Fehmi Çalmuk

Davutoğlu Hesabı

Fehmi Çalmuk

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Sedat Peker kasetleri tartışılırken yanan ocağa birden bire Ahmet Davutoğlu’nu atması sıradan bir hamle değildir. Peker’in son videosunda Suriye dosyasını açıp “El Nuşra” demeye başlayınca bu yazı kaleme almamız gerekli oldu.

Son grup toplantısında “Nefsimi ayaklar altına alırım, bir faninin terk etmeyeceği düşünülen her makamı elimin tersiyle iterim” diyen istifa ederken  “Cumhurbaşkanlığı ile dostluğum her şeyin önünde. Son nefesime kadar Cumhurbaşkanımızla vefa dostluğunu sürdüreceğim. Onun onuru benim onurum, Onun ailesinin onuru benim ailemin onurudur” açıklaması yaparken Türkiye Cumhuriyeti’nin 37’inci Başbakanı  Ahmet Davutoğlu dönemindeki   Kobane olayları, 6-7-8 Ekim olayları, Serok Ahmet sloganlarını  Rus Uçağının düşürülmesi, Hz. Süleyman türbesinin nakledilmesi, Avrupa Birliği ile geri kabul anlaşmasına, Pelikan bildirisine, İbn-i Teymiye sempozyumu olayına girmeyeceğim.. Hele hele Başbakanlığı bırakmasından iki ay sonra meydana gelen 15 Temmuz hain darbe girişimine hiç değinmeyeceğim.

Ancak boğazımla düğümlenen, yüreğime kıymık gibi batan bir olay var ki yazıma başlamadan önce bunu belirtmeliyim. 2016 yılının Şubat ayında Kâbe’ye sırtını dönen hacı adaylarının “Ya Allah Bismillah Allah Ekber” tekbirleriyle Ahmet Davutoğlu’nu selamlamaları, onunda miting edasında kalabalığa el sallayarak cevap vermesi hangi aklın, hangi siyasetin derinliğidir, hala cevap bulmuş değilim.

Neyse konumuza gelelim. Soylu ilk önce SETA’dan bahsetti.

Nedir bu SETA meselesi?

Şunu söyleyeyim ki; SETA, Bir Abdullah Gül Miras’tır. SETA’nın kurucu başkanlığını yapan İbrahim Kalın bugün Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü, İstanbul Koordinatörlüğü’nü yapan Fahrettin Altun bugün Cumhurbaşkanı İletişim Başkanı, SETA’nın mevcut Genel Koordinatörü Burhanettin Duran ise bugün hala Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyesi olarak görev yapıyor.  

SETA 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Ak Parti kurulurken stratejik hazırlık için kullandığı kısa adı “PAM” olarak bilenen Politik Araştırmalar Merkezi’nin dönüştürülmüş hali. PAM’ın ilk koordinatörü ise halen Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Murat Mercan. Nam-ı diğer “Sarı sakal”

SETA Başkanı olan Taha Özhan ile Siyaset Araştırmaları Direktörümüz olarak görev yapan Hatem Ete, Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu'nun Başdanışmanlığı görevine getirilmişlerdir. Ahmet Davutoğlu daha sonra Özhan’ı Malatya Milletvekili olarak TBMM’ye taşıdı.

Davutoğlu,  Ak Parti’ye ne zaman bulaştı?

Davutoğlu,  Ak Parti’de ana omurgayı oluşturan kadroların yanına 2002 yılında danışman oldu. Başbakan Abdullah Gül idi… Gelişinden bir  kaç ay sonra Hakan Fidan’ı getirdi. TİKA’da aktif görev aldı. Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde “stratejik derinlikte” boğulma dönemi de başlamış oldu. Tarihi “1 Mart” tezkeresinin ret edilmesi olayında Abdullah Gül’ü tarihe geçeceğini belirterek “Nobel Barış” ödülü alacağı konusunda ikna eden de o idi.

