Milli Görüş'ün Ağır Abisi Maşallah Osman !
Fehmi Çalmuk
Bundan on yıl önceydi. “Ne yaptıysam Allah rızası için yaptım” diyen Cennetmekan Necmettin Erbakan hocamızı “O’ndan geldik yine O’na döneceğiz” emri gereği Rahman’a uğurlarken yetimliği bir kez daha aklına gelmişti. Babasız büyümüştü. Babasının elinden tutup yollarda yürümemiş, onun sinesinde uykuya dalamamıştı. Bu yüzden Adem abisini baba bildi. Bir de lideri Erbakan hocasını…
Bilir misiniz bu öğretide liderini sevmek imandandır? Osman babasız büyüdü. Erbakan hocanın şefkatli kollarına sarıldı. Ben de öksüzlüğümün ilacını cennetmekan Erbakan hocamın sinesinde bulmuştum. Her fırsatta gözlerinin içine bakar, boynumu büker “Hocam sana bir sarılabilir miyim?” derdim. Sarılırdım, sarılırdım. Biz böyle yetiştik.
Osman da şu marşı söyledi canhıraç bir şekilde:
-Erbakan komutan bizler askeriz, bir ordu gibiyiz emir bekleriz.
Saadet Partisi genel idare kurulu üyesiydi. Bursa İlahiyat Fakültesi’nde okumuş, yüksek lisans yapmıştı. Faruk Çelik, Bekir Bozdağ gibi İlahiyat Fakültesini bitirmişti. Kamuoyu araştırmacısı İhsan Aktaş öğrencilik arkadaşıydı. Milli Gençlik Vakfı’nın yurtlarında kaldı. Hani ata yurdundan gelen gelenekle Anadolu’nun ruh kökünü canlandıran Gök bayraklı Milli Gençlik Vakfı’nın okul reisiydi. Bursa başkanı oldu. Ankara’ya geldiğinde ise üniversite başkanı olmuştu.
Merhum Zakir Taşdemir Artvin’in Şavşat’lıydı. Onunla kol kola yeni bir rotada Erbakan’ın emrinde gençliği; hayata, vatana hazırlayacaktı ki MGV yönetimi birden Osman’ın gelecek vaat etmesinin önünü kesti. Üniversite başkanlığından sonra MGV Başkanlığına uzanan bir gelecek tasavvuru onları korkutmuştu. Başkanlıktan alındı.
Kol kırılır yen içinde kalırdı. İtaat, sadakat ön planda yürümeye devam etti. Saadet Partisi gençlik kolları başkanlığı görevine geldi. Yaptığı analizler halka halka yayılıyor, göz dolduruyordu. Numan Kurtulmuş’un Saadet Partisi yönetimine Erbakan ailesini almamasının karşısında Osman da veto yemişti. O zaman da yılmamıştı. Yanlışa “yanlış” dedi. Erbakan’ın yanında yer aldı.
Sözünü esirgemez, kendisine boyunduruluk taktırmazdı. Erbakan’dan gayrısına 'Eyvallah' etmezdi. Ataları Gürcistan’ın Acara bölgesinden gelmiş, Fatsa’nın Zegani köyüne yerleşmişlerdi. Gürcüler, Kafkasya’da ilk Müslüman olan halktı. Doğrudan Rabbi’ne bağlı, zulme karşı mazlumun yanında bir töreleri vardı.
Köyün ismi Cumhuriyet döneminde Kabakdağ oldu. Kabakdağı Köyü’nün nüfusunu 1877 yılında Osmanlı Rus Savaşı sonrası Batum’dan göçen aileler oluştumuştu. Köyü, Müslüman Gürcü köyüydü.(Türkiye'nin yerli Koministlerii ölüm yıldönümü de 12 Eylülde tutuklanan ve hapiste öldürülen başkanları Terzi Fikri Sönmez'i anmak için bu köye gelirler. Osman Fatsa merkeze bağlı Hamlık mahallesindendir.) Şimdilerde organik fındık üretimi, coğrafi güzelliği ile turistlerin ilgi odağı olan köyün diğer bir özelliği ise kendine özgü Gürcüce bir yazı geliştirip alfabe oluşturmalarıydı. “Dedabruli” olarak adlandırılan yazı tarzına “Kocakarı yazısı” deniyordu. Yusuf Ziya Kavakçı’nın Gürcüce yazdığı mektuplara rastlamıştım. Bu olay daha çok ilgimi çekti. Üstelik, Kabakdağ’da Hasan Tahsin Bejanidze’nin 1900 yılında yapılmış olan evinin şöminesindeki yazının sözleri Osman’ın hayatının şiflerini taşıyordu. İl kongresinde konuşmasını bu yazıyla bitirdi.
Konumuza geri dönelim:
Mustafa Kamalak Saadet Partisi’nin genel başkanıydı. Erbakan Hoca onu işaret etmişti. Parti teşkilatı istemeye istemeye kabul etmişti. Milli Görüş yükünü omuzlamasında, anlatmasında, uygulamasında sıkıntı vardı. Kökten Milli Görüş olmayınca dikiş tutmazdı. Bir de Kahramanmaraş’ın bilgesi Cuma Tahiroğlu’nun merhum Necmettin Erbakan’ın huzurunda söyleyip milleti şaşkına çeviren bir sözü vardı.
-Milli Görüşçü’nün kızı baba evinden kaçında geri dönmez. Pavyona düşer…
Bu tartışmalar ışığında Saadet Partisi Genel İdare Kurulu toplantısı olacak, istişare ile genel başkan belirlenecekti. Oğuzhan Bey’in geçiş sürecinde kongrede “Mustafa Kamalak ile yola devam ederiz” açıklaması bir gazetede demeç olarak yayınlanınca Osman huzura vardı:
-İstişare yapacaktık. Ancak siz tebliğ yaptınız. O zaman istişarenin ne anlamı olur efendim.
