Fehmi Çalmuk

'Soner Gel Bir de Bana Sor'

Fehmi Çalmuk

Soner Yalçın’ın geçen gün Sözcü’deki “CHP’ye Okuma Kodları” başlıklı yazısını okuyunca, Erol Evgin’in “Gel sen ne çektiğimi bir de bana sor” adlı şarkısı aklıma geldi.
"Soner Yalçın Hele Bir Dur, Keşke sorsaydın?" dedim. Bilirim; araştırır, tartışır sonra yazar da, bu yazıda O'na uymayan bir şeyler var. Yazayım, "ittifaklar cephesinde Milli Görüş'ü, Oğuzhan Asiltürk'ü ve Erdoğan ilişkisini bir daha kayıt düşelim" dedim.

“Son siyasi gelişmelerin doğru okunmadığını/analiz edilmediğini düşünüyorum” diyorsun ya keşke sorsaydın meslektaşım Soner Yalçın...

Biz de anlatalım:
1- Milli Görüş’ün Lideri
Soner Yalçın “Asiltürk, Saadet Partisi'nin ‘genel başkanı’ değil, lideridir! Rahmetli Erbakan'ın anma toplantısındaki protokol fotoğrafı bunun somut belgesidir. İmzasını “Milli Görüş lideri” diye atmaktadır!” denmektedir.
Zaten Oğuzhan Asiltürk’ün genel başkan olması iddiası da olmadı, hevesi de. Geride kalmak, istişare makamı olmak onun için daha önemli. Saygın, etkin, belirleyici bir rol...
Ancak, şöhret de olmak istemedi. Merhum Erbakan, aralarındaki görev dağılımını “Benim Görevim insanları İslam dairesinin içine çekmek, insanları iman dairesinin dışına çıkmasını önlemektir” diye anlatırdı.
Oğuzhan Asiltürk, Kudüs TV’deki röportajında, “Bu bir parti ziyareti değildi. Erbakan bu davanın lideriydi, sonrasında bu konumu istemediğim halde bana zorla devrettiler. Sayın Cumhurbaşkanı Milli Görüş liderini ziyarete geliyor. Bu çok takdir edilecek bir şey“ demektedir.

2- Asiltürk, Nakşibendi değil Kadiri dervişidir
Soner Yalçın “Oğuzhan Asiltürk... Nakşibendi Gümüşhanevi Dergahının (Erbakan gibi) İTÜ talebeleri ekolünden. 1950'lerden itibaren Milli Görüş çizgisinin öncü isimlerden. Dava adamı... İlkelerin politikacısı“ demektedir. 

Oğuzhan Asiltürk Nakşibendi dergahlarına değil Kadiri Dergahı’na bağlıdır. Cehri zikrin ön planda olduğu Kadiri tarikatı belki Oğuzhan Asiltürk’ün sakin ruh haliyle çelişir gözükebilir, ancak Edirne’de mukim,

 esnaflık yapan şimdi Rahman’a kavuşmuş Havlucu Ahmet Efendi’nin önde gelen dervişlerindendi. Ayakta kurulan zikir halkasındaki ahengi görmenizi isterdim.

4- Asiltürk, İma Etmez, Korkak Değildir
Soner Yalçın, “Asiltürk, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı daima pragmatist/ takiyeci bildi; dava adamı görmedi” demektedir.

Oğuzhan Bey’i iyi tanısa veya analiz etseydi, Asiltürk’ün ima yoluna sapmayan bir siyasetçi olmadığını bilirdi. Çünkü ima korkakların dilidir. Siyaset yapma biçimleri, olaya yaklaşım ve sonuca gitme biçimleri Asiltürk ve Erdoğan’ın birbirinden farklıdır. Sonuç alma noktasında siyasi yol haritasında Erdoğan lider yapısı nedeniyle toptan faydayı öngörebilir.

Ancak ona “Takiye” ithamında bulunmak Asiltürk’e uygun bir karakter değildir. Erdoğan da Asiltürk gibi sözünü esirgemez, kolay kolay geri adım atmaz. Erdoğan’ın geçmişteki Necmettin Erbakan’ın siyaset yapma biçimine yönelik eleştirileri bunu gösterir. Takiye imani bir zaafın işaretidir. FETÖ, Şia’nın beslendiği ana damardır. Asiltürk, imani konuda bu yorumu yapmaz.

5- Adaylıklarına Karşı çıkması
Soner Yalçın, “Erdoğan'ın 1985'te İstanbul İl Başkanı olmasına karşı çıktı. Bu nedenle, Erdoğan'ın 1989'daki Beyoğlu Belediye Başkanlığı Adaylığına karşı çıktı.” demektedir.

