Fehmi Çalmuk

Oğuz-Han'ın Saadet Partisi'ndeki Ergenekon Çıkışı

Fehmi Çalmuk

Üstat Necip Fazıl Kısakürek öyle anlatır dizelerinde:

HEM OĞUZ HEM HAN

HEM ASİL HEM TÜRK

Milli Görüş’ün yarım asırlık tarihine baktığınızda; onun Türklerin Ergenekon çıkışı gibi çözüm bulan, etrafında ki engelleri, demir dağların eritildiği gibi eriten, bunları yaparken de dava için bir adım öne çıkan Oğuzhan Asiltürk’ün makam söz konusu olduğunda ayaklarının geri geri gittiğine şahit olduk.

Oğuzhan Asiltürk’ten bahsediyorum… Sonradan, yandan, soldan çarklı olarak Milli Görüş’e girmiş, makam ve menfaat devşirmek için partide görev almış, İçişleri ve Sanayi bakanı olmuş, koltukta kalmak için ve yeni bir koltuk için renkten renge girmiş, aslını ve davasını unutmuş bir insan değildir.

Cennetmekân Erbakan hoca ile yılmadan, usanmadan yürüdü. Yanlışa yanlış, doğruya doğru dedi. İtiraz etti. Çelikten bir kale gibi liderinin Erbakan hocanın yanında durdu.

www.politikadam.com’da onunla ilgili analizler yazdım. Oradan da okunacağı gibi çelik gibi bir irade, sarsılmaz bir inanç, tekeden süt çıkaracak kadar mücadeleci bir ruhu vardır.

‘Asiltürk anlatılmaz yaşanır’ diyeceğim parti içinde kurmaylardan gelen yorumlara baktığımda bir dönem cennetmekân Erbakan hocama yapılanların aynısı Oğuzhan Bey’e yapılıyor. Zira RP’nin kapatılma sürecinde cennetmekân Erbakan hocamın Balgat’ta yaptığı toplantıları 28 Şubat’ın kriminal merkezi Batı Çalışma Grubuna  benzeterek “BÇG”, D-8’ler diyerek “Dinozor Sekizler” yorumu yapıyorlardı.

Ne oldu? Kafalarını çarpa çarpa yine ve yeniden Milli Görüş demediler mi? Bu ayrı konu…
Yıllar içinde en çok fırçasını yemiş insanlardan biri olarak Oğuzhan Bey’den dünya analizi yapmayı, bir insanın partisine, meşrebine bakmadan “İnanmış bir Müslüman” olmasının ne kadar büyük bir anlama geldiğini, mühendislik zekâsının olayları ve insanları tahlil etmede veri analizine dayandığına şahit oldum.

Yoksa dünya malına tamah etmeyen bir dervişin siyasette ne işi olabilir? Onu kutsal bir inatla bu işlere iten makam mı, menfaat mi, para mı, hırs mı?

Elbette hiç biri… Ufak bir işareti bile makamlara gelmesine, işaret ettiğinin yükselmesine yetecek iken o tevessül etmeden, imanına ve biatına sıkıntı getirmeden yürümeye devam ediyor. Aynı evde oturuyor… Evinin koltukları, halısı bile aynı duruyor. Bir emekli maaşı var. Evinin geçimi hesabı kitabı yapılıyor. Hanımefendinin önerileri ve istekleri yazılıyor. Maaşın büyük kısmı hayır hasenata gidiyor. Zira lüks alışkanlığı da yok. Geçenlerde antikacı bir dostumla gittiğimizde ona hediye ettiği gümüş kakmalı mors tespihi kabul bile etmedi. Kızdı. Fırçaladı. “Müslüman lükse düşkün olmaz, bu israftır” deyiverdi. Hemen elimdeki kehribar tespihi cebime nasıl koyacağımı şaşırdım. 

Asiltürk Kime Hitap Ediyor:  
“Beni dinleyenlerin feraset ve basiretine hitap edeceğim” diyen Asiltürk “Hedefimiz huzur içinde yaşayacağımız bir dünya oluşturmaktır.” İfadeleriyle cihanşümul bir hedef çizmektedir.

“Mü’minlerin kardeş olduklarına inandığımız için, kardeşler arasında iyi ilişkiler olmasını arzu ediyoruz. Siyasi çekişmelerin oluşturduğu olumsuz ortamdan etkilenmeden, kardeşliğin oluşmasına ve gelişmesine çalışırız” sözlerini ifade eden Asiltürk olması gerekenin, bundan sonra da yapılması gerekeni “ hoşgörülü, toparlayıcı ve yol gösterici olmamız gerekiyor” sözleriyle ifade ederken peygamberimizin “güzel ahlak” emrinin gereğinin yol haritasının başucuna koyuyor.

