Milli Görüş'ün Alimi, Erbakan'ın Akşemsettin'i idi...
Fehmi Çalmuk
Elbette kamuoyunun bilinen yönüyle eski diyanet işleri başkanı Erzurum senatörü Gümüşhane milletvekili idi.Onu hep ondan sonra diyanet işleri başkanlığına gelen Lütfi Doğan Hoca ile karıştırmışlardı. Lütfi Doğan ismini söyleyince “MSP'li Lütfü Doğan” demeyi yeğledik. Herkes diğer Lütfü Doğan ise CHP milletvekilliği yapmıştı . Onunla konuşulurken imanın ve ilmin ağırlığı sizi hemen etkisi altına alır ne kadar sinirli olursanız olun, Allah kalbinizden o siniri, telaşı alır yerine bir sakinlik koyardı. Lütfü Doğan hocamın yumuşacık elleri arasında musafaha ederken neredeyse baştan aşağıya bir manyetik alandan geçer gibi olurdunuz. Cennet mekan Necmettin Erbakan hocamın ona karşı hitabı da hal ve hareketi de bir Alim karşısında öğrencisinin hali gibiydi. Onun bir kez bile sözünü kestiğini sözüne yeni bir izah getirdiğini görmedim, duymadım da. Ne zaman konu cihada gelirse sözü Lütfü Doğan Hocama verir, Lüftü Doğan hocam lisanıyla kelimelere neredeyse bir sakinlik katar işitenin zihnine o kelimeler birer çivi gibi çakılırdı. “Hayat İman ve cihattır” derdi. Hayatın iman ve cihat olduğunu halle yaşayarak yazarak anlatmaktan bir an bile geri durmadı
Özellikle 1980 sonrası 12 Eylül rejiminin iyiliklere kadar işlendiği istibdat döneminde Yukarı Ayrancı'daki evinde, Hoşdere'deki camide başlayan sohbetleri daha sonra yapılmaya başlayan Hamidiye camisinde devam etti. Her vakit namazı cennet mekan Necmettin Erbakan hocamla saf tutan hazirunun imamı oldu. Her imamete geçtiğinde mütevazı bir edayla cennet mekan Necmettin Erbakan Hoca mı imamete davet eder hocamın mahçup edası ve el işareti ile imamlığa geçirdi. O dönemlerde Cihat risaleleri yazmaya hatta Kur'an ayetlerinin kısa tefsiri ile notlar çıkarmaya, Hadis-i şeriflerden derlediği Cihat hadislerinin fotokipilerini dağıtmaya hatta ve hatta teşkilatlara göndermeye başladı. Hiç bir İslami cemaate ve tasavvuf hareketine açıktan dolaylı da olsa sert konuşmadı. Bunlardan istisna tutacağım şia etkisiyle İslam'ı anlatmaya çalışanlar ve fetö hareketini meşrulaştırmaya çalışanlardı.
12 Eylül sonrası girdikleri cezaevinin baş müderrisi Kur'an ve hadis ezberletmenin baş sorumlusu sohbet konularını tanzim etmenin öğretmeni Lütfü Doğan hocaydı. O zaman milli görüş hareketinin şeyhülislam'ıydı. Cennet mekan Erbakan'ı iman ve hakikat davasında bir “Fatih” gibi gören parti tabanı tarafından “Akşemsettin” olarak nitelendirilmişti. Erbakan Hocamızla tanışmasını şöyle anlatmıştı:
“Merhum Erbakan Hoca’mızla tanışmamız çok evveldi şöyle; Ben Ankara’da gezici vaizlik görevinde bulunuyordum. Bir gün Ankara Maltepe Camii’nde ders yapıyordum, zannediyorum Cuma günüydü. Muhterem Erbakan beyefendi yanında bir iki arkadaşıyla birlikte Cuma namazından çıktı ve tebrikleştik ilk yüz yüze görüşmemiz orada oldu. O zamanlar daha Profesör olmamıştı Muhterem Hocam. Doç. Dr. Necmettin Erbakan’dı öyle tanıtmıştı kendisini bana, İstanbul’da görev yapıyordu. İlk tanışmamız böyle gerçekleşmişti tarih olarak 1963 veya 1964 yılıydı. Ondan sonra birçok ilim adamından ismini duymaya başladım. Teknik üniversite okuduğunu, doktorasını da Almanya’da yaptığını duyuyordum. Ondan sonra epey zaman geçti 1968’de Diyanet İşleri Başkan vekili olmuştum. Sürekli ilim adamlarına ilgi duyuyorduk ve Hoca’mda zaman zaman Ankara’ya geliyordu ve aynı mecliste bulunuyorduk. Daha yakından görüşmeye ve tanımaya başladık. Ankara’da bazı üniversitelerde ve konferans salonlarında vaaz verdiğini duyuyorduk ve bazılarına iştirak etmeye çalışıyorduk.”
