- Haberler
- Pol-Analiz
- PKK'nin 47 Yıllık Kan, Kin ve Göz Yaşı Tarihi
PKK'nin 47 Yıllık Kan, Kin ve Göz Yaşı Tarihi
27 Kasım 1978'de Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Fis köyünde, kurulan bölücü terör örgütü PKK (Kürdistan İşçi Partisi), aradan geçen 47 yılda Türkiye'nin siyasi ve toplumsal hayatında derin izler acılar, kin ve göz yaşı bıraktı. Terörist başı Abdullah Öcalan'ın liderliğiyle şekillenen bölücü terör örgütü silahlı mücadele, ideolojik dönüşümler, liderinin yakalanması ve nihayetinde gelen fesih çağrısıyla dolu çalkantılı bir tarih yazdı.
Fis Köyü'nden Dağlara: PKK'nin Doğuşu ve İlk Silahlı Eylemler
PKK'nin kuruluşu, 1970'li yılların Türkiye'sindeki siyasi atmosferden bağımsız düşünülemez. Sol ideolojilerin yükselişte olduğu, Kürt kimliği üzerinde propagandaların ve bölgedeki sosyo-ekonomik eşitsizliklerin derinleştiği bir ortamda, Abdullah Öcalan ve arkadaşları Marksist-Leninist bir çerçevede "Kürdistan sömürgedir" tezini ortaya attılar. Amaçları, terörü araç edinen silahlı bir "halk savaşı" yoluyla söz bağımsız bir Kürt devleti kurmaktı.
Örgütün ilk kadroları, Öcalan'ın Ankara'daki siyasi çevrelerden ve Diyarbakır'daki Kürt gençlik hareketlerinden topladığı isimlerden oluşuyordu. İl dönemler Haki Karer ve Kemal Pir gibi Karadenizli devrimcilerin örgüte katılması, PKK'nin sadece Kürt milliyetçiliğine dayanmadığını gösteren önemli bir detay olarak ortaya atıldı. Kesire Öcalan'ın da kuruluş aşamasında yer alması ve Abdullah Öcalan ile evlenmesi, örgütün ilk yıllarındaki dinamiklere ışık tutuyordu.
PKK, kuruluşunun hemen ardından propaganda ve örgütlenme faaliyetlerine başladı. Ancak kısa sürede silahlı terör eylemleriyle de örgütün varlığını duyurma ve hedeflerine ulaşma aracı haline geldi. 1979'da Bucak aşiretinin liderine yönelik saldırı, örgütün bölgedeki yerleşik güçlere meydan okumasının ilk önemli işaretiydi. Aynı dönemde, bölgedeki diğer Kürt örgütleri ve Türkiye solundaki farklı fraksiyonlarla yaşanan çatışmalar, PKK'nin kendi ideolojik çizgisini ve hegemonyasını kurma çabasını gösteriyordu. Örgüt, bu erken dönemde tabanını genişletmek için yoğun bir propaganda faaliyeti yürütürken, "Apocular" olarak anılmaya başlandı.
Suriye Yılları ve Silahlı Mücadelenin Tırmanışı (1980-1990'lar)
1980 askeri darbesinin ardından Türkiye'deki siyasi belirsiz hale gelmesiyle birlikte, terörist başı Abdullah Öcalan 1979'da Suriye'ye geçti. Bu dönem, örgütün yeniden yapılanması ve silahlı mücadelesini yurt dışından yönetmesi açısından kritik bir öneme sahipti. Suriye'nin Bekaa Vadisi, Filistinli örgütlerin de desteğiyle PKK militanlarının eğitim üssü haline geldi.
15 Ağustos 1984, PKK'nin silahlı mücadelesinde bir dönüm noktası oldu. Siirt'in Eruh ve Hakkari'nin Şemdinli ilçelerinde güvenlik güçlerine yönelik eş zamanlı saldırılar, örgütün kırsal alanda geniş çaplı bir isyan başlatma stratejisinin ilk adımlarıydı. Dönemin başbakanı Turgut Özal'ın "üç beş çapulcu" söylemi, olayın ciddiyetini küçümsemeye yönelik bir yaklaşımdı ancak sonraki yıllarda on binlerce insanın hayatını kaybedeceği kanlı bir çatışma sürecinin başlangıcı oldu.
