Uzun zamandır yazamıyorum. Yazamamamın başlıca nedeni gözlerimdeki rahatsızlık. Elhamdülillah toparlar toparlamaz bilgisayarımızın başına geçtik. Ne kadar da çok şey olmuş etrafımızda. Şam aslına döndü. Esad gitti. Nasrallah öldü. Beyrut’a Siyonist bombardımanı gerçekleşti. Trump yeniden seçildi.
Merhum İlham İrem'in dediği gibi:
"Yaşlandım yoksa / dünya mı altüst olmuş / ben gideli buralara / olanlar olmuş, olanlar olmuş."
Belki de bu olanlar, bitenlerin işaret fişeği Kemal Kılıçdaroğlu'nun dillendirdiği meşhur “geliyor, gelmekte olan” sözleriydi. Okuyucularım hatırlar. Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olması ile birlikte yeni dönemden beklentilerimi hem Hürses gazetesinde hem de esnafhabertv.com'daki “Projesini Projelendirdiğimin Projesi” başlıklı yazımda, sanki bugünleri görüyor, biliyor gibi yazmıştım.
Bilindik bir kelime olacak ama Türkiye, dünyada yeni bir döneme giriyor. İran'da Reisi’nin bir helikopter kazasında öldürülmesi, süregelen Gazze üzerindeki Hamas operasyonları, daha sonra Hizbullah'a sıçrayan süreç, suikastler sonucu Şiilerin Ortadoğu'dan tasfiyesi, Sünni İslam'ın yeniden ayağa kaldırılmasını beraberinde getirdi. Suudi Arabistan'ın sulandırılmış Vahhabi karışımı Sünni İslam refleksi, Selefi akımları güçlendirmesi ile birlikte Şia anlayışına karşı bir blokaj uyguladı. Yıllardır dillendirilmeyen ancak hiçbir zaman da rafa kaldırılmayan Büyük Ortadoğu Projesi, kaldığı yerden değil, vites büyüterek, haritaları da değiştirerek yoluna devam ediyor. Bir dönem Arap baharıyla demokrasi hayali kuran Ortadoğu halkları, Suriye'deki gelişmeler ışığında algı yönetimi ile Arap kışını yaşayacak da olabilir. Belki de kelimenin tam anlamıyla Ortadoğu, "kentsel bir demokratik dönüşümün" içinde emperyalist "Majestelerinden British Müslim" mevzuatına uygun dar haritalarda kısa paylaşımlar yaşayacak. Peki, Ortadoğu'da kırılan harçlar, örülen duvarlar, çizilen haritalar Türkiye için “nasıl bir gelecek?” stratejisini beraberinde getiriyor?
Devlete Müdahil Değil, Dahil Olan Bir Tarikatlar
Türkiye, bu sürece 2019 yılında Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir teknede tarikat lideri ile yaptığı gizli buluşma ile başlayan ve sonrasında “Helalleşme” ile yeni bir şekil alan değişimle adım atmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, din anlayışı başta olmak üzere suni İslam merkezli bazı tarikatlara yeni görevler vererek, son kullanma tarihi geçen raf ömrü tükenen bazı tarikatları tasfiye etme hazırlığı yapıyor. Yakında geniş mali bir portreye sahip devlet içinde paralel bir yapılanmaya giren, hatta ve hatta Harbiye mezunu teğmenlerin kılıçlı yeminlerine neden olan bazı tarikatlara karşı geliştirilen defans, kendisini devletin kaşını çatmasını gösterecek. Devlete müdahil değil, dahil olan bir tarikat düzenine geçilerek, devletin çayının taşıyla devletin kuruşu vurma kabilinden ekonomik rant etme geleneğine de son verilecek.