Aktif siyasi hayatında bile polemiklerden uzak duran, hiçbir zaman ayrıştırmayı gönülleri kırmayı düşünmeyen Lütfi Doğan Hoca milletvekili olma konusunda bile hiçbir zaman hırsı şöyle bırakın arzusu olmamıştı. Siyasete girişini şu şekilde anlatır:
“1973’te Milli Selamet Partisi kuruldu. Necmettin Erbakan’la bir grup, bir gün bizim fakirhaneye geldiler ve ‘partimizde görev almanızı düşünüyoruz’ dediler.
Bir araya gelmemiz ve yakından tanımamız 1973 Milletvekili ve senatörler seçimi zamanı olmuştu. O olay da şöyle gerçekleşmişti; Muhterem hocamız bir kardeşimizle beraber benim fakirhaneyi şereflendirmişti. O zaman bizi çok sevindirdi makamı nur olsun. Oturduk sohbet ettik. “Bu yıl seçim yılıdır. Milli Selamet Partisi olarak seçimlere gireceğiz. Ve bu seçimlerde senin de bir görev almanı istiyoruz” dedi. Tabi şahsımla ilgili bir durum olduğu için bir şey söyleyemedim kendilerine. Sadece “Bu görevlere layık başka insanları görevlendirirseniz memnun olurum” diyebildim. Sonraları Milli Selamet Partisi Genel Başkanı Süleyman Arif Emre Bey ve Milli Selamet Partisi Erzurum İl Başkanı Sıddık Tivnikli Beylerle de görüşmemiz oldu. Hoca’mızın da isteğiyle bir karar aldık. Ana gaye milletimize memleketimize Allah için hizmet etmekti. Bu milletin hiçbir ülkeye muhtaç olmaması için. Bana göre bu ülke daima yardım eden el olmalıdır, yardım gören olmamalıdır. Düşüncemiz buydu. Sonra bir Cuma günü Cebeci Camii’nde vaaz etmek benim görevimdi. Baktık ki Sıddık Tivnikli Beyler hocamızla görüşmüşler ve Cebeci Camii’ne bana misafir gelmişler. Sıddık Bey “Biz kararımızı verdik Erzurum’dan sizi 1. Sıra senatör adayı yaptık” dediler bana. Hoca’mızla yaptıkları istişareler sonucunda bu kararı almışlardı bana da sadece kabul etmek kaldı. Bu seçimlerden sonra Milli Selamet Partisi 3 senatör ve 48 milletvekili ile Meclis’e girmiş oldu. Bizi Erzurum’dan senatör olarak seçtiler. 1973 Ekim sonunda TBMM’ye girdik. 1980’e kadar senatör olarak görev yaptım. Mesai saatlerimizin hemen hepsinde merhum Erbakan’la birlikteydik. Necmettin hoca ve arkadaşlarla birlikte 12 Eylül olaylarına kadar görevimizi yapmaya çalıştık. 12 Eylül olaylarıyla bizi içeri aldılar. Beni 9 ayda bıraktılar. İçerdeyken Necmettin Bey derdi ki “Buradan Allah’ın izniyle beraat edeceğiz. Çünkü yapılan bir şey yok. Beraat ettikten sonra da Allah’a şükretmek üzere bir umre seyahati yapacağız”. Şükür ki o da nasip oldu. Biz Mekke’deyken Cidde’de Necmettin Hoca’nın arkadaşı olan Racihi isimli bir beyefendi bizi yemeğe davet etti. Orada yemekten sonra Racihi Bey, benim adıma Mehmet Kutup Bey hitapta bulunacak dedi. O şahıs konuşmasında Türkiye ve diğer İslam ülkelerinin kardeş ülkeler olduğunu beyan ettikten sonra “Necmettin Erbakan kardeşimiz, sadece Türkiye’nin değil bütün İslam ülkelerinde kendisiyle iftihar edilen bir isimdir” dedi. Bir başka ülkede bir öğretim üyesinin bu sözleri sarf etmesi beni son derece duygulandırmıştır.”