1990'lı yıllar, PKK ile güvenlik güçleri arasındaki çatışmaların en yoğun yaşandığı dönemdi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi adeta bir savaş alanına dönerken, her gün gelen ölüm haberleri Türkiye'nin gündemini karartıyordu. 1993'te Elazığ-Bingöl karayolunda kaçırılan 33 silahsız askerin öldürülmesi ve aynı yıl Erzincan'ın Başbağlar köyünde 33 sivilin hayatını kaybettiği saldırı, Türkiye'nin batısında büyük bir infiale neden oldu. B
u olaylar, PKK'ye yönelik nefreti artırırken, bölgedeki Kürtlerin bir kısmı için Öcalan bir "önder" figürü olarak görülmeye devam ediyordu. Bu dönemde PKK, zaman zaman ateşkes ilan etse de, çatışmalar aralıksız sürdü.
Öcalan'ın Yakalanması ve İmralı'daki İdeolojik Evrim (1999-2015)
1998 yılında Türkiye'nin yoğun diplomatik baskısı sonucu Suriye'den çıkarılan Abdullah Öcalan'ın yakalanma süreci, uluslararası bir casusluk operasyonuna dönüştü. Yunanistan, Rusya, İtalya ve Kenya gibi ülkelerde bir süre dolaşan Öcalan, 15 Şubat 1999'da Kenya'da MİT tarafından gerçekleştirilen gizli bir operasyonla yakalanarak Türkiye'ye getirildi.
Öcalan'ın yakalanması, PKK destekçileri arasında büyük bir travmaya neden oldu. Kendini yakma eylemleri ve açlık grevleri gibi protestolar yaşandı. İmralı Adası'nda başlayan yargılanma sürecinde Öcalan, ilk duruşmalarda çatışmalarda hayatını kaybedenlerin ailelerinden özür diledi ve Kürt sorununun çözümü için çalışmaya hazır olduğunu söyledi. Bu söylemler, hem ulusal hem de uluslararası medyada farklı yorumlara yol açtı.
İmralı'daki hapis hayatı, Abdullah Öcalan'ın ideolojik evriminde önemli bir dönüm noktası oldu. 1990'larda Marksizm-Leninizm'den uzaklaşmaya başlayan Öcalan, İmralı'da geçirdiği yıllarda ulus devlet eleştirisini derinleştirdi ve "demokratik modernite" olarak adlandırdığı yeni bir ideolojik çerçeve geliştirmeye çalıştı. Bu süreçte Frankfurt Okulu düşünürlerinden Amerikalı anarşist Murray Bookchin'e kadar farklı kaynaklardan ilham aldı. "Ortak vatan, demokratik cumhuriyet, demokratik özerklik, demokratik konfederalizm" gibi kavramlar, Öcalan'ın yeni ideolojik söyleminin temelini oluşturuyordu. Bu dönemde PKK içinde de Öcalan'ın yeni fikirleri tartışılmaya başlandı ve örgütün söyleminde belirgin değişiklikler yaşandı.
Ayrıca, 2013-2015 yılları arasındaki çözüm sürecinde devlet yetkilileriyle İmralı'da yapılan resmi görüşmeler, Öcalan'ın Kürt sorununun çözümünde hala kilit bir aktör olarak görüldüğünü gösteriyordu. Ancak çözüm sürecinin çökmesiyle birlikte bu görüşmeler sona erdi.
Rojava Etkisi ve Fesih Çağrısına Giden Yol (2015-2024)
Çözüm sürecinin sona ermesinin ardından Öcalan'ın doğrudan etkisi azalmış gibi görünse de, Suriye'nin kuzeyindeki gelişmeler onun yeniden uluslararası alanda dikkat çekmesine neden oldu. YPG (Halk Savunma Birlikleri), Öcalan'ın fikirlerini temel alarak Rojava'da önemli bir hakimiyet kurdu ve "demokratik konfederalizm" modelini uygulamaya çalıştı. Bu durum, Öcalan'ın fikirlerinin hala canlı ve etkili olduğunu gösteriyordu.
2024 yılına gelindiğinde, "süreç" tartışmaları yeniden alevlendi. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Öcalan'ın TBMM'ye gelerek PKK'nin feshedildiğini açıklamasını önermesi, konuyu farklı bir boyuta taşıdı. Aynı dönemde Öcalan'ın "umut hakkı" tartışmaları da gündeme geldi. DEM Parti heyetlerinin İmralı ile yeniden görüşmelere başlaması, çözüm arayışlarının hala devam ettiğini gösteriyordu.
