Hac İbadetinin Selfie Şovuna Dönmesine 'Dur' Denmeli !

Hac, Umre Seyahat Acentaları Derneği (HURSAD) Başkanı Diyaeddin Şahin, Hac ibadeti sırasında hacıların sosyal medya çılgınlığına varan paylaşımlarına kelimenin tam anlamıyla isyan etti. 'Beğenilme, takdir görme, onaylanma güdüsü ibadetleri zehirliyor maalesef. Hem ibadetlerde olması gereken tevazuyu zedeliyor hem de riyakarca davranışlara itiyor. Cemaati ağlatma yarışına giren hocaların şov alanına dönüşüyor kutsal topraklar. Ve bu şovlar kutsal topraklardan sonra sosyal medyada devam ediyor.' Şahin, Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere organizasyonlardan 'Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, hac umre organizasyonun tüm bileşenleri kutsal topraklara gidecek olan herkese 'kutsal topraklar ve cep telefonu kullanımı' temalı bilgilendirme programları yapmalıyız. Kitapçıklar basmalı ve tüm ziyaretçilere dağıtmalıyız.' isteğinde bulundu.

Hac, Umre Seyahat Acentaları Derneği (HURSAD) Başkanı Diyaeddin Şahin 'in sosyal medya hesabından paylaştığı " SOSYAL MEDYA İBADET-HUŞU-GÖSTERİŞ" başlıklı yazısı:


Son birkaç yüzyıl içinde, toplumsal etkisi bakımından en önemli gelişmelerden birinin sosyal medya olduğunu söylemek zor değil. İnternetin, mobil telefonlarla beraber her an her yerde ulaşılabilir bir hale gelmesiyle, sosyal paylaşım ağları da hayatın her alanına girmeye başladı. Adım adım ve hissettirmeden gelen bu yeni olgu hayatımızda derin etkiler bırakıyor. Siyasi düşüncelerimizi şekillendiriyor, bilgi kaynaklarımızı değiştiriyor ve çoğu zaman bizim yerimize ebeveynlik yaparak çocuklarımızın ruh ve düşünce ikliminin mimarı oluyor. Başlangıçta büyük kitlelerin sadece takipçisi ve izleyicisi olduğu bu ağlar özellikle Facebook’un ortaya çıkmasıyla, milyarlarca insanın aynı zamanda içeriğe katkı sağladığı ve kişisel paylaşımlarda bulunduğu mecralar oldu. Hemen belirteyimki bu yazı sosyal medyanın zararları ve yararları üzerine yazılmamıştır. Zaten bu konu ancak işin uzmanları tarafından tartışılırsa nitelik ve anlam kazanır. Bu yazının konusu sosyal medya gölgesinde değil sosyal medya eşliğinde eda edilen bu yılki (2022 yılı) hac ibadetine dair gözlemleri paylaşma niyetinden ibarettir.

İbadet kulluğun izhâridir. İbadetlerin gerek usûlü, gerekse esası, Allah’ın rızasını kazanmaya yönelik olmalıdır. İbadetleri huşu içinde yapmak gerekir. Yani sükunet içinde ve tevazuyla eda emek esastır. ‘Huşu içinde olmak’ ifadesini,  Allah’ın huzurunda olduğunun bilinciyle, saygı ve tevazunun verdiği sükunet şeklinde tanımlamak mümkündür. Namaz başta olmak üzere, Allah’a kulluğumuzu gösterdiğimiz tüm ibadetlerimizde bu şuurda olmamız gerekir. Özellikle hac gibi, çok az kişiye nasip olan ve çoğu hacı adayı için hayatta ancak bir defa yapabilme imkanı olan bir ibadetten bahsediyorsak, huşu içinde hac yapmak bambaşka bir anlam kazanıyor. Hac esnasında yapılan tavaf, sa’y gibi Arafat, Mina ve Müzdelife’de de aynı sükunet, ve tevazu içinde olmak gerekir. 

Bu yılki hac seyahatimin ilk durağı Medine-i Münevvere’ydi. Peygamber efendimizi selamlarken pek çok insanın cep telefonlarıyla kayıt yaptığını, bazılarının canlı görüntülü görüşme yaptığını bazılarının ise Instagram’dan canlı yayın yapar halde,  ziyaretlerini gerçekleştirdiğini görmüş ve rahatsız olmuştum. Efendimizi ziyaret  ederken takınılması gereken tevazu ve sükunet halinin yerini ,mescidin o bölgesinden yükselen bir uğultuya bırakması hüzün vermişti. Öyle ya, peygamber efendimizi ziyaret etmenin bir adabı vardır. Efendimiz hayattaymışçasına edeble, saygıyla ve tevazuyla huzurundan bulunmak geremez mi?