Ancak siyasi yaşamında her zaman Hakk’ı ve hakikati anlatma konusunda özellikle Gümüşhane, Erzurum, Bayburt başta olmak üzere doğu ve Güneydoğu'da İslam alimleriyle medreselerle dini cemaatlerle ilişkileri irtibatı, sürdürülebilir işbirliğini Doğan Hoca yaptı. Ramazan orucuna atlama ve bitirme konusunda kimilerinin soğuduğu Arabistan'a uyduğu dönemde biz hep Lütfü Doğan hocanın işaretine bakardık. Sayılı lokma yer, sayılı kelam eder ettiği kelamın yüzde 99'unu Kur'an'dan hadisten söylemeye gayret ederdi.
Birçok kez cennetmekan Erbakan hocamın “Sır Küpü” olarak sakladığı bilgilere anılara erişme noktasında müracaat etsem de bir güne bir gün bunları gündeme getirme konusunda her zaman ketum davrandı. Cennet mekan Erbakan Hoca ile ilgili öyle Anılar anlatırdı ki Erbakan gözümüzde bir kez daha büyür yanında olmayı emrinde kalmayı kendimize büyük bir şeref addederdik.
Hayatının son döneminde onu çok üzen cennetmekan Hocamızın vefatından sonra Saadet Partisi, yeniden Refah Partisi’nin ayrışmasıydı. Kendisini tamamen siyaset çekti. İslami İlimler Araştırma ve Yayma Vakfındaki çalışmalarına ağırlık verdi. 14 Mayıs seçimlerinde CHP’nin adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na destek veren Saadet Partisi yönetimiyle ayrı düştü. Hatta Saadet Partisi, Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun ev sahipliğinde, İslam ülkelerinin büyükelçilerine önceki gün iftar yemeği verildiğinde Kemal Kılıçdaroğlu ile aynı iftar sofrasını paylaşan, iftar duası yapan Lütfü Doğan’ın “Kılıçdaroğlu’nu desteklediğine yönelik açıklamalar onu derinden üzdü.
Açıklama İSİLAY’dan geldi.
''Tüm bunların yanı sıra, Hocamız, ülkemiz için yürütülen hayırlı çalışmalarda, ülkemizin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan Beyefendinin yanında olduğunu her zaman göstermekle, yine ülkemiz ve milletimizin ali menfaatleri doğrultusunda gerçekleştirilen tüm projelerle duaları ile desteklerini ifade etmektedir. Bu çerçevede Sn. Cumhurbaşkanımızın ve Diyanet İşleri Başkanlığımızın kendilerini davet ettikleri tüm programlara şevkle iştirak etmektedir. Tüm bunlar medya içeriklerinde mevcuttur..'' denildi.
Oğlu Yahya Doğan ise şu açıklamayı yapmıştı:
“ Yahya Doğan açıklamasında, “Kılıçdaroğlu’nun iftara katılacağı kendisine söylenmemiş. Eğer iftara katılacağı söylenmiş olsa babam bu iftara katılmazdı. Kendisi her yıl geleneksel olarak düzenlenen İslam Ülkeleri Büyükelçiler iftarı olduğunu düşünerek iftara katılmayı kabul etmiş.”