Nihayetinde, 27 Şubat 2024 tarihinde yapılan son görüşmenin ardından DEM Parti heyeti, Abdullah Öcalan'ın tarihi çağrısını kamuoyuyla paylaştı. Öcalan, PKK'nin ömrünü tamamladığını belirterek örgütün kongresini toplayıp kendini feshetmesini istedi. Bu çağrı, on binlerce insanın hayatına mal olan 47 yıllık silahlı mücadelenin sona ermesi için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. PKK'nin bu çağrıya nasıl yanıt vereceği ve fesih sürecinin ne şekilde ilerleyeceği, Türkiye'nin yakın geleceği açısından kritik bir öneme sahip. Bu karar, sadece PKK'nin değil, Türkiye'nin Kürt sorunuyla yüzleşme ve çözüm arayışlarında da yeni bir sayfa açabilir.
Kuruluş ve İlk Yıllar (1978-1984):
- 27 Kasım 1978: PKK (Kürdistan İşçi Partisi), Abdullah Öcalan liderliğinde Diyarbakır'ın Lice ilçesi Fis köyünde kuruldu. Amaç, bağımsız bir Kürt devleti kurmaktı.
- İdeoloji: Marksist-Leninist çizgi ve "Kürdistan sömürgedir" tezi benimsendi.
- İlk Kadrolar: Abdullah Öcalan'ın Ankara ve Diyarbakır çevrelerinden topladığı isimler (Haki Karer, Kemal Pir, Kesire Öcalan vb.).
- İlk Eylemler: Propaganda, örgütlenme ve bölgedeki yerleşik güçlere yönelik ilk silahlı girişimler (1979 Bucak aşireti saldırısı).
- "Apocular" Anlayışı: Örgütün tabanında Abdullah Öcalan'a atıfla "Apocular" olarak anılmaya başlanması.
Silahlı Mücadele Dönemi (1984-1999):
- 1979: Abdullah Öcalan'ın Suriye'ye geçişi ve örgütün yurt dışından yönetilmeye başlanması.
- Bekaa Vadisi Kampları: Filistinli örgütlerin desteğiyle Lübnan'da PKK militanlarının eğitim kamplarının kurulması.
- 15 Ağustos 1984: PKK'nin Siirt'in Eruh ve Hakkari'nin Şemdinli ilçelerinde güvenlik güçlerine yönelik ilk büyük silahlı saldırılarıyla silahlı mücadelenin resmen başlaması.
- 1990'lar: Çatışmaların yoğunlaştığı, bölgede büyük can kayıplarının yaşandığı ve Türkiye'nin gündemine acı olayların damga vurduğu yıllar (1993 Elazığ-Bingöl karayolu saldırısı, Başbağlar katliamı vb.).
- Ateşkes İlanları: Öcalan'ın çatışmaların yoğunlaştığı dönemlerde zaman zaman ateşkes çağrıları yapması.
Öcalan'ın Yakalanması ve İmralı Süreci (1999-2015):
- 15 Şubat 1999: Abdullah Öcalan'ın Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilmesi.
- İmralı Yargılaması: Öcalan'ın "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçundan idam cezasına çarptırılması (daha sonra müebbet hapse çevrildi).
- İdeolojik Dönüşüm: Öcalan'ın İmralı'daki hapis hayatında Marksizm-Leninizm'den uzaklaşarak "demokratik modernite", "demokratik özerklik", "demokratik konfederalizm" gibi yeni kavramlar geliştirmesi.
- Çözüm Süreci (2013-2015): Devlet yetkilileriyle İmralı'da resmi görüşmelerin yapılması ve Kürt sorununun çözümü için umutların artması.
- Çözüm Sürecinin Çöküşü (2015): Çatışmaların yeniden başlaması ve İmralı görüşmelerinin sona ermesi.
Rojava Etkisi ve Fesih Çağrısı (2015-2024):
- Rojava'daki Gelişmeler: YPG'nin Suriye'nin kuzeyinde Öcalan'ın fikirleri doğrultusunda etkinleşmesi ve "demokratik konfederalizm" modelini uygulamaya çalışması.
- "Süreç" Tartışmaları (2024): Çözüm arayışlarının yeniden gündeme gelmesi ve DEM Parti heyetlerinin İmralı ile görüşmeleri.
- 27 Şubat 2024: Abdullah Öcalan'ın PKK'ye kongresini toplayıp kendini feshetme çağrısında bulunması.