Manifestonun dayandığı kaynak ise İslam’ı ve anlama ve yorumlamada bu toprakların yüzyıllardır sürdürdüğü anlayıştır.

Asiltürk bu anlayışı “Yeryüzünde birçok ülkede yaşayan Mü'minlerden farkımız, Allah'ın emir ve yasaklarına tam teslim olarak yaşamayı,  arzu etmemizdir. Bu şuur seviyesine ulaşabilmek için, önce nefsimizle cihat etmemiz gerekir” diye açıklamaktadır.

Şimdi gelelim Oğuz-Han’ın tarihi yeni bir  “Ergenekon Çıkışına”

Zira bu manifestodur. Zira bu açıklama yalnız ve yalnız bir siyasi partinin kendi içine dönük bir silkinme, yenilenme, aslına rücu etme içtima emrinden öte, büyük taarruza karşı düzen alma emridir.

Ey mücahit, ey alperen titre ve kendine dön!

Manifestodan anladığım şudur ki; dirilme azim ve kararlığı kudreti damarlarında akan asil kanın pompalandığı kalbinde taşıdığın imanındadır.

Asiltürk, Milli Görüş’e dönün çağrısı yaparken Kur’an merkezli, sünnet ışığında bir savunma ve medeniyet inşa ve imarını da ortaya koymaktadır. İmha edilmeye başlanmış davanın, inşası devam eden gençliğin ziyan edilmesine karşı çığlığını yüksek perdeden haykırıyor. 

Yalnızca bugün mü hayır? Kırk yıl önce MTTB kongresine söylediği, Refahyol Hükümetinde belirttiği, 28 Şubat’ta, 15 Temmuz’da haykırdığı gibi konuşuyor. Yoksa zaman ve mekâna göre şekil alan, kuru bir iktidar kavgasının tarafı ve taraftarı olarak değil. 

Manifestoyu 2021 yılının başında bir ziyaretin sonucu olarak gösterme densizliği “yumuşak demir” gibi olaylara, suni gündemlere ve güç odaklarına göre şekil alan/şekil aldırılan bir sürecin sonucudur ki; Milli Görüş’ün iki ana ilkesi bunu şiddetle ret eder.

1-Milli Görüş, ant-i emperyalisttir. Sömürüye, mandacılığı ret eder. Mazlumun yanında zalimin karşısındadır. Onun için sathı müdafaa ve hattı müdafaa vardır.  Satıh vatandır. Hat ise içinde bulunduğu ve kendini tanımladığı çatının altıdır.

2-Milli Görüş; hayra motor, şerre frendir. İyiyi, güzeli, doğruyu Hakkı ve sabrı tavsiye eder. Bu inançta olanların yanında durur, gözetir, korur. Şerre engel olur. Diliyle engel olur. Eliyle engel olur. Şehadet makamını bunun için önemser.

Bilir misiniz inanmış bir insandan daha güçlü bir silah icat edilmemiş, imal de edilemeyecektir. 

Ara başlıklarla manifestoyu analiz edelim şimdi: 

Manifesto aslında Asiltürk’ün “Milli Görüş’ün temel ilkeleri” başlığını taşıyan bir konuşma metninin sosyal medyada yayımlanmasıdır:

Milli Görüşçülerin Görevi
Manifestoda Milli Görüşçülere ilişkin bir göre ve sorumluluk kılavuzu var:  
-Millî Görüşçüler, kendi arzu ve istediklerine uyarak değil, ahlâki ve mânevî değerlere uygun olarak hareket ederler. Eğer inandığımız gibi yaşamazsak yaşadığımız gibi inanmaya başlarız.  
Millî Görüşçülerin görevi, hatası olanları kötülemek değil, onları uygun bir dille hak ve adâlete çağırmaktır.
Peygamberimiz (As.), insanlara şefkat ve merhametle davranmamızı emrediyor. Erbakan hocamız bunu çok iyi bildiği için konuşmalarında kırıcı olmamaya özen gösterir, dinleyenlerin akıl, mantık ve vicdanlarına hitap ederdi.