Gerçekleşecek bu değişim, Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan'ın ısrarla üzerinde durduğu “iç cephe” mutabakatı ve tahkimatını zedeler diye düşünenler yanıldıklarını er ve geç anlayacaklar. Cumhuriyet dönemi başta olmak üzere derin İngiliz aklının üzerine, Gladyo'nun uyuyan hücreleri yavaş yavaş uyanacak ve yeni döneme merhaba diyecek. "Majestelerinden; British Müslim" gelişigüzel bir modelleme değil, uzun zamandır sağlaması yapılmış görev dağılımı gerçekleştirilmiş bir projedir. “Yere batsın projesini projelendirdiğimin projesini” dediğinizi duyar gibiyim; yazacaklarımı okuyunca bakalım aynı görüşte kalacak mısınız?
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Öcalan'la ilgili başlattığı açılımın ikinci haftasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2028'de tekrar adayı olmasının önünün açılabilmesi için anayasa değişikliğinin şart olduğunu belirtmesi, ilk başta AK Parti cephesinde hemen karşılık bulmadı. Zaten partide siz de görmektesiniz ki iki tane genel başkan vekili olmasına rağmen genel başkan vekili gibi kamuoyu önünde basın toplantısı yapan, sorulara cevap veren AK Parti adına konuşan tek kişi partinin sözcüsü Ömer Çelik. Bu bakış açısıyla baktığımızda Ömer Çelik'in AK Parti'nin yeni kongresinde genel başkan vekili olma şansı, diğer aday adaylarına göre daha yüksek.
Kurtulmuş’un 2028 Hedefi Ankara’dan mı Geçiyor?
Bahçeli’nin açıklamaları; AK Parti içinde Erdoğan sonrasına ilişkin çalışma yapan siyasilerin hevesi kursağında kaldı. Kim mi bu adaylar? Demokrat Parti’nin eski genel başkanı Süleyman Soylu’nun yanı sıra Numan Kurtulmuş’un, Has Parti'yi kapatıp AK Parti'ye girişinde dönemin İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu'ya atfen şu sözler kulaktan kulağa yayılmıştı:
"Partimize virüs girmiştir. Virüsleri teşkilatlarımıza sokmayalım."
Numan Bey, AK Parti içinde genel başkan vekili olarak bir dönem Binali Yıldırım'la beraber görev aldı. Başbakan yardımcısı olduğu dönemde Prof. Dr. Mehmet Görmez'i Diyanet İşleri Başkanlığı görevinden alan isim olmuştu. Kültür ve Turizm Bakanlığı da yaptı. Şimdi Filistin ve Gazze konusunu bayraklaştırarak toplantıdan toplantıya koşan Numan Kurtulmuş, geleceğe dönük 2028 yılı planına adım adım yaklaşıyor. İşgüzar bürokratlarına, kurmaylarına bakarsanız neredeyse Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi bir protokol uygulanıyor. Toplantılarda, Meclis bahçesinde yürümesinden, makam aracıyla gelişine kadar üst düzey bir protokol uygulanıyor. Meclis Başkanı konutunda muhterem eşi, bir yandan kendisini bir yandan masa etrafından ağırladığı siyasiler, bürokratlar, akademisyenler, gelecek senaryosunu Atlantik ötesinden, üzerinde güneş batmayan ülkeye çoktan çevirmiş durumdalar.
