'Menderes'i İdam Etmeyin' Diyen İki Münevver

Fehmi Çalmuk'tan yine çok konuşulacak bir analiz. Vefat eden milliyetçi işadamı İdris Yamantürk'ün sır gibi sakladığı tarihi olaylara Politik Adam ışık tutuyor.

Ülkücü camianın “Koca İdris’” lakaplı iş adamı İdris Yamantürk vefat etti. Allah rahmet eylesin. Fikriyle, zikriyle malıyla merhum Alpaslan Türkeş’in CMKP’den vefatına kadar yanında ayrılmayan İdris Yamantürk Türk siyasetine ilişkin sırlarıyla birlikte gitti. Konuşmaz, fazla yorum yapmazdı. “Milliyetçi Türkiye” dedin mi gözleri yaşarır “Devlet ebed müddet “ deyince ayaklarının bağı çözülürdü.

Milliyetçi cephe hükümetlerinin kuruluşunda aldığı rolleri, 1991 yılında Kutsal İttifak görüşmelerindeki arabuluculuğunu,  Türkiye’nin kritik dönemlerinde stratejik hamleleri İdris Yamantürk’ü soyadı gibi “Yaman bir dava adamı” olduğunu göstermişti. Türkeş’in ısrarına rağmen milletvekili olmadı. O’nu okul arkadaşı  Süleyman Demirel, Turgut Özal ne de Necmettin Erbakan milletvekilliğine razı edemedi. İş adamlığını tercih etti. Saygınlığını da korudu.  

Gelelim tarihi notlara.” Das İst Erbakan 2 Anadolu’nun Sanayileşme Sevdası” isimli kitapta İdris Yamantürk’ün ayak izlerine nasıl rastladım. Onu sizinle paşlaşıyım:

Yamantürk: Üzeyr Garih; ”Sana bir  daha “Gâvur” Demem

Necmettin Erbakan ile yolları İstanbul Teknik Üniversitesi’nde kesişmişti. Adı Molla’ya çıkmış Erbakan’ın adı “gâvur”a çıkmış öğrenci Üzeyir Garih’i kollaması üniversitede bir çok kişinin merakını celbeder.  Hatta Erbakan, mezun olduğunda Garih’in üniversite de kalması için çok mücadele verecektir. “Necmettin Bey  bu ısrar nedendir? ” sorusunu yönelten üniversite yöneticisine “Üzeyir ,bana hocamın emanetidir” cevap verdi.

Garih, İTÜ Makine Bölümü’nden okul birincisi Hasan Fehmi Yazıcı’nın ardından ikinci olmuştur. Mehmet Turgut, Abdülkerim Doğru, Cahit Dalokay, Mükerrem Taşçıoğlu, Cahit Aral ve Korkut Özal gibi ilerleyen yılların birçok bakan ve milletvekili ile sınıf arkadaşlığı eder. Ancak onu oldukça üzen, üzdüğü kadar da çıkış yolu bulamadığı bir sorunu vardır. Arkadaşları O’na “Gâvur” diye hitap etmektedir.

Garih’in büyük sorunu Erbakan’ın zorlamasıyla ortaya çıkmış Erbakan okuduğu Kur’an ayetinin mealini Üzeyir Garih’e anlatmış “Arkadaşlarına bu ayeti okut. Yaptıklarının yanlış olduğunu anlayacaklardır” demiştir. Erbakan’ın okuduğu “Maide Suresi’nin 62’inci ayeti kerimesidir.”

Garih’in arkadaşlarından biri olan İdris Yamantürk, Garih ile aralarında geçen olayı şu şekilde anlatmaktadır: “Gülüp geçse de zoruna gittiğini seneler sonra İstanbul Hilton Otel’de karşılaştıklarında ‘İdris Maide 62’ yi biliyor musun?’ diyerek belli eder.

İdris Bey de ‘Hayır’ deyince, Üzeyir Garih ‘Lütfen okuyup bir sonraki karşılaşmamızda kanaatinizi belirtirseniz çok memnun olurum’ temennisinde bulunur. Nitekim bir başka oluşumda karşılaşırlar. Üzeyir Garih ‘İdris, okudunuz mu?’ diyerek yanına yaklaşır. İdris Bey de ‘Okudum Üzeyir Bey’ cevabına, halen bana ‘Gâvur diyor musun?’ deyince İdris Bey ‘Hayır, ben sana dün de “gâvur’ demiyordum. Bahsedilen ayeti okuyunca zaten demem mümkün değil Üzeyir’ diyerek Üzeyir Garih’i rahatlatır.”