Genel başkanla yola devam edildi. 15 Temmuz akşamı da sonraki çıkışları da Osman’ın haklılığını, Kamalak ile ilgili var olan endişeyi bir kez daha teyit etti.
Artık Osman için genel idare kurulunda devam etmenin bir anlamı da yoktu. Geçim derdine, ekmek parasına yönelmenin vakti gelmişti. Yurt dışına ihracat yaptı. Arkadaşlarıyla ortak baskı işlerine, tanıtım işlerine girdi. Ancak ekmeğini hep Milli Görüş’ün bağrında yetişen insanlarla paylaştı. 15 Temmuz sonrası oluşturulan Maarif Vakfı’nda uluslararası düzeyde operasyonlara imza attı. FETÖ’nun okullarını söke söke bazen konuşa konuşa alıp Maarif Vakfı bünyesine kattı. Dışişleri diplomatlarını hayrete düşüren, istihbaratı şaşkına çeviren bir organizasyon ve müzakere taktiği vardı.
Yeni nöbet yeri belirlenmeden önce ismi dolaşmaya başladı. Daha önce Ordu Ak Parti İl başkanlığı için teklif yapılmış ancak gerçekleşmemişti. Zorlamadı. Israrcı olmadı. Ak Parti İstanbul il başkanlığı için isimlere bakıldığında şansı yoktu. Ali Demircan’ın oğlu Kültür ve Turizm Bakan yardımcısı Misbah Demircan, Mustafa Şen gibi isimlerin olduğu listede O’nun pek şansı yoktu. Zaten isteği de yoktu.
Elbette il başkanı olmasında Cihannüma örgütlenmesinin gücü inkar edilemez. Mustafa Şen kadar İhsan Aktaş ve Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu bu süreci yürüten önemli isimlerdi. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e yakınlığı bilinen Osman için artık görev emri çıkarılması gerekliydi.
Devreye SİHA VE İHA ile Erbakan’ın Milli Harp Sanayi hayalini gerçekleştiren Özdemir Bayraktar da girdi.
Erdoğan adaletin timsali “Ömer”i arıyordu. O'na sadakatin timsali “ Osman” önerildi.
Konu Erdoğan’a aktarıldığında “Osman Nuri Kabaktepe” dedi. Erdoğan’ın 1994 yılında surlara diktiği bayrak; ayak oyunları, içten torpillemeler ile el değiştirmişti. Binali Yıldırım’ın adaylığında yaşanan yönetim zaafiyeti ve il başkanları ilçe başkanları önünde belediye başkan adayına Hazine ve Maliye Bakanı tarafından ayar çekilmesi kabul edilir bir şey değildi. Erdoğan sahaya iniyor, seferberlik yapıyor aşkı olan İstanbul’un yönetimi avucundan kayıyordu. Sandık müşahitleri seçim akşamı seçimleri her nedense evlerinden takip etmeyi yeğlemiş, teşkilattaki mental yorgunluk kendisini sirk aynalarında gören bir hal almıştı.
Erdoğan inadına inadına İstanbul’u yeniden almalıydı. Bu nedenle Milli Görüşçü gençlerin ağır abisi Osman Nuri Kabaktepe’ye nöbet emri yazdı. Ak Parti İstanbul il başkanlığı…
Ak Parti üyesi değildi. Kongreden birgün önce Başakşehir ilçe teşkilatına üyelik başvurusu yaptı. Görev tesliminde yeni ve eski yönetimin önünde görevi devreden il başkanı bu fırsatı kaçırmadı:
-Sayın Kabaktepe’nin Ak Parti’ye yaptığı üyelik formunu imzalamak da bana nasip oldu.
Son anda belirlenen Kabaktepe iş başına 1994 ruhuyla geldi. Emin eller operasyonu kaldığı yerden devam edecekti. Bazıları Tevfik Göksu’nun İstanbul belediye başkan adaylığına bir adım daha yaklaşsa da Erdoğan’ın yeni Ak Parti dizaynında önemli bir adım atılmış oldu.
Yamulmadan, savrulmadan, zembereği hak bildiğini söylemekten başka bir şeyle kurulmayan Osman Nuri Kabaktepe artık Ak Parti İstanbul il başkanıydı.
Köyündeki Gürcüce yazılan ve dünyada eşi benzeri olmayan şömine yazısında “Allah ve Maşallah” yazıyordu. Osman Nuri Kabaktepe konuşmasını da “Maşallah” denecek bir ruhla bitirdi.
"Diyoruz ki; tarihiyle, inancıyla, insanıyla ve ruhuyla bizim olan İstanbul'u yeniden kazanacağız. Diyoruz ki; İstanbul teşkilatları olarak haydi bismillah. Ve diyoruz ki; vira bismillah. Akıbet tamam inşallah. Haykırıyoruz; elhamdülillah."
Asıl şimdi başladı O'nun imtihanı…
Değişmeden, dönüşmeden, dönme dolaba binmeden, iktidar nimetinden başı dönmeden, davaya dadanmış, “yaptırmayız, kımıldatmayız” diyen maklube yiyerek inkılap yapmayı, sızıntı okuyarak devlete, imana ve hakikate sızmayı iyi bilenlerin algı yönetimi altında kalan kadrolara karşı; 2023’ü ilk adımını Kızıl Elma olarak gören, gelecek tahayyülü olan adanmış kadrolara Osman Nuri Kabaktepe il başkanlığı yapacak.
İstanbul’a Milli Görüş’ün ağır abisi Maşallah Osman geldi…