Seçim bölgesi Ordu ili olmasına rağmen uzun yıllardan sonra ancak İstanbul milletvekili olan Numan Kurtulmuş, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ile yakın bir mesai içinde. Milli Görüş geleneği içinde olan Kabaktepe, Fazilet Partisi döneminde ve Saadet Partisi döneminde Numan Kurtulmuş ile de çalışmış bir isim. Maarif Vakfı’nın Cihannüma'nın yönetim kademesinde olan Kabaktepe, Numan Kurtulmuş'un güvendiği bir isimler arasında. Kurtulmuş’un ismi son zamanlarda Ankara İl Başkanlığı adayları ile ilgili siyasi kulislerde de öne çıktı. Birlikte Has Parti'nin kurucusu olduğu Refah Partisi Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata'nın oğlu Serkan Korkutata uzun bir zamandır AK Parti Ankara İl Yönetim Kurulu üyesi. AK Parti Ankara Milletvekili Osman Gökçek ile yakın arkadaş olan Serkan Korkutata'nın Ankara İl Başkanı olmasına ilişkin kulislerde Gökçek Cephesi ile beraber Numan Kurtulmuş'un da ismi sıkça birlikte geçiyor. İlginç olduğu kadar enteresan da bir ittifak. Belediye Başkanlığı görevinden istifası istendiğinde bu yana Melih Gökçek, AK Parti’ye yaklaştırılmadı. Blokajı koyanlar halen AK Parti yönetiminde. Gökçek, blokajı Osman Gökçek ile yardı. Şimdi intikam için gün sayan Gökçek, Ankara İl Başkanlığı lojistik gücünü alarak Osman Gökçek’i Mansur Yavaş sonrasına Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adaylığına hazırlıyor. Numan Bey’in adını karıştıranlar ise 2028 hesabı yapıyor.
Ancak AK Parti Ankara İl Başkanlığına ilişkin bir notumuz da olacak. Futbol Federasyonu seçimlerinden önce Külliye'nin onayı ile Servet Yardımcı’nın listesine giren Hilmi Gökçınar ismi, yukarıda belirttiğim ittifaka karşı Külliye’ye yakın isimler tarafından gündeme getirilen bir isim oldu. Elbette ki Numan Kurtulmuş'un 2028 hazırlığı bununla sınırlı değil. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin'in Cihannüma örgütlenmesinde etkin olması parti içinde Kurtulmuş'un bakanlarla olan ittifakının örneklerinden yalnızca biri.
Ancak ve ancak, ya Numan Kurtulmuş TBMM Başkanlığı’na devam eder mi? 2025’in Haziran ayında yeniden TBMM Başkanlığı seçimleri olacak. Kurtulmuş devam edip etmeyeceği tartışılırken MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin rezervi olduğuna ilişkin yaygın politik görüş ağırlık kazanıyor.
Kurtulmuş’un Anayasa’nın 3. Maddesine ilişkin “Bu devletin aslı millettir. Devlet milletin işlerini iyi yönetmek için vardır. Mesela çok sıradan gibi gözüken, Anayasada yer alan 'Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür' tabiri bu perspektiften bakıldığında değiştirilmelidir. Çünkü devletin ülkesi olmaz, devletin milleti olmaz” sözlerine MHP Lideri Bahçeli “Hesap görme” rezervini koymuştu:
“Anayasa'nın ilk 4 maddesi her türlü tartışmanın dışındadır. O maddeler Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu kimliği ve varlık simgesidir. Devletin ülkesi vardır, o ülkede yaşayan her bir ferdin de milli kimliği vardır. Herkese açıklama yapmak zorunda olmadıklarını söylemem gerekir. Dikkat etmeleri gerekir.”
Alayına Ayar… Ak Parti’nin Ağır Abisi Hakan Fidan…
Ak Parti’de var olan tartışma bunlarla sınırlı değil. Kimine göre “Çeteleşme” var. Parti yönetimi bu anlamda ayrı ayrı saflaşmış durumda. Devlet Bahçeli’nin “Erdoğan yeniden aday olsun” çağrısına yekten cevap verilmemesinin nedeni bu. Yani Erdoğan, Ak Parti için içindeki muhalefeti Bahçeli ile terbiye etme alışkanlığını sürdürüyor. Parti içindeki her çıkışa cevap vermeyen Erdoğan, Bahçeli’nin diliyle “alayına” ayar veriyor.