Oslo görüşmelerini bilmem ama Leyla Zana ve arkadaşlarının cezaevinden çıkışlarında Dışişleri’nde ağırlanmaları sırasında Gül’ün yanı başında o vardı. Çözüm sürecinin birinci elden takip eden de kendisi oldu. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde Başbakanlık’ta Erdoğan’ın dış politika boşluğunu doldurdu. Kendi gözlemleri SETA’da rapor, hükümette eylem planı olduğunda Suriye İhvan-ı Müslim’in hareketinin yanında Esed yönetimine karşı bayrak çoktan açılmıştı. Artık “Türkiye’de Cuma namazı kılmanın caizliğini tartışanların Emevi Camisinde namaz kılmak için vakit biçmeleri, Erdoğan’ın Ortadoğu ile amansız imtihanının başlangıcını oluşturdu. Erdoğan neredeyse yakalanan MİT tırları içindeki silahların tek sorumlusu olarak uluslararası savaş suçluları mahkemesinde sanık olarak yargılanabilecekti. Mavi Marmara’yı mı söylesem, aklında yokken neredeyse emri vaki ile Mısır’a Cumhurbaşkanı adayı yaptırılan merhum Mursi olayını mı? Altından, kıyısından köşesinden hep Ahmet Davutoğlu çıktı.


 

Gül’ün Yolunu Kim Kesti?

Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkması karşısında herkesin 11’inci Cumhurbaşkanı’nın Ak Parti’nin başına geçerek Başbakanlık görevine gelmesini bekliyordu. AK Parti kongresinin belirlenen tarihten öne alınması Abdullah Gül’ün adaylığını önlemeye yönelikti. Abdullah Gül bu yol kesme hamlesini Erdoğan’dan önce Ahmet Davutoğlu’ndan bildi. Hesap kitapta yokken Davutoğlu velinimeti Gül’ün yolunu kesiyor, Ak Parti ve Başbakanlık koltuğuna oturuyordu. Bu nedenle Hayrunnisa Gül “intifadayı başlatıyorum” sözünü Erdoğan’dan önce Ahmet Davutoğlu’na söylemişti.

Gül yeni parti kurma çalışmalarında Ali Babacan’ın Davutoğlu ile yakınlaşmasını yasaklamış,  kendisine sürpriz ziyaretleri karşısında Davutoğlu’na “davet edilmeden gelmemesini” söylemiştir. Davutoğlu ısrarla lider olması gerektiğinin çıkış noktasını 1 Kasım 2015’de aldığı %49,5 oy oranıdır. Zira Gül ile görüşmesinde Babacan yerine kendisinin olma gerekçesini bu şekilde anlatmıştır. Gül’ün gelecek tasavvuruna uygun olmayan politik ütopya içinde olmakla suçladığı Davutoğlu’nun ortaya koyduğu “2.adam” olma teklifini “Babacan’a baskın geleceği” nedeniyle kabul etmemiştir.

Unutmadan Gül cephesinden son bir bilgi: Parti kurmadan önce Davutoğlu ile birlikte ailece tatile gittiği için Babacan’a attığı fırçanın haddi hesabı yoktur.

-Davutoğlu’nun Temiz Siyaset öngörüsü ne zaman başladı?

Cemaat için 17-25 Aralık’ta hesaplanan da olmadı. Ceza Mahkemesi davayı açmayınca Erdoğan’a yönelik yıpratma yapılamadı. Erdoğan ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak Paralel Yapı ile mücadele için seferberlik emri verdi. Dershane kapatılmasıyla sokağa çıkan, eylem yapan, polisle çatışan cemaat artık Fethullah Terör Örgütü olarak fitnenin başıydı. Hatta bazı parti ve hükümet yöneticilerine sufle bile veriyordu. Arınc’ın “Benim bir özgül ağırlığım var, benim yıpranmamam lazım. Ben çok şeyi temsil ediyorum.” sözleri kamuoyuna yönelik paralel devlet yapısının ilanıydı. Çünkü felsefede ruhun bir özgül ağırlığı olmadığı için 'Özgül ağırlık' diye bir şey yoktu. Buradaki kasıt ruhtan ziyade “bir nesne ya da madde gibi” sunulan paralel yapının, örgütün varlığını Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hatırlatmaktır.

Ancak parti yönetimi ve hükümetin defansı vardı.