Saadet Parti’nin Misyonu:

Asiltürk, Erbakan’dan sonra Saadet Partisi yönetimine ilişkin eleştirileri var. Mustafa Kamalak döneminden başlayarak Temel Karamollaoğlu dönemi yöneticilerine yönelik farklılığı ortaya koyuyor:
“Erbakan hocamızdan sonra, Saadet Partisi’nin de görev yapan kardeşlerimiz, sâdece iktidarı tenkit etmekle yetindiler. Böyle olunca, ahlaki ve manevi değerleri savunduğu için, Saadet Partisini destekleyenlerin desteği azaldı” tespitinde bulunuyor.
Asiltürk, son seçimde Saadet Partisi yönetimini Millet İttifakı ve CHP ile işbirliği yapmasına yönelik ciddi ve somut eleştiri getiriyor:

“Bu destek azaldığından dolayı, bir önceki seçimde Millet Vekili çıkaracak kadar oy aldığımız illerde, seçim işbirliği dolayısıyla baraj uygulanmadığı halde, aynı oyu alamadığımız için Millet Vekili çıkaramadık.
Bir Siyasi Partinin başarılı olması için, inandığı gerçeklere hizmet etmesi gerekir. Bundan dolayı bizim öncelikli hedefimiz, toplumu ahlâki ve mânevi değerlere yönlendirmeye çalışması olmalıdır.”

“Millî Görüşçüler olarak bizi farklı yapan, yarım asırdır inandığımız temel değerlerimize bağlı kalmamızdır. En önde dalgalanan bayrağımız da, ahlâki ve mânevî değerlerimizdir...”

Saadet’in Strateji Yanlışlığı:

Asiltürk, Saadet Partisi’nin Milli Görüş’ün temel stratejisinden ayrılmasına yönelik eleştirilerinin dozajını giderek yükselterek son dönemde “geçim ittifakı”, “boş tencere” gibi sosyal medyada ilgi gören politikaları yorumluyor:

“Elbette toplumun maddî ihtiyaçlarını da dikkate alacağız. Ancak bunu yaparken Partiyi sâdece toplumun karnını doyurmaya çalışan bir parti gibi göstermekten de kaçınacağız.

Millî Görüşün partisini, diğer partilerden ayıran en önemli yönü, ahlâki ve mânevi değerlere bağlılığını ön planda tutmasıdır.
Buna dikkat etmezsek Erbakan hocamızın ifadesiyle önce diğer partilerden biri gibi olur, sonra da yok oluruz. Şunu unutmamalıyız: Bize oy verecek olanlar, maddî imkânlar elde etmek için yanımıza gelenler değil, inancımıza saygılı olanlardır.”
Bu ifadelerle Asiltürk, maddi kalkınmayı ön planda tutulduğunu manevi kalkınmanın arka plana atıldığının altını çiziyor.

İnşa ve İmar Hareketi:

Asiltürk bu hedeflerin oluşması için yine taban demokrasisini, Saadet teşkilatını adres gösteriyor:

“İnşallah, bu kongrede alacağımız kararlarla, Saadet Partimiz, kuruluşundaki değerleri savunur hâle gelir.”

“Önümüzde, şu anda tarihi belli olmayan bir Genel Seçim var. Bu seçimde başarılı olmak için, Bugün, memleketimizin içinde bulunduğu şartları inceleyerek o şartlara uygun tedbirler almamız lâzım.”

“Allah’ın izniyle bu kongrede, memleketimizin şu anda içinde bulunduğu sosyal ve siyasi şartlara uygun olarak hizmet edecek bir teşkilat oluşturacağız.”

“Güçlü bir Saadet Partisi teşkilâtı oluşturmak ve yukarıda durumlarını anlattığım gençleri, Millî Görüşe kazandırmak için, benim gözetimimde, geniş istişarelerle bir liste hazırlandı. Rabbimiz hayırlı hizmetler yapmalarını nasip eylesin.

“Yeni seçilecek Genel Başkan ve Genel İdare Kurulunun hayırlı hizmetler yapmasını Allah’tan diliyorum.”

Asiltürk’ün burada ortaya koyduğu yeni dönemin süreç liderliğini kendisinin yaptığını ilan etmesidir. Bu kuru kuruya bir liderlik mücadelesi değil, teşkilatın üzerinde ittifak yapacağı yeni bir genel başkan ve genel idare kurulu yapısını kurulmasıdır. Ve süreç manifesto ile ilan edilmiştir.

Erbakan’ı Anlamak ve Tebliğ Metodolojisi:

Asiltürk, manifestosunda cennetmekân Erbakan’ın tebliğ metodolojini hatırlatıyor:

“Erbakan hocamız, insanların kalbine, akıl ve mantığına hitap etmeye, ömrü boyunca devam etti. Yöneticilerin yaptığı bir hatâ ve yanlıştan dönmelerini isterken “Bunlar bizim kardeşlerimizdir” diye söze başlardı.
Biz onların da iyiliğini istiyoruz. Ancak şu konularda hata ediyorlar. Şöyle şöyle yaparlarsa, daha doğru olur. Kendileri de kazanır. Millet de kazanır.” derdi.