Ak Parti içinde büyük kongre de Merkez Kararı’nın yeniden şekillenmesi kurmay kademesini de kapsıyor. Milletvekili seçimlerinde aday adayı olmak isteyen bir il başkanına “Sen aday olma, sana 2028’de ihtiyacımız var” diyen genel başkanvekili, kastı Erdoğan olmasa gerek. 2028’e hazırlanan önemli aday Hakan Fidan…
Yakın çevresinin “General” lakabıyla tanıdığı Hakan Fidan, yapılan anketlerde ilk sıralarda yer almaya devam ediyor. Hakan Fidan’ın geniş lobi gücü, efsanesini bir kenara bırakırsak önemli bir notu ekleyeyim:
Abdullah Gül Başkanlığı sonrasında Dışişleri Bakanlığı’na gelişinde yanına aldığı isimlerin başında Ahmet Davutoğlu vardı. (Gül’ün kurduğu PAM ismini SETA olarak değiştirmiş, Davutoğlu orada görev yapıyordu) Ahmet Davutoğlu’nun da göreve getirdiği isimlerin başında Hakan Fidan vardı. Paralel yapının MİT müsteşarı operasyonunda Hakan Fidan’ın Erdoğan’a ulaşamaması bir yana, aradığı ilk isim Abdullah Gül’dü. Ahmet Davutoğlu’nun başkanlığında yapılan 7 Haziran 2015 seçimlerinin ilk sürpriz aday adayı Hakan Fidan’dı. İstifası Erdoğan tarafından geri aldırıldı. Hal böyle olurken, Diyanet İşleri Bakanı Mehmet Görmez’in aday adaylığı başlamadan bitti.
Hakan Fidan, Numan Kurtulmuş’a bakılırsa Ak Parti içinde milletvekili bazında da il başkanı bazında da, hatta bürokratlar arasında da daha güçlü bir isim. Ak Parti içinde Erdoğan sonrası olacaksa, gelecek adayın efsanesi olması gerekir. Hakan Fidan’ın “ağır abiliği” gizemi, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un gece gündüz koşturmasının daha önünde bir anlam taşıyor.
Damat Berat Geliyor
Erdoğan yakın dönemde “abisiz” kalan parti yönetimine abi, koordinatörsüz kalan bakanlar kurulu üyelerine bir koordinatör ataması gerekiyor. Anlayacağınız “Damat Berat” Berat Albayrak, bakanlara şekil vermek, koordinasyon sağlamak, Erdoğan’a yönelik siyasi çıkışlara karşı topu karşılamakla görevli olacak. En başta aileden. Medya ağı ve algı yönetimi var. Ve en önemlisi de alacak intikamı, hedefe koyduğu (içinde Ak Partililerin de olduğu) bir şer cephesi var.
Berat Albayrak’ın gelişinin, Türkiye’nin yeni döneme göre şekil almasının da önemli bir etkisi var. ABD Başkanı Trump’un iş başına gelmesi, Berat Albayrak’ın gelişinin en önemli nedenlerinden biri. Erdoğan ve Trump’ın damatlarının arkadaşlığının Türkiye’ye mutlaka bir etkisi olacak.
Milli Görüş’ün Siyasi Dönüşümü
Milli Görüş’ün siyasi geleneğini analiz ettiğimizde, ister siyasi terbiye dönemi deyin ister dönüşüm, askeri cunta tarafından yapılan “rot balans” ayarı aslında İslami hareketin Erbakan’dan alınıp terörist başı Fethullah Gülen’e teslim etme operasyonundan başka bir şey değildi. Pergelin ucu Nakşibendiliğin İskender Paşa dergahına takılı olsa da Erbakan ve arkadaşları, diğer tasavvuf hareketleri ve tarikatları arka plana atmadı, dışlamadı da. Parti kurmayları içinde diğer tarikatlardan ve cemaatlerden insanlar oldu.
Saadet Partisi’nde yeni döneme ilişkin bir dönüşüm yaşanacağını daha önce yazmıştım. Yeni döneme ilişkin Abdullah Gül’den, Mehmet Özhaseki’ye uzanan siyasi tahkimat Mahmut Arıkan’ı genel başkan yaptı. Burada öncülüğü Temel Karamollaoğlu yaptı. Bahariye Mensucat’ın genel müdürlüğünden başlayan Erenköy ilişkisi, yeni dönüşüme kadar uzandı. Gıda sektörü başta olmak üzere ticari hayattaki hakimiyet, artık ilk kez siyasi İslami harekette kendisini gösterdi.