Cemaat, paralel yapılanmaya geldiğinde yüksek perdeden yapılan itirazını görmediğimiz bu ekibin özellikle 17-25 Aralık sonrası siyasetin finansmanının şeffaflaşması konusunda verilen/verilecek kanun teklifine sahip çıkan Davutoğlu olmadı mı?

Davutoğlu’nun “beyaz gömlek” giyerek şimdi başlattığı temiz eller operasyonu aslında 17-25 Aralık’ın yargıya kanun yoluyla taşınma projesiydi.

Neden 7 Haziran Seçimlerine Siyasi Darbe Diyorum?

Erdoğan’a siyasi darbenin adı: 7 Haziran 2015 seçimleridir. Ne Diyor içişleri Süleyman Soylu:

”Büyük bir mücadele başladı. Bir taraftan HDP ile anayasa yapabilme kabiliyeti ortaya koyan birisi. Dert Recep Tayyip Erdoğan. Onu külliyede enterne edip, hareketsiz halde bırakan, ABD’nin Avrupa üzerinden uyguladığı politikayı Türkiye’de hakim kılmak. Bunun doğru olmadığını söyledik.”

Özellikle toplumsal kutuplaşmanın nedeninin Cumhurbaşkanı olarak gösterilmesi, hatta hatta bunun ötesinde Erdoğan’ın “kriz unsuru” olarak gösterilmesinin kaynağı parti genel merkeziydi. Bu algı yönetimin nedeni Erdoğan ile parti arasındaki diyaloğun koparılması, parti yönetimin bağımsızlığını ilan edebilmesi ve önemlisi Başkanlık sisteminin askıya alınmasıydı.

Artık açıkça belli ki Erdoğan İran’a resmi ziyaret yaparken değiştirilmiş milletvekili aday listesi YSK’ya teslim edildi.

Partide yapılan toplantılarda en ilginç çeken Ahmet Davutoğlu’nun devamlı olarak yanında ayırmadığı “siyah renkli ajanda” vardır. Davutoğlu’nun akıl defteri mahiyetindeki o ajanda adeta kurul üyelerinin önerdiği, teşkilatın oylarıyla seçilen isimlerin biçildiği “giyotin” vazifesi görmektedir. Konuşulan isimler bir bir not alınmakta ertesi günkü toplantıda “o arkadaşla ilgili olarak uygun değil görüşü var” denilmektedir.

Milletvekili aday listelerini genel başkan yardımcılarına bile göstermeyen, onları odalara kitleyen bir Davutoğlu’ndan bahsedilir ki akıllara ziyan bir tartışmadır.

Bu konuda gözden ırak edilmemesi gereken bir konu dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın istifa ederek Ak Parti’den aday adayı olmak istemesiydi. Hakan Fidan’ın adaylığına Cumhurbaşkanı Erdoğan izin vermedi. Onunla aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in de istifa ederek milletvekili olmak istemesi de engellenmiş oldu.

7 Haziran seçimleri Erdoğan’ın yakın yol arkadaşlarının paralel yapıyla mücadele etmek yerine Erdoğan’a iki yıl zaman kaybettirmeleriyle siyasi darbe gerçekleştirdi. Erdoğan “Ben yakın çalışma arkadaşlarıma inandıramadım” sözü bu nedenle söylenmiştir.

Bu durumda içişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun isim verdiği Binali Yıldırım ve Berat Albayrak ile birlikte dönemin seçim işleri başkanı şu anda TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un da konuşması gerekir.

CHP ve HDP’yi koalisyon ortağı yapmak niyetiyle MHP’yi dışarıda bırakmak tercihi de Ahmet Davutoğlu’nundur. Burada Erdoğan’ın Dolmabahçe mutabakatı masasını devirmesine karşı Davutoğlu bu hamleyi gerçekleştirmiştir. Seçimlere giderken Dolmabahçe mutabakatının fiili teknik direktörü oldu. Beşir Atalay’ın “Erdoğan meydanlara inerse Ak Parti oy kaybeder“  öngörüsünü sahiplendi.  Ak Parti adına Dolmabahçe masasına oturan isimler Yalçın Akdoğan, Mahir Ünal ve Efkan Ala’nın konuşma vakti gelmemiş midir size göre?

 

 

Yazarın Diğer Yazıları