- Haberler
- Pol-Analiz
- İmamoğlu, İstihbarat Ağı Neden Kullanıyor?
İmamoğlu, İstihbarat Ağı Neden Kullanıyor?
Genel Yayın Yönetmenimiz Fehmi Çalmuk, ilginç bir Ekrem İmamoğlu analizi yazdı. Ekrem İmamoğlu'nun iş başına geldiği günden bu güne Batı dünyasıyla yakın ilgisinin İstanbul Anayasası vaadiyle başladığına dikkat çeken Çalmuk, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin son zamanlarda İstihbarat yazılımı kullandığını gündeme getirdi.
İŞTE FEHMİ ÇALMUK'UN KALEME ALDIĞI WWW. POLİTİKADAM.COM VE HÜRSES EKENOMİ GAZETESİ'NDE YAYINLANAN "İMAMOĞLU, BATI YAKASI'NIN LORDU ?" YAZISI
Cumhuriyet’i koruma ve kollama yani “hamilik” görevinden Cumhuriyet Halk Partisi’ni “bekçilik” görevine getiren Ekrem İmamoğlu yeni bir slogana sarıldı:
Değişim…
Oysa ki İstanbul Belediye Başkanlığı adaylığından bu yana “Her şey güzel olacak” sloganını kullanıyordu. İşin garibi bu sözler; Menzil cemaatinden alıntıydı. Menzil Cemaatinin önde gelen sanatçılarından Cemal Kuru ilahi formatında şarkıyı yıllar önce piyasaya çıkartmıştı.
Ancak, her şey güzel olmadı.
Ekrem İmamoğlu’nun adaylığıyla ilgili süreci “projesini projelendirdiğim projesi” başlığıyla yazmış gelişen sürecin uygulandığını ifade emiştim. Proje devam ediyor.
Ekrem İmamoğlu’nun ilk girdiği seçimin iptali sürecini hatırlarsınız. “devlete kumpas başlığıyla kaleme aldığım yazıda o dönem Erdoğan gelen tepkiler üzerine “kızgın demiri soğutulması örneğini verdi. Demirci ustası kızgın demiri, çelikleştirmek için soğuk suya sokar. Demirin mukavvemeti artar. Sudan çıkar tekrar ateşin koynuna girer. Demir dövülür şekil verilir. Tekrar tekrar kızgınlaştırılıp soğutulur ” demişti. Gerçekten Erdoğan demiri soğuttu. “İstanbul’da seçim tekrarı beka meselesidir” diyerek Bahçeli soğutulan demiri yeniden ocağa soktu”
Peki neden
İşte birinci neden :
“Şimdi de İstanbul seçimleriyle ilgili yakın ve açık tehdit gören irade bu seçimlerin iptalini, yenilenmesini istedi. Gerekçe? Merak edilen sorunun cevabı da bu… Bu seçimlerinde sihirli bir sözü var:
-İstanbul, Ankara’dan Yönetilemez
Bir de bunun hareket noktası var:
-İstanbul Anayasası yapılmak istenmesi.
Türkiye bu sözü ilk kez Ekrem İmamoğlu’nun ağzından dinledi. Zaten Gezi olaylarının parolasını "Zulüm 1453'te başladı" diyen eylemciler tartışılırken adaylık manifestosunu açıkladığı gün İmamoğlu bugünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dillendirdiği “Türkiye İttifakı” sözüne benzer “İstanbul, Ankara’dan yönetilemez” sözünden hareketle “İstanbul İttifakı” diyordu. İmamoğlu’nun konuşmasında bazı bölümleri birlikte okuyalım:
-Bu kentin geleceği için değişim zamanının geldiğini ben de herkes gibi görüyorum. İstanbul için yeni bir sayfa açmanın zamanının geldiğini de biliyorum. Bu muhteşem kentte hayat, epeyce bir süredir akıl, sağduyu ve uzlaşmayı reddeden bir yönetim anlayışıyla tam bir kaosa çevrildi. Bu kent, içinde yaşayanların hayat kalitesini mahveden bir kabusa dönüştürüldü. Doğası tahrip edildi. Kaynakları hoyratça yağmalandı. İnsanları kapalı mekanlara hapsedildi. Ayrıştırıldı, kutuplaştırıldı.