Refah Partisi’nin o dönemi, Erbakan’ın da Asiltürk’ün de yasaklı olduğu dönemdir. Zira o dönem, Erdoğan Erbakan ile görüşmelere şirket ortaklarının toplantısı gibi gelir (Sürtaş ve Nida), RP’nin örgütlenmesini sağlarlardı. O dönem Erdoğan’ın tabiri caizse “teknik direktörü”, il başkanı Doç. Dr. Kahraman Emmioğlu’dur. Necmettin Erbakan’ın İTÜ’den öğrencisi, Asiltürk’ün okul arkadaşıdır. Ağır Sanayi hamlesinin Temel Karamollaoğlu gibi kurmay kadrosundandır.
Erdoğan’ı iki adaylığa da sürükleyen isimlerin başında Emmioğlu gelir. İkinci isim ise eski Kasımpaşaspor başkanlarından, kabadayı aleminin 'Dede Sultan'ı olarak namlanan Sultan Demircan... Ali Rıza Demircan’ın ağabeyidir. Refah Partisi’nin Beyoğlu gibi bir yerde meyhanelerin, gece kulüplerinin ve randevu evlerinin olduğu bir bölgede, ancak ve ancak Sultan Baba’nın himayesinde Erdoğan gibi bir adayla bu sağlanabilirdi. Nitekim İslam’ı, Hakk’ı ve Milli Görüş’ü tebliğ etme konusunda Erbakan gibi Asiltürk’de Erdoğan’ın arkasında durdu, duasını aldı.

6- Mazbatayı Asiltürk değil Erbakan Hoca iptal ettirdi

Soner Yalçın “ Bu nedenle, Erdoğan'ın 1991'de milletvekili seçilmesini engelledi. (Öyle ki; Erdoğan seçimi kazanıp mazbatasını aldıktan sonra seçim kuruluna yaptırdığı itirazlar ile (fazla tercihli oy alan) Mustafa Baş'ın milletvekili olmasını sağladı.” demektedir.

Asiltürk, tercihli oy sistemiyle seçime giren adaylara yaptığı uyarıda “Genel merkezin sıralamasına karşı gelip tercihli oy yoluna giden adayların İslami davranmayacağını, kul hakkına gireceklerini ve haksızlık yapacaklarını” söylemiş, ”Zalim olmayın” demişti.
Bakın bu olayı Merak Edilen Kızlar Kitabı’nda nasıl anlatıyorum:

Özellikle 6’ncı Bölge 1’inci sıra adayı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Düşünüldüğü gibi de oldu, seçimi kazandı, mazbatasını aldı ve milletvekili oldu ama bir aksilik vardı. Tercihli oy sistemi nedeniyle parti içinde tartışmalar çıkmıştı. Daha önceden Bayrampaşa Belediye Başkan Adayı olup seçimi kaybeden Mustafa Baş, tercih oylarıyla Erdoğan’ı geçmişti. Aynı parti, hatta aynı teşkilattan iki arkadaşın birbirlerine karşı tercih oy avına çıkmış olması tartışmaları da beraberinde getirdi. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) bir itiraz durumunda oyları yeniden saydırabilirdi.
Bu konuda iki iddia parti içinde dolaşır. Birinci iddiaya göre, Erdoğan milletvekili mazbatasını almasından birkaç gün sonra Balgat’ta bulunan RP Genel Merkezi’ne “Erdoğan” yazılı kırmızı plakalı bir arabayla gitmişti. Erdoğan arabasını tam da “Erbakan” plakalı Mercedes’in arkasına park etmişti. Bu olay RP Genel Merkezi’nde bomba etkisi yaptı. Korku oluşturdu. El altından Mustafa Baş’a YSK’ya itirazda bulunması için baskı yapıldı.
İkinci iddia ise Erdoğan’ın yakın çevresinin, YSK’ya itirazda bulunmaması için Baş’a baskı yaptığı yolunda idi. Mustafa Baş seçimi kazanmasına rağmen bir kaç ay ortalarda pek gözükmedi. Nihayet YSK, Tayyip Erdoğan’ın 11 gün taşıdığı mazbatasını iptal etti. Erdoğan olay üzerine üzgündü üzgün olmasına ama “Ben sarsılmış değilim. Normal bile karşıladım diyebilirim” diye açıklama yaptı. Erdoğan’ın tek itirazı tercihli seçim sistemineydi. “Ortada ‘tercihli sistem’ denilen bir zulüm sistemi var. Kalkıp 100 oy alacaksın. 15 tercih alacaksın, peki 85 kişi ne olacak? O listeyi aynen kabul eden 85 kişinin, o kabulünü reddediyorsunuz, 15 kişinin tercih kullandığı kişiyi başa getiriyorsunuz. Adil bir anlayış değil bu.”

 Erdoğan ve Baş arasında cereyan eden çekişmenin perde arkasında akla gelmeyecek bir mücadele daha vardı. Baş da Erdoğan gibi Rizeliydi. O dönem İskender Paşa ve İsmail Ağa cemaatlerinin kadın müntesipleri arasında bir tartışma başlamıştı. Kavganın ana ekseni tesettürdü. O dönem İsmail Ağa Cemaati çarşafı, İskender Paşa ise pardesüyü tercih ediyordu. RP çevrelerine göre Erdoğan ile Baş arasındaki çekişmenin gerisinde bu iki cemaat arasındaki kavga vardı. Zeytinburnu’ndaki bir Nakşibendi Dergahına bağlı olan Emine Erdoğan da İskenderpaşa gibi pardesü giyiyordu. Mustafa Baş ise hanımı çarşaflı olduğu için İsmail Ağa Cemaatinden önemli ve geniş bir şekilde destek almıştı. İsmail Ağa’nın kadın müritleri kapı kapı dolaşarak Mustafa Baş için tercih yapılmasını istemişti. İstanbul’da tercih kullanılmayacağına ilişkin genel karar alınmasına karşın Baş, tercih oylarıyla Meclis’e girdi.

7- Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığını Asiltürk Sağladı

Soner Yalçın, “Bu nedenle, Erdoğan'ın 1994'de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığına karşı çıktı.” demektedir.

Bu konuyu “Oğuzhan Abi Ben Geldim” başlıklı yazımda bakın nasıl anlatıyorum;
“1994 yılında yapılan yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığıiçin Necmettin Erbakan'ın kafasında bir isim vardır. İsmin oluşmasında merhum Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş ile merhum iş adamı Hasan Kalyoncu'nun büyük rolü vardı. Ali Coşkun Suudi Arabistan'dan davet edildi ve bizzat Erbakan'ın ağzından İstanbul adaylığı teklif edildi. Herkes Ali Coşkun'un adaylığına kesin gözüyle bakarken, devreye Oğuzhan Asiltürk girdi. Dışarıdan bakıldığı zaman Erdoğan'la Asiltürk'ün üslupları birbirine benzemez. Asiltürk, Erbakan'dan Recep Tayyip Erdoğan'ı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı yapmasını istedi. Bu istek üzerine Erbakan lafı ikilemeden, yeniden herhangi bir istişare toplantısı yapmaya bile gerek görmeden Erdoğan'ın adaylığını ilan etti. Bu nedenle Asiltürk, Erdoğan için böyle hayati bir noktaya sahip”

8- Asiltürk, Milli Mücadeleciler’e destek vermez
Soner Yalçın, “Erdoğan kazanınca yanına hemen Ali Müfit Gürtuna'yı koydu! Asiltürk bu tavırlarında Erbakan ile karşı karşıya geldi, kiminde başarılı oldu, kiminde isteği gerçekleştiremedi...”demektedir.
Uzun yıllar Anavatan Partisi’nde siyaset yapmış Gürtuna, Milli Mücadele ekolünden...

 Oğuzhan Asiltürk Milli Mücadeleciler’in tasavvuf ve tarikat karşıtlığına kızar, eleştirir ve bu küslüğünü sürdürenlere gerçekten sınır koyardı. Özellikle MSP döneminde Milli Mücadeleciler’in; MTTB, Akıncılar ve MSP gençlik kolları ile mücadelesinde ve Konya'da Hazreti Mevlana Türbesi önünde Mevlana'ya yönelik attıkları sloganlardan dolayı oldum olası onlara karşı mesafelidir. Melih Gökçek de Cemil Çiçek de Milli Görüş geleneğinin içinde yer alan diğer Milli Mücadeleciliğe bulaşmış birçok isim bundan nasibini almıştır
Ali Müfit Gürtuna’nın belediye başkan vekili olması tamamen Necmettin Erbakan'ın kararıdır. Bağımsızlar hareketinden bu yana siyaset arkadaşı Ali Güneri ve Refahyol Hükümetinde bakan yaptığı oğlu Rıza Güneri’yi kırmamış, Konyalılar olarak destek verdiği Gürtuna’ya yol vermiştir. Hatta Erdoğan, siyasi yasaklı olup cezaevine girdiği dönemde belediye başkan adaylığı söz konusu olduğunda, Ali Müfit Gürtuna için “kefil olmam“ ifadesini kullanmıştır.

9- Asiltürk, Osman Nuri Kabaktepe’yi önermedi, önermez, bu işlere girmez
Soner Yalçın, “İddia o ki; Erdoğan ile Asiltürk görüşmelerinde İstanbul il başkanlığı pazarlığı yapılmıştı! Hiç ihtimal vermiyorum.” demektedir.

Hemfikirim...Önermedi, önermez, bu işlere girmez. Siyaset tarzı da böyle değil geleneği de...Sınırını bilir.

İrade beyanı Erdoğan’a aittir. Asiltürk ile görüşmesine Erdoğan tarafından bir paraf atılması gerekiyordu, Kabaklıtepe kararıyla atıldı.

Bundan sonra siz, fotoğrafın da makamın da büyüğüne bak.

Yazdıklarımı bir daha okudum da Soner Yalçın'a mektup gibi oldu. İzliyorum takip ediyorum... Odatv.com görüntülü haberciliğe doğru yelken açmış. Ayağının  dozuyla Serdar Cebe buyolculuğun kaptanlığını üstlenmiş, Can ciğer kuzu sarması Barış'ların yükünü omuzlamızsınız. Her veda bir merhabadır. Yine Milli Görüş'ü yazarken yine sen yine gel bize bir sor...

Yazarın Diğer Yazıları