
Tosunun Raconu
Fehmi Çalmuk
İncil’de geçen “Aranızda günahsız olan, ona ilk taşı atsın!” sözünü son günlerde yaşanan olaylara adapte edersek “Aranızda günahsız olan, Türkiye için söz söylesin” denilebilir.
Ne oluyor azizim?
Ne demişti Berat Albayrak:
-At izi, it izine karıştı…
Şimdi bakalım at kim, it kim...? İzler yol bulmaya çalışan kim?
Kayıt dışı dünyanın siyasete, Türkiye’ye müdahalesini görüyoruz. Abanıyor, çullanıyor. ‘Bu vatanın fedaisiyim diyerek dinamit koyuyor, koyulan dinamit fitillerini ateşliyor.
Adam sende “yesinler birbirlerini” diyecek durumda olabilir miyiz ? Selamımız, sabahımız olmadığı insanların ‘kör gözün parmağına’ diyerek birbirlerinin gözlerini oymalarını kahvemizi yudumlayarak seyredebiliriz.
Hani bir zamanlar darbe lideri demişti ya:
“Asmayalım da besleyelim mi?”
İzlemeyelim de bir tarafı da tutacağız? Elbette hedef devlet ise devletin tarafını, hedefteki devlet ve milletin adamları ise devletin adamları ve milletin adamlarını tutacağız.
Sedat Peker’in, yetiştiği, büyüdüğü, semizlendiği ortam bir mafya dünyası, yer altı dünyası, işin doğrusu suç dünyasıdır. Kayıt dışı Türkiye’nin içinde büyüyüp, gelişip her videoda “sıradaki gelsin” diyorsa, kendisini günahsız/başkalarını günahkar ilan edip, başlarını taşlara çarpıyorsa düşünmek gerekir.
Ahmet Rasim’in dediği gibi “o eski civanmert gözü pek kabadayılar”ın töresi, adabı vardı. Giderek bunun adı yer altı dünyasında “racon” olarak anılmaya başlandı. Esasen racon bir büyüğün taraflar arasında kararın adıydı. Racon kesene de bir racon kesecek bulunur elbet…
Hedefte Önce Türkiye sonra Erdoğan Var
Olan olayların, yapılan açıklamaların nihai hedefi Türkiye’nin 2023 vizyonudur. Zira bunu terör örgütü başı Karayılan bile anlamıştır:
“Herkes bu savaştan sonra bölgenin yeniden dizayn edileceğini biliyor. Şimdi bakıyoruz; bölgeyi işgal eden ve sömürgeci devletler, bu yeni dizaynda Kürtlerin yer almaması için önemli çabalar içerisinde bulunuyorlar. Yine Lozan Antlaşması’nın geçerlilik süresi 100 yıldı. Mevcut durumda 2 yılı kalmış bulunuyor; 2023 yılında artık hükmü kalmayacaktır ve Türk devleti, ‘Lozan’da bize haksızlık yapıldı’ demektedir. Bunu Erdoğan kendisi dile getirdi. Şimdi, Misak-ı Milli sınırlarını siyasi, hukuki ve askeri olarak gündeme getirmek için Lozan Anlaşması’nın süresinin dolmasını bekliyorlar. Şu an böylesi bir hazırlık içerisindedirler. Türk devleti bu temelde bir strateji yürütmektedir. Bunun için Afrin’den tutalım Harkuk’a kadar bir tampon bölge oluşturmak istiyorlar. Hem Rojava’nın güneyindeki toprakları işgal etmek ve hatta daha da ileri gitmeyi hedefliyorlar. Bu, aslında Misak-ı Milli’yi talep etme, isteme ve bu şekilde kendisine dahil etme stratejisidir.”
Nur Locası’nın Rolü Ne?
Elbette hedefe ulaşmada süreci yöneten Recep Tayyip Erdoğan ise listenin başındadır.
Ak Parti’nin ‘ağlak bakanı’ partililere 2021 yılının Ocak ayında şunu söylüyordu:
-Mayıs ayında önemli gelişmeler olacak…
15 Temmuz’dan bu yana örümcek ağı gibi örülen “Erdoğan’ı yalnızlaştırma” operasyonu devam ediyor. Bütün yollar Roma’ya çıkar derler ya siyaseten de, ekonomik olarak da bütün yollar tek bir kişiyi ekarte etmeye dayanıyor.
