önder Aksakal: Hala daha ödüyoruz. Buna üzülerek söylüyorum, Türkiye'deki siyasetin olması gereken ağırlığında olan merkezleri de aynı tavrı gösteriyorlar. Yani, DSP bugün en basit yaklaşımla değerlendirelim, Ecevit ittifaktan, iktidardan niye düşürüldü mesela? Bir siyasi parti iktidardan niye gider, vatana ihanet etmiştir gider, hırsızlık yapmıştır gider, yolsuzluk yapmıştır gider, Ecevit bu ülkede kimin 5 kuruş parasına göz dikmişti ki?
POLİTİK ADAM: İşte o zaman bir ekonomik kriz çıkarttılar, yazar kasa attılar, enflasyon oldu. Anayasa kitapçığı attılar, bunu bahane ettiler.
Önder Aksakal: Bugünkü durum ne peki, bugünkü durum, o günkü durumun 1000 kat daha fazlası, hani yazarkasayı atanlar nerede şimdi? Hiç kimse yok, herkes alkışlarla karşılıyor değil mi? Bu demek ki bir merkezden yönetilen bir siyasi yapı var Türkiye'de, bu merkez kimin hangi gün hangi noktada hangi tavır ve davranışta bulunacağına karar veriyor.

KUMANDALI SİYASET VAR
POLİTİK ADAM: Yani kumandalı bir siyaset mi var diyorsunuz?
Önder Aksakal: Evet, Türkiye'de şu anda maalesef iktidarıyla, muhalefetiyle, böyle bir manzara var.
POLİTİK ADAM: Peki Genel Başkanım şöyle diyelim, buradan baktık, ne Cumhur İttifakı ne Millet İttifakı DSP'ye buyur gel demedi. Anladığım kadarıyla sizde gitmek için can atmıyorsunuz.
Önder Aksakal: Evet,
POLİTİK ADAM: Yani bir mecburiyetiniz yok. Peki, birçok parti var, oy potansiyellerini siz daha iyi değerlendirirsiniz, bu iki ittifakın yerine yeni bir 3. İttifak kurulabilir mi?
Önder Aksakal: Şu anda var 3.bir ittifak.
HDP 3. İTTİFAKI ÇOKTAN KURDU,
POLİTİK ADAM: Nasıl?
Önder Aksakal: Şu andaki 3. İttifak HDP öncülüğünde kurgulanmış, radikal sol partileri de içine alan, Türkiye Komünist Partisi, Türkiye İşçi Partisi, Emek Partisi gibi partileri de etrafında toplayan bir ittifak yapısı zaten var. Bakın ısrarla bunu da gözden uzakta tutmaya çalışıyorlar. 3. bir ittifak kurulabilir. Ya 3. İttifak var zaten. Yani kurulacaksa 4.bir ittifak kurulacak.
POLİTİK ADAM: Millet İttifakının içinde HDP yok mu?
Önder Aksakal: Yok, tabii ki, şimdi bakın ittifak kavramı, Cumhurbaşkanını seçtirmek için kurgulanmış bir yasal düzenleme, parlamentoya girmek için kurgulanmış bir düzenleme değil. HDP ne diyor, benim parlamentoya girememek gibi bir sıkıntım yok.

POLİTİK ADAM: 4. bir ittifak daha kurulabilir dediniz?

Önder Aksakal: Şimdi hep 3. İttifaktan bahsediyorlar, 3. İttifak var. İttifak esasen Cumhurbaşkanını seçtirme ittifakı olacaktı. Bunu kanun çıktığında da eleştirmiştik biz. İttifak kanununa göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi işleyişini niye gündeme getirmişlerdi? Efendim işte Türkiye koalisyonlardan çok çekti, dolayısıyla temsilde adalet ve yönetimde istikrarın mutlak suretle sağlanması gerekir anlayışıyla böyle bir yola girildi. Tama şimdi Anayasa değişikliği hani hakkaniyetiyle sonuçlandı, gerçek dışı sonuçlarla sonuçlandı, ne olursa olsun sonuçta YSK bir karar verdi, dedi ki artık Anayasa değişti.

HERKES DİYOR Kİ MHP'Yİ KURTARMAK İÇİN %7'YE İNDİRİLDİ. TAM TERSİ HDP'Yİ KURTARMAK İÇİN İNDİRİLDİ BU. HDP'NİN % 10 SIKINTISI VARDI.

POLİTİK ADAM: Dedi ki % 52, Muharrem İnce bile dedi ki adam kazandı.

Önder Aksakal: O Muharrem Bey'in görüşü bu da benim görüşüm. Yani ben olayın şu tarafındayım. Hukuka uygun davranmak zorunda olduğumuzu anlatmaya çalışıyorum. Hukuk budur yani müesses düzen bu şekilde yürür. YSK'nın kararları kesin kararlar, yanlış da verse geçerli kararlar. Dolayısıyla böyle bir karar çıktı. Yönetimde istikrar sağlandı. Ama bu yönetimde istikrarın sağlanması, Cumhurbaşkanının seçilmesi için seçmenin %50'sinden bir kişi fazla olmasına bağlı ilk turda. Şimdi bunu nasıl sağlayabiliriz işte biraz önce söylediğim o siyasi partilere %10 seçim barajı konusunda sıkıntı yaşayan partilere parlamentoya girme garantisi vererek baraj tehdidini ortadan kaldırarak yapılabilirdi ve onu sağladılar. Şimdi herkes diyor ki MHP'yi kurtarmak için %7'ye indirildi. Tam tersi HDP'yi kurtarmak için indirildi bu. HDP'nin % 10 sıkıntısı vardı. Bunu herkes biliyor. Şimdi %7 ile adamlar kanun çıktığı gün mecliste odalarında alkış tufanı koptu HDP'lilerde. Şimdi HDP hakim parti haline geldi.

HAKİM PARTİ, İŞİN AĞA BABASI OLDU

POLİTİK ADAM: Şimdi sizin öyle bir deyiminiz var, şimdi oraya geleceğim,

Önder Aksakal: Şimdi hakim parti haline geldi. Kim hakim partiler, AK Parti-1, CHP-2, HDP-3, İYİ Parti-4, yani kamuoyu araştırmalarından çıkan manzara bu, bunların istemedikleri hiçbir parti bir ittifakta yer alamaz.

POLİTİK ADAM: Hakim parti derken bunun tanımını nasıl kuruyorsunuz?

Önder Aksakal: Bu işin Ağa babası o demek yani %7 benim garanti, benim çatım altına gelirsen baraj sorunun olmaz demek. Hakim parti bu demek, dolayısıyla o parlamentoya girişle ilgili sıkıntısını atlatan HDP, kendi ittifak yapısını oluşturdu zaten. Bunlara da beni alın demiyor. HDP ne diyor? Cumhurbaşkanını seçerken bana danışacaksınız diyor. Benim istediğim kriterlere uygun bir aday gösterirseniz sizi desteklerim, o kriterler içerisinde onların kendi politikaları, daha doğrusu bir adım daha öte, Kandil'de kurgulanan politikaların Türk siyasetine sirayetini sağlayacak.

Bakmadan Geçme