Yolculuğumun Mekke kısmında da benzer şeyler gördüm. Kabe’de yani Allah’ın evinde, Rahman’ın misafiri olma bilinci insanı derin bir sükunete ve alabildiğine tevazuya sevk etmeli. Oysa Kabe’de selfi yarışında müslümanlar görmek, sürekli kayıt tuşu aktif cep telefonlarıyla çekim yapan teyzeleri-amcaları görmek, ‘bu videonun altına yorum yapan herkese ismen dua edeceğim’ diyen sosyal medya bağımlılarını görmek sıradan bir manzara haline geldi. İlk yaptığı tavafı takipçileriyle paylaşmaya çalışan kişinin yaptığı ibadet mi, tebliğ mi yoksa gösteriş ve riya mı bilmiyorum. Ancak canlı yayında takipçilerinin sorularına cevap yetiştirmeye çalışırken huşu içinde bir tavaf yapılamayacağını biliyorum. Elindeki kitapçıktan bağıra bağıra bişeyler okuyan hocalar ve onların okuduğunu yine bağırarak tekrar etmeye çalışan grubun geri kalanının sebep olduğu ses kirliliği, huşu içinde ibadet edenleri zaten olumsuz etkiliyorken, ibadetlerine odaklanmak yerine ellerinde telefonlar sürekli bir paylaşım içinde olanlar da insanların ayrıca dikkatini dağıtıyor. Oysa kalbimizle Kabe arasında bir rabıta kurup, Allah’ın Harem’inde geçirilen kısıtlı sürenin kıymetini bilmek ve bu bilinçle hareket etmek gerekmez mi? 

Mekke’deyken bir akşam, bir arkadaşımdan mesaj aldım. Mesajdaki ‘Abi sen hacca gitmedin mi? ‘ sorusuna ‘Hacca geldim şu an Mekke’deyim’ diye cevap verdim. Arkadaşımın ‘Herkes hacdan resimler videolar konumlar paylaşıyor. Sen paylaşmayınca gitmedin sandım’ demesi beynimde şimşeklerin çakmasına sebep oldu. Hemen sosyal ağlara baktım. Aman Allah’ım…

Hacca gelmiş meslektaşlarım, Diyanet görevlileri, hacda görev alan diğer kişiler, hocalar ve tanınmış-tanınmamış hacı adayları  neredeyse her adımlarını paylaşmışlar. Görenin Mekke ve Medine’de geçirdikleri tüm zamanlarını ibadetle geçiriyorlar zannına kapılacağı paylaşımlar. Ben daha çok takva sahibiyim demeye getiren iddialı sözler, yalan yanlış bilgilendirme çabaları, ‘takipçi kasma’ diye tabir edilen aksiyonlar, ünlü birini görünce onunla resim çektirmek için kırk takla atmalar… Huşu haricinde hersey… Kimi Peygamber efendimizin kabrini arkasına almış halde çektiği resmi ‘Hayırlı Cumalar’ notuyla paylaşmış, kimisi arzın merkezinden hayırlı cumalar notuyla. Kimisi de akşam Kabe’den canlı yayın yapacağım notuyla ihramlı bir fotoğrafını koymuş. Kimi namaz kılarken kendisini videoya çektirip yayınlamış kimisi de (artistlere taş çıkaracak şekilde) güya Kabe’ye dalmış gözlerle bakarken hafif yan profilden resmini birine çektirmiş. Hepsi ama hepsi sürekli paylaşılmış. Acaba gerçekten sürekli ibadet mi ettiler yoksa karşı tarafa sürekli ibadet etmiş izlenimi mi uyandırmak istiyorlar anlamak zor.
Beğenilme, takdir görme, onaylanma güdüsü ibadetleri zehirliyor maalesef. Hem ibadetlerde olması gereken tevazuyu zedeliyor hem de riyakarca davranışlara itiyor. Cemaati ağlatma yarışına giren hocaların şov alanına dönüşüyor kutsal topraklar. Ve bu şovlar kutsal topraklardan sonra sosyal medyada devam ediyor. 

Gittikleri mekanları, yaptıkları tatilleri, yedikleri yemekleri, gelen misafirlerini, bindikleri uçağa ait biletleri, yaptıkları ziyaretleri deli gibi paylaşanların, ibadete odaklanmak yerine ibadetlerini paylaşamlarını anlamak zor olmaz. Oysa ibadetin her türlü gösterişten uzak, sükunet ve tevazu içinde yapılması esastır.

Bu yazıyı bir tavsiyeyle bitirmek istiyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, hac umre organizasyonun tüm bileşenleri kutsal topraklara gidecek olan herkese ‘kutsal topraklar ve cep telefonu kullanımı’ temalı bilgilendirme programları yapmalıyız. Kitapçıklar basmalı ve tüm ziyaretçilere dağıtmalıyız. 

İbadetlerimizi huşu içinde yapabilme temennisiyle…
Diyaeddin ŞAHİN

Bakmadan Geçme

Politik Adam - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!
WhatsApp İhbar Hattı
0538 483 25 53
ÇEKİN, GÖNDERİN, YAYINLAYALIM!