-İstanbul böyle devam edemez. Böyle yönetilemez. İstanbul bu yolla bir dünya kenti olamaz. İstanbul bu yolla asla mutlu olamaz. İstanbul 16 milyona yaklaşan nüfusuyla dünyanın en kalabalık 15. kenti. Gayrisafi milli hasılamızın neredeyse dörtte birini, ülkede toplanan vergilerin yüzde kırkını üretiyor. İstanbul, Türkiye ekonomisinin motor gücü. İstanbul durursa, Türkiye durur. Bu şehre kimi metropol diyor, kimi mega kent… Ama İstanbul bunların hiçbiri değil. İstanbul bir kentsel bölge. Tek odaklı değil, çok odaklı bir kentsel bölge… Bir havza…
-Avrupa'daki pek çok ülkeden büyük… İstanbul tek başına bağımsız bir ülke olsaydı, dünyanın ilk 25-30 büyük ekonomisi arasında yerini alırdı. Bu yüzden, İstanbul Ankara'dan yönetilemez; yönetilemiyor. İstanbul, iradesi bağlı yöneticiler tarafından yönetilemez; yönetilemiyor. İstanbul eski model yöneticiler tarafından yönetilemez; yönetilemiyor!
-İstanbul yolunu ve yörüngesini yitirdi. Hikayesini yitirdi. İstanbul'un şu anda bir yol haritası yok. İstanbul nereye gittiğini bilmiyor. Gecekonduların içinde gökdelenler yükseliyor.
-Kenti bu hale getirenler bile pişman ve pişmanlıklarını dile getiriyorlar. Kente ihanet ettik diyorlar. Nüfusun nereye gideceğini kimse tahmin bile edemiyor. Oysa değerli dostlar, bizim 2050'de bile geçerli olabilecek bir vizyona ihtiyacımız var.
-Bu yüzden Kent Anayasası diyoruz. Kente ihanet edilmesin, uzun vadeli stratejik kararlar, ortak akılla ve mutabakatla alınsın istiyoruz. Dediğim dedik olunmasın, kentin ortak iradesi her şeyin üstünde olsun istiyoruz. İstanbul'un 2050 hedefini bilelim, 2050 yılına çocuklarımızı, gençlerimizi hazırlayalım. İşte bu yüzden İstanbul, Ankara'dan yönetilemez diyorum.
-Neden demokratik katılım ve ortak akıl diyoruz? Demokrat bir yönetim için ne yaptığınız kadar, nasıl yaptığınız da önemlidir. Bir kente ve kentin insanlarına neyin yapılacağı tepeden inmeci bir şekilde dayatılıyorsa, o kent yönetiminde demokrasi yoktur. Biz İstanbul'a demokratik katılımcı, ortak aklı temel felsefe kabul eden ve yeni nesil bir belediyecilik vaat ediyoruz.
-Ben, İstanbul'u, İstanbullularla birlikte, İstanbul'dan yönetmenin sözünü veriyorum.
-İstanbul'u, İstanbullularla birlikte, İstanbul'dan yönetme iradesini göstereceğiz. Bu kent yerel demokraside dünyaya örnek olacak.
-Mahalle meclisleri kurmayı, 961 mahalle muhtarını işin içine katmayı, yerel demokrasiyi ve demokratik katılımcılığı desteklemeyi vaat ediyorum./…Böyle bir kent, dünya üzerinde yasayan herkesin merakla görmek, tatmak, içinde olmak, yaşamak, hatta yerleşmek ve çalışmak isteyeceği bir kent olacaktır. İstanbul böylece dünyanın merkezi olacaktır.
-Neden sürdürülebilirlik ve inovasyon diyoruz? İstanbul gibi büyük kentlerin rekabetçi olmadan hayatta kalabilmesi mümkün değildir. O yüzden yeni ekonomi ve özellikle de katma değerli alanlar bizim önceliğimiz olacak.
-Çoğulculuğu ve katılımcılığı kent anayasasının temel taşı kabul eden, yapboz anlayışıyla değil, uzun vadeli makro planlarla hareket eden bir yönetim anlayışı vaat ediyorum.