Mahmut Arıkan’ın genel başkan adaylığı konuşmasında Milli Görüş ile ilişkisini lise yıllarına dayandırdı. Boyunun uzunluğundan dolayı kendisine bayrak astırıldığına ilişkin detayı, yıllar önce Numan Kurtulmuş’un Saadet Partisi Genel Başkan adaylığı konuşmasında yapmıştı. Teşkilat ile kurulacak ünsiyet için böylesine bir bağ kurmak ilgimi çekti.
Saadet Partisi’nin dinamikliğinin en büyük kaynağı Anadolu Gençlik Derneği’nin ve eski ismiyle Milli Gençlik Vakfı’nın varlığıdır. Zaten Temel Bey, genel kurul öncesi ilk öncelediği konu Mahmut Arıkan’ın liderliğinin kabul edilip biatın alınmasıydı. Salih Turhan, Arıkan liderliğini kabul etti ve Genel İdare Kuruluna girdi.
Ancak Temel Bey’in yarım kalmış bir Salih Turhan hesabı var. CHP ile seçim ittifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına tepki gösteren parti içi muhalefeti örgütleyen Haymana Mutabakatı içinde olan Salih Turhan, dolayısıyla AGD’de vardı. Salih Turhan ilk toplantısına katılamamış ancak telefon bağlantısıyla katılımcılara hitap etmişti. Yaptığı eleştirileri içeren ses kaydı son genel kurul öncesi elden ele dolaştı. Şimdi bu konuşmasının hesabı görülmek isteniyor. Karamollaoğlu, Haymana Mutabakatı’nın öncülüğünü yapan Cansuyu yönetiminden intikam almak için kendisine bağlı yeni bir yardım kuruluşu kurdurttu. Benzer bir yöntem yine gündemde.
Saadet Partisi Genel Kurulda “Katil İsrail, İşbirlikçi AKP” sloganını hatırlarsınız. Siyasi İslami Hareketin üç partisi; Saadet, Yeniden Refah, AK Parti gibi üç parti tabanının elinde kalan tek slogan Filistin ve Gazze konusu. AK Parti’ye muhalefetin ana kaynağı da İsrail ile yapıldığı belirtilen ticaretin devamı… Ancak bunun üzerinden son 9 gencin gözaltına alınması, başörtülü kız çocuklarına yönelik muamele, AK Parti ve Erdoğan karşıtlığını pekiştiriyor. Elbette AK Parti içinde yüklenen Erdoğan karşıtlığının bürokraside de yansıması var. Bu olayı “Hamamönü kumpası” başlığıyla yazmıştım.
Yarın bir gün “Yeni Nesil Siyaset” adı altında Saadet’in AK Parti karşısında merkez parti yapılırken AGD’nin görevi meydanları, sokakları ve kampüsleri eylem merkezi yapmak olacak.
AGD’nin efsane başkanı İlyas Tongüç’den sonra 15 yıldır bu görevde olan Salih Turhan, bu sürece direnerek halen merhum Oğuzhan Asiltürk’ün vasiyetine sadakati olduğunu göstererek “Milli Şuur derslerine devam etmek” isteyecektir. Ancak parti yönetimi, sanki Salih Turhan’ı onore ediyor gibi, genel başkan yardımcılığına getirerek AGD’nin başından alarak pasifize etmek istenecektir.
Sokağa, çarşıya pazara, hele hele ideolojik kavgaya taraf edilecek AGD’ye yazık olacaktır. Milli Görüş açısından geleceğin emaneti Erdoğan karşıtlığına, merkez parti serüvenine kurban edilecek.
Majestelerinden; British Müslim operasyonuna şimdilik ara verelim.
Devamı gelecek, vesselam…