“İnadına inadına Erdoğan gitmeli” diyorlar…
Joe Biden da bunu söylüyor, İsrail’in Nur locası da…
‘Nur locası da ne derseniz? Türk isimli Türkiye Dışındaki ilk mason locasıdır. Nur Locasının en büyük finansman desteği hangi İslam ülkesinden derseni;
İzleyin izleyin doğru doğru adrestesiniz…
6 Haziran 1985 tarihinde İsrail Büyük Locası'na bağlı olarak kurulan Telaviv'deki 73 sayılı “Nur” Locası; dönemin Türkiye Büyük Locası “Büyük Üstadı” Şekür Okten ile TESEV'in kurucularından Jak Kamhi'nin katılımıyla açılmıştır!
Bu locanın 15 Temmuz ile de çok yakından ilgisi var. 30 Eylül 2016'da Şimon Peres’in Tel Aviv’de yapılan cenazesinin olduğu gün akşamı Nur locası toplantı yapmış, 15 Temmuz’un komuta kademesinden yer alan rütbeleri sökülmüş general Akın Öztürk’ün cezaevinden kurtarılması kararı alınmıştı. Darbeci Akın Öztürk 1996-98 arasında Tel Aviv’de askeri ateşe iken Nur locasına üye oldu. Ne tesadüf ki cenazeyle birlikte toplantıya da katılan Türk diplomat şimdi Filistin halkı için Mescid-i Aksa için uluslararası düzeyde Türkiye’nin tezini açıklıyor.
Ali Babacan’dan sonra Ahmet Davutoğlu’da Ak Parti içindeyken Erdoğan’a karşı Abdullah Gül’ü destekleme komitesinin içinde yer aldığını söylüyor. Erdoğan ise bu iki isme daha önce ismi FETÖ tetikçiliğine çıkmış bir yazar ile cevap veriyor:
-İçimizdeki Mescidi Aksa’ları Yıkmak istiyorlar…
Zira Mescidi Aksa’yı kim yıkmak istiyor?
Zarf Kadar Mazruf da Önemli
Onların işbirlikçiliği ile suçlanan liderler koruyup kolladıkları, uçaklarından indirmedikleri yazara şimdi ateş püskürüyorlar.
First Leyd’i Çankaya Köşkünden indiği gün yine aynı yazara “intifadayı başlatacaklarını” söylemişti. Boğaziçi eylemleri onlar için intifadanın başlangıcıydı.
İşin garip tarafı Ak Parti kadrolarının ve son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat telefonla yazarı arayıp kızgınlığını paylaşma sürecinin hazırlanmasıdır. Zira mektup kadar mazruf da önemlidir.
AK Parti’nin Brütüsleri
Bu iş sadece Sedat Peker’in açıklamaları değildir. İş sanıldığının/var olanın aksine konvansiyonel bir operasyondur. Peker bu işi örgütleyen, yöneten, yönlendiren, uygulayan değildir. Senaryoda aktör de değildir. Tetiği çekmiş, ancak tetiği çeken sırra kadem basmıştır. Yakında geçmiş olsuna/ yada başsağlığına gelircesine açıklama yapacaktır. İnşallah bu isim Erdoğan’ın yanıbaşından/civarından mahallesinden çıkmaz…
İşin içinde Ak Parti’nin brütüsleri vardır. Zira Erdoğan pandemiye rağmen el çabukluğu ile toplantı 7’inci Ak Parti kongresiyle partisini bir uçurum kenarından kurtarmıştır. 2015 seçimleri öncesi gibi Erdoğan’ı yalnızlaştırma operasyonu sürmektedir.
Dindar Süleyman
Adı derine çıkmış Mehmet Ağar’a saldırmanın altında da Erdoğan’a sağladığı destek vardır. Şimdilerde videoları seyretmeden önce “Açın da seyredelim Tosun’u” dediğini adım gibi biliyorum. Bürokrasi ve siyaset merdivenlerini ağır ağır çıkmış Mehmet Ağar’ın “Tosun aşağı, Tosun yukarı” yorumundan başka adımları, kavgaları, hesaplaşmaları ve önemlisi de “Tosunun raconu” vardır.
Ya Süleyman Soylu’ya ne dersiniz?
O diyor ya “1,5 aydır bekliyordum.”