-‘İstanbullulara, yani İstanbulluyum diyenlere yeniden verildiği bir anlayış vaat ediyorum’
-Biz kazandığımız zaman İstanbul kazanmış olacak. İstanbul'un iradesi kazanmış olacak. Biz kazandığımız zaman yerel irade, yerel demokrasi, ortak akıl ve katılımcı demokrasi kazanmış olacak. Bu yolculuğun nihai kazananı sizler olacaksınız; İstanbul İttifakı olacak. Gençler…”
Bu sözlere ilk tepki Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Korkmazcan’dan geldi. AP’den milletvekili seçilmesine karşı Demokratik Parti hamlesiyle 1970’li yılların başında yeni bir siyasi hareket başlatmak isteyenlerin içinde yer alan Korkmazcan İmamoğlu’na “CHP adayı, her araç ve fırsatı kullanarak ulus ve devlet yapılarını yıkmayı hedef alan karanlık güçlerin sözcüsü konumuna düşmüştür” diyordu.
https://www.hurses.com.tr/fehmi-calmuk/dolmabahcede-masayi-deviren-sandigi-da-devirir/haber-26524
Bu sözler üzerine Prof. Dr. Anıl Çeçen katıldığı Politik Adam programında “İstanbul Anayasası” sözleriyle İstanbul’un şehir devletl yapılmak istendiğini öne sürmüştü. İşte o tespitler:
“Avrupa’daki din, mezhep kavgası ama şimdi yeniden dünyayı orta çağa sürüklemek isteyenler, küreselleşme adında ulus devletleri devre dışı bırakırken, şehir devletlerini esas almak üzere balkanizasyon dediğimiz sürecin üçüncü aşamasında yeni bir balkanizasyonu gündeme getirecek. Şehir devletleri üzerinden Balkanlar 40 adı altında bir topluluk oluşturarak, İstanbul belediye başkanı yaparak yeni bir döneme doğru Türkiye’yi sürüklemeye çalışmışlardır. Şehir devletleri ki ilk aday İstanbul’dur, ikinci aday İzmir’dir, üçüncü aday Antalya‘dır hepsi giderek büyüyen şehirlere kendi içinde şehir devletine dönüştürerek burada şehir devletleri federasyonu gibi bir yapılanmayı Batı Anadolu’da gündeme getiriyorlar. Ege’de ve tabi bunu bakanlarla da yakınlaştırarak daha büyük Akdeniz Birliği çerçevesinde hem İstanbul’u hem İzmir’i içine alan içten bir yapılanma ile Ankara’yı devre dışı bırakmak, Ankara’yı başkent olarak Anadolu’nun ortasında yalnız bırakmak gibi bir gelişmelerle karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz”
-İstanbul, sermaye ilişkilerinin, alt kimlik ilişkilerinin ve uluslararası ilişkilerin çok yoğun yapıda ki yavaş yavaş Ankara’dan uzaklaşıyor, yavaş yavaş dış ilişkilerle Türkiye’nin ve bölgenin merkezi konumuna geliyor ve Cumhuriyetin kurucusu olan Ankara’nın merkezi konumunu sarsan bir gelişme var.
-İstanbul’u merkez yapmak isteyen iki büyük ülke var. Birincisi Ruslardır, her zaman son 300 yıldır Osmanlı döneminde savaşları Ruslar kazanmış ve her defasında da bir Yeşilköy’ün önüne gelmişlerdir. Boğazları Ruslar kimseye bırakmazlar ama batılılarda Karadeniz’i Ruslara bırakmazlar. Böyle bir kavganın tam ortasındayız. Esas dengede Türkiye olarak varız.