Böyle konuştuğu için, hitap ettiği insanlar, tepki göstermezler, tam tersine saygı duyarlardı.  Kamuoyunun desteğini kazanmak, Erbakan hocamız gibi davranmakla mümkün olur.”

Asiltürk’ün Saadet Partisi yönetiminin özellikle Ak Parti ve Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik geliştirdiği muhalefeti de eleştirdiği bunun sonucunun seçimlerde menfi olarak döndüğüne ilişkin tespiti de dikkat çekiyor:

“Etrafımızdaki insanlarda, bir hatâ ve kusur görürsek, o hatâ ve kusuru düzeltmeyi görev biliriz. Ancak, bu görevi yerine getirirken söze tenkitle başlar, suçlayıcı bir dil kullanırsak, konuşmamız dinleyenler üzerinde olumlu bir etki yapmadığı gibi, tam tersine bizden uzaklaşmalarına da sebep olur. Yapılan son kamuoyu yoklamalarında, desteğimizin çok düşük çıkasının sebebi konuşmalarda kullandığımız üslûbumuzdur.

Millî Görüşçülerin en önemli görevi insanları, iyi, güzel, doğru ve faydalıya, tek kelime ile ifâde edersek, hakka dâvettir. Bu görev, başta Saadet Partisi olmak üzere, bütün Millî Görüşçü kuruluşlarımızın en önemli  görevidir.”

Veri ve Analize Dayalı Milli Gençlik Vurgusu:

Asiltürk, yüksek inşaat mühendisi olması nedeniyle “veri ve analize” dayalı bir siyaset öngörüsünü de ortaya koyuyor:

“Seçme ve seçilme yaşı 18’e indirildiği için, bu güne kadar yaklaşık 8 milyon genç, seçme ve seçilme hakkını kazandı. Önümüzdeki seçimde bunlar oy kullanacaklar.

Anadolu Gençlik Derneği’nin, bir araştırma şirketine yaptırdığı kamuoyu araştırmasına göre, bu 8 milyon gencin %65’i, kendilerine ahlaki ve manevi değerler öğretilmediği için, inançsız olduklarını açıkça söylüyorlar. Bunların dışında, %35 oranında, yaklaşık 3 milyon genç Allah’a iman ettiklerini ifade ediyor.
İnançlı olduklarını söyleyen gençlere, hangi partiye oy veriyorsunuz diye sorulunca, hiç bir partiye oy vermiyoruz diyorlar. Anket görevlisi sizin inancınıza uygun bir parti var. Saadet Partisi, ona niçin oy vermiyorsunuz diye sorunca, gençler biz o partinin de bizim inançlarımızı, savunduğunu duymadık. Basında yer alan haberleri izliyoruz, o parti de diğer partiler gibi sâdece iktidarı tenkit ediyor diye cevap veriyor...

Millî Görüşçü kardeşlerim, bu durumda olan imanlı gençlere sâhip çıkmak, onların, hakka hizmet edecek hâle gelmeleri sağlamak çok önemlidir.

Anadolu Gençlik Derneği’nin gayretiyle bu konuda çok ciddî çalışmalar yapıldı. Yapılmaya da devam ediyor. Ancak bu kongreden sonra bu hizmeti Saadet Partisinin üstlenmesi gerekir.”

Asiltürk, yeni dönemin insan kaynağını Anadolu Gençlik Derneği’nden sağlayacağını da belirtmektedir ki, bu Ak Parti kadrolarının ihmal ettiği gerçekleştiremediği önemli bir siyaset kaynağıdır.  
 

Yorumlar 2
Sivasi 16 Haziran 2021 20:48

Numan kurtulmuş un partiden ayrılmasından Asiltürkün parmağı yokmu? Hocadan sonra sapma var diyor. Partiyi o eski cizgisine getirmek isteyenleri diskilaiye etmesinde niçin sessiz kaldı. Numan beyin üzerine gençleri kim yürüttü? 90 karda RP ile-Dergah arasını açmadan roli neydi. Partiyi kuran dergah 87 seçimlerinde Anapı desteklediler diyerek Cumhuriyet gazetesine niçin beyanat verdi. Fehmi bey bunları hatırlıyorsunuz dur. Övgüde aşırı gitmemişisiniz

Cudi abidoğlu 16 Haziran 2021 19:38

Yazı güzel bir tahlil, ancak ben Asiltürk'ün çıkışını çok yerinde ve "efadını câmi ayarını mâni"bir tesbit olarak beğendim.Bir Milli Görüşü olarak beklediğimiz bir ses , haykırış olarak kabullendi.Çok yerinde ve haklı serzeniş.

Yazarın Diğer Yazıları