Bekliyordu. 15 Temmuz gecesi TRT binasını FETÖ’cülerden kurtarırken “Meydanları terk etmeyin” sözlerini de, "Ohhh! paralar PKK'ya gitmiyor, millete gidiyor. Oh, oh! Not alın not, not" gibi sözlerinin de kaydedildiğini iyi biliyordu. Bu sözlerin ciro edileceğini biliyordu.
Sağdan soldan, önden arkadan gelen saldırıları hesap ederken Ak Parti içindeki saldırıları da göğüslemeye çalışıyordu. Erdoğan’a gelen/gelecek bütün saldırılara karşı paratoner olan Soylu’nun terörist başı Karayılan’dan sonra kendi değimiyle bir vatan fedaisinin diline dolanması ne kadar acı!
Sıralıyor:
“Süslü Sülo…Temiz Süleyman… Aslan Süleyman”
Süleyman Soylu, yıllar önce Demokrat Parti Genel Başkanı iken katıldığı bir tv programında “kendinizi nasıl tanımlarsınız?” dediğinde şunu söylüyordu:
-Dindar…
28 Şubat işbirlikçilerinin Demokrat Parti’ye çökme gerekçelerinden biri “Dindar bir genel başkan istemiyoruz” sözleriydi.
Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir içişleri Bakanı, Bakanlığının bahçesine günde beş vakit ezan okunan bir cami yaptırdı.
Hem de bir dönem “irtica PKK'da’ daha tehlikeli” diyenlerin rapor hazırladığı komutanlığın, Genelkurmayın karşısına… Hem de SİT alanına… Hem de Selçuk mimarisiyle… Kendisini tarif ediyor ya:
-Dindar Süleyman…
Soylu için Virüs Demişlerdi
Eğer Tansu Çiller’in kalemşörü, merhum Mesut Yılmaz’ın “muslukçu” dediği yazar Sedat Peker’in yanında durup, Süleyman Soylu’ya yönelik hamleye başlamasaydı olup biteni bu kadar anlayamayacaktım.
Peker’in bir cümlesi var:
"Reis’in kulağına bir şeyler geliyor. Bu İstanbul'da bir sorun var" demesi üzerine Soylu'nun "İstanbul'u ben yönetemiyorum. Berat yönetiyor"
Bu sözün altını sıkı sıkıya çizin. Zira Berat Albayrak olayı Ak Parti açısından önemli bir dönüm noktası, kılıçların çekilmesidir.
Zira Soylu Ak Parti’ye katıldığı zaman yüksek perdeden “Partimize virüsler girmiştir. Onlara geçit vermeyeceğiz” diyenler Ak Parti’nin içindedir.
Mahremine karşı yapılan/yaptırılan polis operasyonun altında Ak Parti içinden, emniyet bürokrasisinden, Alman istihbaratından CHP belediye başkanına kadar isimler vardır. Süleyman Soylu o operasyonu bir kenara yazmış, daha da hesabını görmemiştir.
Peker o olayın neresindedir? Onu bilmiyoruz. “Süslü Sülo…Temiz Süleyman… Aslan Süleyman” diyerek Süleyman Soylu’dan bahsediyor ya Sedat Peker; yakın zaman yapılan operasyonlarda ilginç notlar aktaralım:
SBK Holding’e yönelik operasyon başladığında, kaçak iş adamını makamına çağırarak “Türkiye’ye karşı operasyon içinde olanın alnını karışlarım, burnundan fitil fitil getiririm” diyen Soylu’dan bahsediyor.
İddialara göre Mustafa Sarıgül’ün 900 milyon dolarıyla ilgili alacak/verecek tartışması yaşayan dünürü (akaryakıt kaçakçılığı operasyonunu içinde yer alan) Altunbaş için partisinin bakanlarını bile karşısına Süleyman Soylu alan, Erdoğan’a şikayet etmelerine karşı “yetim hakkının yedirmem” diyebilmiştir.
Bu kadar yıl tanışırız, ortak dostlarımız, ortak canlarımız var. Süleyman Soylu ile baş başa yayınlanan bir fotoğrafımız yok. Ancak Diyarbakır annelerinin bağırlarına bastığı evlatlarının yanında ikinci fotoğrafın Süleyman Soylu’nun fotoğrafı olduğunu bilirim… Dua insanı korur be azizim !
Diyor ya, Yunus Emre bir ilahisinde:
Süleyman kuş dilin bilir dediler
Süleyman var Süleyman'dan içeri…