-New York dünya kapitalizminin merkezidir. Dünya merkezi New York, Amerika’nın merkezi Washington’dur. Şimdi böyle baktığımız zaman New York üzerinden bir dünya hakimiyeti devam ederken ben İstanbul’u 2. New York olarak hazırladıkları kanaatindeyim. Buna karşı çıkan Siyonistler Çin’le yakınlaşan, ortaklık kuran Siyonistlerin de İstanbul’un İngiltere tarafından ele geçirilmesine alternatif olacak bir şekilde Şanghay örgütünü kurdular. Ve Şanghay üzerinden,, New York’un şuan ki konumuna 1. eğilim İngilizler İstanbul üzerinden alternatif koyuyorlar, 2.eğilimde İsrail’e bağlı kalan Amerikan sermayesi, Amerika’daki Siyonist sermayede İstanbul’u İngilizlerin elinden alamadıkları için önümüzdeki dönemde bir yeni yapılanma sürecinde.
-Ben Edirne’ye gittiğimde dediler ki bana her ay düzenli olarak Brüksel’den AB temsilcileri geliyor, gelenler burada toplantı yapıyorlar Trakya Üniversitesinde ve o toplantılarda şunu söylüyorlar. “Hişt konuşmayın” burası Avrupa, Trakya’yı Avrupa görüyor, ‘sizi Avrupa Birliğine Trakya Cumhuriyeti olarak alacağız ama Türkiye’yi almayacağız. Anadolu’yu almayacağız’ diyorlar. Bunun konuşulduğu yer Edirne’dir. Şimdi Avrupa böyle bakıyor. Öbür taraftan Rusya İstanbul’a inip ele geçirmek istiyor. İngiltere dünya devletini Londra’dan İstanbul’a taşımak istiyor.
-İngilizler İmamoğlu’nu seçtiler, kendi temsilcileri olarak gündeme getirmek istiyorlar ama ben Türk halkının böyle yabancıların belirlediği kişilerin arkasından gitmeyeceği kanaatindeyim.
-İngilizlerin 1852 yılında bir başbakanı var, çok aktif bir adam bu Benjamin Disraeli, bu adam 1852 yılında bir dünya programı hazırlıyor. Bu programın adı Osmanlı Sonrası Merkezi Coğrafya, yani Orta Doğu, ne olacak Orta Doğu işte Balkanlarda küçük devletler, Anadolu’da küçük devletler, Kafkasya’da küçük devletlerden oluşan bölgesel bir yapılanma, Balkan Federasyonu, Kafkas Federasyonu, Anadolu Federasyonu, Orta Doğu Federasyonu, 4 tane federasyon olacak. Bu federasyonlar bir araya gelecekler, İstanbul merkezli Yakın Doğu Konfederasyonu olacaklar. İngilizlerin Osmanlı sonrası için planları bu, bu planı Amerika’yı kullanan ve Siyonizm’i ge getiren İsrail bozuyor. İşte Orta Doğu’daki karışıklıkların ana sebeplerinden birisi bu.
- İstanbul merkezli Avrasya Birliği gündeme geliyor. Bu da İngiltere öne çekiyor çünkü İsrail'in Kudüs merkezli Büyük İsrail projesine İngilizler karşı çıkıyorlar, o nedenle İngilizlerin yeni gündeme getirdikleri proje bugün, Yeni Roma imparatorluğu olarak devreye sokuluyor.
-Zaten diyorlar ki İstanbul’da ulusal yapı yok, İstanbul kozmopolit bir yapı, bütün dünyadaki kozmopolit yapılar gibi İstanbul'u da Avrasya'nın ortak merkezi yapalım diye İngilizler düşünüyorlar. Bu arada da demin konuştuğumuz gibi İngiltere bölünüyor ya, parçalanacak işte İskoçya kopuyor, Kuzey İrlanda, İrlanda ile bütünleşiyor, Galler Bölgesi ayrı devlet olarak AB içerisinde yer alıyor ve bu çerçevede de bir yeni düzenlemeye doğru bölge sürükleniyor. Şimdi bütün bunlar varken biz bunları göreceğiz, duyacağız, okuyacağız ve hiç bir şey yapmayacağız, ağzımızı açmayacağız, konuşacağız ve burada Türkiye'nin bölünmesini isteyen bazı belediye başkanlarını da Cumhurbaşkanlığına aday göstereceğiz yani çok komik bir duruma düştüğümüz kanaatindeyim.
https://www.politikadam.com/anil-cecen-hoca-dan-buyuk-iddia/3267/
Gelelim meseleye:
TÜRKİYE’NİN HAİN KONTENJANI
Attilâ İlhan, “Türkiye’nin bir hain kontenjanı var, bu nüfusun yüzde 10’udur” sözlerini hatırlarsınız. Buradan hareketle Ekrem İmamoğlu’nu geleceğin CHP Genel Başkanı ilan eden sözde aydınlara ilişkin de yine Atilla İlhan şunları söylüyordu:
“Bazı Türk aydını dediğimiz kişi Batı’nın manevi ajanıdır, şimdi aydınlar haysiyetten önce banka hesabına dikkat ediyor.”