Hal böyle olacak ki Milli Gazete, merhum Lütfü Doğan hocamızın vefat haberini Milli Görüş geleneğine yakışmayan bir şekilde yayınladı:
Diyanet İşleri Eski Başkanı Lütfi Doğan hoca vefat etti
Milli Görüş hareketinin öncülerinden, Erbakan Hocanın yol arkadaşı, Diyanet İşleri Eski Başkanı, İslami İlimler Araştırma ve Yayma Vakfı (İSİLAY) Mütevelli Heyeti Başkanı Lütfi Doğan hoca ahirete intikal etti.
İslami ilimler Araştırma ve Yayma Vakfı (ISİLAY) dan yapılan açıklamada Diyanet İşleri Eski Başkanı Lütfi Doğan hocanın vefat ettiği bildirildi.
Vakıftan yapılan açıklamada, "Eski Diyanet İşleri Başkanımız ve İslami İlimler Araştırma ve Yayma Vakfımız (İSİLAY) Mütevelli Heyeti Başkanı LÜTFİ DOĞAN Hocamız Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Başımız sağ olsun. Allah rahmet eylesin. Mekânı Cennet makamı àli olsun. Cenaze namazı ve taziye ile ilgili bilgiler bilahare duyurulacaktır. İSİLAY VAKFI YÖNETİMİ" ifadelerine yer verildi.
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Dış İlişkiler Başkanı ve İstanbul Milletvekili olan Mustafa Kaya X hesabından vefatı şöyle duyurdu:
"Değerli büyüğümüz, Milli Görüş hareketimizin öncülerinden, Erbakan Hocamızın yol arkadaşı, eski Diyanet İşleri Başkanımız, İslami İlimler Araştırma ve Yayma Vakfı (İSİLAY) Mütevelli Heyeti Başkanı Lütfi Doğan Hocamız Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet, makamı ali olsun. Doğan ailesinin, yakınlarının, Camiamızın başı sağ olsun."
Mekanın Cennet olsun. Rabbim gani gani rahmet eylesin.Biz senden razıydık, Rabbim’den senden razı olsun sevgili hocam.
Lütfü Doğan Kimdir?
Kuran okumayı babası Hacı Mehmet Fehmi Efendi'den öğrendi ve hıfzını dayısı Hafız Fevzi Efendi'den tamamladı. Arapça ve dini ilimleri Abdurrahman Efendi ve Gümüşhane eski müftüsü Ragıb Efendi'den okudu. Askerlik görevinden sonra, özel olarak dini ilimler tahsiline devam etti. Hariçten ilkokulu bitirdi ve imam-hatip olarak göreve başladı. 1954 yılında Kemah İlçe Müftülüğüne ve 1960 yılında da Erzincan il Müftülüğüne tayin edildi. Aynı yıllarda hariçten Ortaokul ve Erzincan Lisesini bitirdi. 1964-1965 öğretim yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesini birincilikle bitirdi. Ankara müftü yardımcılığı ve Ankara vaizliği görevlerinden sonra Diyanet İşleri Başkanlığı müfettişliği görevine atandı. Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi iken Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığına tayin edildi. 15 Ocak 1968 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı görevine vekâleten atandı, bu görevi 25 Ağustos 1972 tarihine kadar yürüttü. Dini ve ilmi konularda muhtelif dergi ve gazetelerde 100'den fazla makalesi yayımlandı. Cumhuriyet Senatosu Erzurum Üyeliği (14 Ekim 1973 – 12 Eylül 1980), 10, 20,21 dönem Gümüşhane Milletvekili oldu. Arapça, Farsça ve Fransızca dillerini bilmekteydi. Evli ve sekiz çocuk babası olan Lütfü Doğan hocamızın oğlu Yahya Doğan Ak Part’den Gümüşhane Milletvekilliği yaptı.