Maide Suresi 62’inci ayeti; “ Onlardan birçoğunun günaha girmede, haksızlık etmede ve haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. Yapmakta oldukları şey ne kötüdür!” mealindedir.

Erbakan ve Türkeş

Menderes’i İdam’dan Kurtarmak için Talat Aydemir’e Giden İki İsim:  Necmettin Erbakan-İdris Yamantürk  

Halen merkez sağ kadar Türk siyasetinin en büyük kanayan yarası merhum başvekil Adnan Menderes  ve arkadaşlarının idamıdır. İsterseniz konuya geçmeden önce o konuyu hatırlayalım:

Adnan Menderes’in idamı orta yerde Mlli Birlik Komitesi’nin 24 üyesinin omuzundaydı. Türkeş ve arkadaşları 27 Mayıs-13 Kasım arasındaki sorumluluğu kabul ederken Adnan Menderes başta olmak üzere idam kararlarına karşı sorumluluk taşımadıklarını belirtmektedir.

Türkeş ile birlikte 14’ler arasında yer alan Numan Esin bu iddiadadır:

“Biz, 14’ler, 27 Mayıs-13 Kasım arasındaki dönemin sorumluluğunu taşıyoruz. 13 Kasım olayı ihtilalin dönüm noktasıdır. Etkili 14 üyesinin tasfiyesiyle kendi otoritesini baltalayan komite parçalanmamış olsaydı Silahlı Kuvvetler Birliği cuntası olmayabilirdi. Böylece 22 Şubat (Talat Aydemir’in birinci darbe girişimi), 21 Mayıs (İkinci darbe girişimi) olayları yaşanmamış olurdu. Çünkü bu hareketler, 13 Kasım olayı ile ihtilal komitesinin güç kaybetmesinden dolayı oluşmuştur. Biz, 14’ler tasfiye edilmeseydik idamlar kesinlikle yapılmazdı. Bizim aklımızdan geçen, -Türkeş ile bunu konuşmuştuk- 15 kişiyi sürgüne göndermekti. En büyük kusurumuz, ihtilal iktidarına sahip olamamaktı. Onların en büyük kusuru ihtilale sebebiyet vermekti. Mizah gibi gelecek ama, idamlar yerine onları ihtilale sebebiyet vermekten ötürü yargılamak gerekirdi. Yapılması gereken buydu. İdamlar çok kötü bir başlangıca neden oldu. Tabii yalnız idamlar değil, mahkemeler de kutuplaşmaya neden oldu. Madem iktidarı ele geçirmişsin, kimseye hesap vermek mecburiyetinde değilsin. ‘Bu kişiler ihtilale sebebiyet vermişlerdir’ dersin, yollarsın sürgüne. O esnada memlekete hizmet edersin. Onlar da günün birinde dönerler. Bizim kusurumuz ihtilal iktidarının bozulmasına ve bunun neticesinde Silahlı Kuvvetler Birliği gibi bir cuntanın yeni müdahalelerinin doğuşuna sebebiyet vermekti. Biz iktidarı muhafaza etseydik, arkamızda böyle bir Silahlı Kuvvetler Birliği doğamazdı. Ve bu idamlara baskı yapacak biri olmazdı. Biz o günün şartları içinde kendimizi haklı buluyorduk. Haklı bulduğumuz için müdahale ettik. Akıllı asker, bugün darbe yapmaz. Peki biz akılsız mıydık? Nüktedan bir cevap vereyim: 27 Mayıs gününe dek kimse, ihtilal kadrosundan hiç kimse, ihtilale dair ne bir not tuttu, ne de şema yaptı.”11 Milli Birlik Komitesi’nin içinde yer almasa da Kara Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir’in idamlar konusunda katı ve ikna olmaz tutumu MBK üyelerini bile tedirgin ediyor, hatta korkutuyordu. Aydemir’in bazı üyeleri TBMM’nin Dikmen kapısına çağırarak tehdit ettiği bile biliniyordu. Bir şeyler yapılmalı bir anlamda akıl tutulması önlenmeliydi.”

O dönemde Yassıada’da yargılamalar bitmişti. İTÜ’nün yanısıra Milliyetçiler Derneği’nden de tanışan Necmettin Erbakan ve İdris Yamantürk Adnan Menderes’i idam edilmemesi için iki kişi iki kez kudretli Albay Talat Aydemir’i ziyaret ederler.