İMAMOĞLU BATI YAKASI’NI MI TEMSİL EDİYOR?
Ünlü tarihçimiz İlber Ortaylı Çanakkale’yi anlattığı makalesinde ki şu cümleleri dikkat çeker:
“18 Mart 1915’in 104. yılı. Çanakkale’ye ilk saldırı 1914’ün sonlarında oldu ama Gelibolu Yarımadası değil Çanakkale hedeflenmişti. Saldıranların ciddi bir hazırlığı olmadığı açıktı. Savunma da henüz bu büyük savaş için tamamlanmış değildi. 1915’te ise Müttefiklerin Gelibolu Yarımadası’nı, Boğaz’ın batı yakasını hedeflediği açıktır.”
Yakın zamanda Türkiye’de yine Batı yakası sözünü çok kez duyduk:
“Şimdi gelelim Batı yakası işine… Önemli bir atıf 15 Temmuz gecesine ait. Yine aldığım notlardan: -15 Temmuz akşamı Boğaziçi Köprüsünün FETÖ mensubu askerler tarafından tutuldu. Köprünün Anadolu tarafına geçiş serbest bırakılırken köprünün Avrupa yakasına (Batı yakasına) geçişi engellendi. İstanbul’un Batı Yakası çok önemliydi
Yeni Zelanda’da Cuma namazında Müslümanları şehit eden katil Brenton Tarrant saldırı öncesi 70 sayfalık bir manifesto yayınlamıştı. Manifestoda “Türklere” başlığının yer aldığı bölümde şu ifadelere yer vermişti: “Topraklarınızda huzur içinde yaşayabilirsiniz, size zarar gelmeyecek. Boğaz'ın Doğu yakasında. Ama Boğaz'ın Batı yakasında bir yerde yaşamayı denerseniz, Avrupa'ya gelirseniz sizi öldüreceğiz. Konstantinopolis'e gelir, tüm cami ve minareleri yıkarız. Ayasofya minarelerden kurtulacak ve Konstantinapol hak edildiği gibi tekrar Hristiyan şehri olacak." Odatv.com yazım için yine “Yok artık” diyecek ancak edindiğim Batı yakasının hikayesi bu şekilde. Peki tamamını öğrenemediğim, bilgi kırıntılarını aktarabildiğim ve en sonunda MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi “İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi beka meselesidir” sözlerini söylemesine neden olan ve Cumhurbaşkanına sunulduğu belirtilen raporu (bilgi notunu)kim hazırladı?
15 Temmuz gecesi İstanbul Belediye Başkanlığı’nın neden birinci öncelik işgal edilmek istendiğini, Cumhur İttifakı’nın seçimlerinin yenilenmesinin neden beka meselesi olduğunu söylemesine kadar giden rapordan alabildiklerim bu kadar.”
https://www.esnafhabertv.com/fehmi-calmuk-yaziyor-kod-adi-bati-yakasi/13979/
BATI YAKASININ KOZMİK ODASI
İstanbul belediyesinin bir kozmik odası vardı. Bu bizim uydurmamız değil. Stratejik bir çok bilgi, İstanbul’daki su, elektrik, doğalgaz aboneleri, seferberlik zamanında kullanılan, devletin tüketimden para almadığı evlerin, depoların adresleri gibi bir çok kayıt bu kozmik odada bulunuyordu. Burayı kozmik oda yapan isim ise 15 Temmuz gecesi Belediye binasında burayı korumak için şehit edilen Prof. Dr. İlhan Varank’tan başkası değildi. Varank şehit edildiği sırada aynı zamanda Yıldız Teknik Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölüm başkanlığı görevini de yürütüyordu.
Belediye Başkanlığının kazanıldığı gece ilk iş kozmik odadaki bilgilerin kopyalanmasıydı. Ekrem İmamoğlu'nun Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşlarının tüm elektronik veri tabanı ve altyapısını incelenmesi, araştırılması ve kopyalanması talimatına dair İstanbul 4. İdare Mahkemesi Bu çalışmayı şu gerekçeyle durdurmuştu:
"Dava konusu işlemle yapılmak istenen 'Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kuruluşların elektronik veri tabanı ve altyapısında her türlü inceleme ve araştırmayı yapma, veri tabanı ve altyapıyı kopyalama' işinin hangi sebepten kaynaklandığının açıklanmasının, elektronik veri tabanında inceleme yapılması ve şüphe duyuluyorsa silinen kayıtların bilgisayar ortamına geri getirilmesi işlemi dışında ayrıca elektronik veri tabanının ve altyapısının kopyalanmasına neden ihtiyaç duyulduğunun açıklanmasının, dava konusu işlemle ilgili büyükşehir belediyesinin herhangi bir iş veya işlemleri hakkında idari bir soruşturma başlatılıp başlatılmadığı veya adli bakımdan suç duyurusunda bulunup bulunulmadığı, varsa bunlara ilişkin bilgi ve belgelerin, dava konusu işleme ilişkin tüm bilgi ve belgelerin davalı idareden istenilmesine oybirliğiyle karar verilmiştir."
“Kozmik oda sözü de nereden çıktı ?“ derseniz dönemin Ak Parti İstanbul belediye Başkan Adayı, eski Başbakan, TBMM Başkanı Binali Yıldırım canlı yayında Ekrem İmamoğlu’nun yüzüne karşı söyledi. Odatv.com konuyla ilgili şu yorumu yapıyordu:
“Binali Yıldırım, Ekrem İmamoğlu'na; "Siz gelir gelmez hemen, Büyükşehir'in veri tabanını kopyalama talimatını neden verdiniz? Bunun Kişisel Verileri Koruma Kanunu'na aykırı olduğunu bilmiyor muydunuz, hukukçularınız sizi yanılttı mı?" diye sordu. Ardından “Verilerin yedeklenmesi ayrı bir iştir, kopyalamak ayrı bir iştir. Verileri kopyalamak FETÖ taktiğidir”
Bu süreç yaşandıktan sonra İstanbul Belediyesi’nin İstanbul’a dijital nasıl bir hakimiyet kurduğunu dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bir olay üzerine açıklamıştı:
“İstanbul Emniyeti bir olayı aydınlatmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir kamera merkezine girdiğinde, beni izlediklerini fark ediyor. İstanbul’da çalıştığım Balat’taki bir deniz polisi karakolunu izledikleri anlaşılıyor. Misafirlerim geliyor; misafirlerimi kapıda karşılarım ve gönderirim. Bunun üzerine düştük; mülkiye müfettişi, polis müfettişleri görevlendirdik. Görüntüleri izlediler. Beni bilerek, zoom’layarak izlemişler. Suç duyurusunda bulunduk, dosyayı mahkemeye ilettik. Bunları belirleyince, dosya mahkemeye gidince Büyükşehir Belediyesi de kendilerince bir iç soruşturma başlatmış. Bir kişiyi belirlemiş, işten atmışlar.”
İstanbul kardan tipiden yanarken İngiliz Büyükelçisi ile balık yiyerek saçlarını tarar hale gelen Ekrem İmamoğlu İstanbul’a seçildiğinin ilk günü kozmik odayı kopyalarken daha sonra “Ekrem İstanbul’u gözetliyor” derken seçiminin birinci yılında ABD Büyükelçisinin sürpriz iki kez görüşmesi de ilgi çekti. Konu İstanbul için hayati öneme sahipti.
''İSTANBUL ULAŞIM VE TRAFİK MÜKEMMELİYET MERKEZİ PROJESİ''
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), ABD'li kamu ticari kuruluşu Ticaret ve Kalkınma Ajansı (USTDA) ve yazılım şirketi SAS Türkiye arasında, ''İstanbul Ulaşım ve Trafik Mükemmeliyet Merkezi Projesi''nde kullanılmak üzere, 5 milyon 117 bin 887 dolar hibe edildi. Bu rakama bir yıl sonra da yine 1 milyon ABD doları daha eklendi.