 O dönem İdris Yamantürk GÜRİŞ firmasını kurmuş, Erbakan ise Gümüş Motor’un Genel Müdürü olarak MBK Yönetim Kurulu üyelerine otomobil ve Türk sanayi hakkında brifing vermişti. Erbakan ve Yamantürk’ün Harp Okulu’nu ilk ziyaretlerinde Talat Aydemir, ikili başlayan toplantıya bir müddet sonra bir grup subayı da davet ederek Erbakan’ı birlikte dinletmişti. İkinci ziyaret ise Talat Aydemir, Erbakan ve Yamantürk ile özel görüştü. Bu görüşmeden sonra Kurmay Albay Aydemir, ikiliyi jeepi ile Kızılay’a kadar götürmüş orada vedalaşmışlardı. Bu bilgi daha sonra İdris Yamantürk ile görüşmesini anlatan Prof. Dr. Ümit Özdağ tarafından Kanaltürk Televizyonu Ters Köşe programında şu şekilde paylaşılmıştı:

“Menderes’in asılması olayında sivil ve cesur insanların orduyla temasları var. Orduyla kendiliklerinden temab kuruyorlar. İkisi de çok gençler… Harp okulu komutanından randevu alıyorlar. Gidiyorlar, ziyaret ediyorlar. Menderes’i asmayın, Menderes’i asmanın Türkiye’ye şu zararları vardır, Türk Silahlı Kuvvetlerine şu zararları vardır. diye anlatıyorlar. Talat Aydemir onları ilgiyle izliyor. Hatta bir defasında Kızılay’a bırakıyor. Burada bir sonuç çıkmıyor. Ama insanlar bu konuşmaları ihtilalin merkezindeki insanlarla bile rahatlıkla yapabiliyor. Kimsenin üzerine vazife değil. Onun üzerine de vazife değil.”

Erbakan ve Yamantürk doğru iz üzerindeydi. Talat Aydemir neredeyse tek başına MBK üyelerinin etki altına almış Menderes ve arkadaşlarının idam edilmesi hususunda ısrar ediyordu. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı Çankaya’dan indiren MBK üyesi Albay Sami Küçük Menderes’in idam edilmesinden bir gün sonra verdiği oyla idamları getiren Mehmet Özgüneş’in vicdan azabına şahit olmuştur. Çünkü Cemal Gürsel idamlara karşıdır. Diğer üyelerde ise denge hep 11’e karşı 11 olmuştur. İdama karşı olanlar 11, olmayanlar 11 kişiydi. Mehmet Özgüneş, ve Ahmet Yıldız fikir değiştirince 13’e 9 oldu. Mehmet Özgüneş ertesi gün pişmanlığını Sami Küçük’e anlatacaktı:

 “Komisyon üyeleri Mehmet Özgüneş ve Ahmet Yıldız, aramızda idama en çok karşı olanlardı. İdam lehine oy kullandılar. Adnan Menderes’in idamından bir gün sonra Meclis’te komisyon odasında otururken kapı açıldı. Mehmet Özgüneş içeriye girdi. ‘Albayım çok vicdan azabı çekiyorum. Biliyorsunuz ben idamlar aleyhindeydim. İdamların karara bağlanacağı günden önce Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir telefon açtı. Meclis’in Dikmen kapısı yakınında benimle görüşmek istediğini bildirdi. Buluştuk. Beni tehdit etti. `Yüce Divan’ın aldığı idam kararlarının Silahlı Kuvvetler Birliği olarak yerine getirilmesini, idamların yapılmasını istiyoruz’ dedi. Korktum ve oyumu değiştirdim. Şimdi çok vicdan azabı çekiyorum’ dedi.”

Son olarak Erbakan’ın İdris Yamantürk ile birlikte Ankara Kara Harp Okulu’nda Talat Aydemir’i İdris Yamantürk’ün ziyarette ne sebeple bulunduğu açıklık kazanmadı. Erbakan’ın bakan olma ihtimali, yerli otomobil yapımında yakın ilişkileri bu ziyaretlerin sebepleri arasında sayanlar çıkmıştır.  İdris Yamantürk Nisan 2017’den bu yana randevu taleplerimize cevap vermedi. Ayrıca Talat Aydemir’i ziyaret için randevu kimin tarafından alındığı belli değildir. İdris Yamantürk ili görüşmek için bir yıla yakın uğraştım ama randevu alamadım. Oğlu Müşfik Yamantürk “ziyarette Recai Kutan da varmış” sözlerine karşın Recai Kutan ziyarette kesinlikle bulunmadığını bana belirtti.

Rabbim Tekrar Rahmet Eylesin…Ülkücü Camianın başı sağ olsun...

 

Bakmadan Geçme