''Yazılım Lisansı Hibe Desteği İmza Töreni''ne, dönemin ABD Ankara Büyükelçisi David Satterfield ile Ekrem İmamoğlu’da katıldı.
İBB Başkanı İmamoğlu "Dünyadaki bu dönüşümün bir ayağı olan akıllı şehirleşme yolculuğunda İstanbul, önemli bir mihenk taşı" şeklinde konuşurken ''Bu nedenle 'İstanbul Ulaşım ve Trafik Mükemmeliyet Merkezi Projesi' çok daha önemli bir hale gelmiştir. Bu proje ile ortalama seyahat süresini ve trafik sıkışıklığını azaltmak istiyoruz. Proje sayesinde trafik ışıklarına ihtiyaç duyan anlık müdahaleler yapılabileceğiz'' ifadelerini kullandı.
Trafiğin rahatlaması şöyle dursun daha kilitlendi. Akıllı şehir kapsamında kritik ve stratejik öneme sahip ulaşım, çevre, sağlık, enerji, güvenlik ve yönetim gibi alanlarda birçok veri üreten İstanbul gibi büyükşehirlerinin verileri ABD’nin dev firması SAS’ın eline geçti.
PEKİ BU SAS (STATİSTİCAL ANALYSİS SYSTEM )FİRMASI NE YAPAR?
1966'dan SAS Enstitüsü'nün kurulduğu 1976 yılına kadar North Carolina Eyalet Üniversitesi'nde geliştirildi. 2010'da bir sosyal medya analitiği ürünü eklendi. SAS, çeşitli kaynaklardan veri çıkarabilen, değiştirebilen, yönetebilen ve bu veriler üzerinde istatistiksel analiz gerçekleştirebilen bir yazılım paketidir. Programın 11 birleşeni bulunuyor.
SAS Visual Investigator tarafından desteklenen SAS İstihbarat ve Soruşturma Yönetimi, kurumların karmaşık suç faaliyetlerini ortaya çıkarmak, gerçek zamanlı bağlantılar kurmak ve soruşturmalarda işbirliğini geliştirmek için daha fazla bilgiyi entegre etmesine yardımcı olmayı amaçlıyor.
SAS İstihbarat ve Soruşturma Yönetimi faaliyetini şöyle anlatıyor:
“Kolluk kuvvetlerinin benzeri görülmemiş miktarda veriyle karşı karşıya kaldığı, giderek daha karmaşık hale gelen bir ortamda faaliyet göstermektedir. Bu verileri anlamlandırmak ve altta yatan bağlantıları anlamak, herhangi bir soruşturma veya istihbarat geliştirme faaliyetinde kritik öneme sahiptir.
SAS İstihbarat ve Soruşturma Yönetimi, düşük seviyeli suç soruşturmalarından karmaşık büyük olay müdahalesine kadar tüm soruşturma türlerini destekler.
Örneğin, kelime bulutu özelliğini polis kayıtlarına ve tutuklama verilerine uygulamak, en aktif şüphelileri ve failleri anında ortaya çıkarabilir. SAS İstihbarat ve Soruşturma Yönetimi, gizli ilişkileri ortaya çıkarmak, suç faaliyetlerine ilişkin daha eksiksiz bir görünüm sağlamak ve temel suçlu eşiğini kimin karşıladığını belirlemeye yardımcı olmak için sonuç listesini analiz edebilir.
SAS İstihbarat ve Soruşturma Yönetimi, polisin gün ve saatlerde daha fazla mevcudiyetini gerektiren "sıcak noktaları" belirlemek ve ayrıca gözetleme kameraları, daha fazla ışıklandırma veya diğer suç caydırıcı unsurları yerleştirmek için görüntüleme imkanına sahiptir.”
Batı yakasının lordu olmaya yeminli bir siyasetçi rolünü şimdi CHP Genel Başkanlığına mı taşımak istiyor ? Değişim ise değişim !