Ayhan Bilgen: Vallahi, 7 Haziran'da Halkın HDP'yeTanıdığı Kredinin Hakkı Verilemedi
Türkiye'nin sesi Partisi Kurucu Genel Başkanı Ayhan Bilgen, moderatörlüğünü genel yayın yönetmenimiz Fehmi Çalmuk'un yaptığı Politik Adam Programında 'ilk olarak hangi siyasi partileri ziyaret etmek isterseniz' şeklindeki soruya 'Burada çok özel bir beklentimiz, planımız yok ama bize karşı en önyargılı olan, bizi birebir tanıdığında kafasındaki şablonların kırılmasını sağlayabileceğimiz dolayısıyla da Türk milliyetçisi partileri galiba tercih ederim.' şeklinde cevap verdi. Bilgen ' Sayın Devlet Bahçeli'yi ziyaret etmek ister misiniz?' sorusunu ise ' Gayet tabi olabilir, özel talebimiz falan yok, öyle bir beklenti içerisinde değiliz ama bundan çekinmeyiz de. Böyle ekran önünde bir emrivaki yapmayı şık bulmadığım için nezaketen, üslup açısından söyledim ama ben görüşmekten asla imtina etmem.' diye yanıtladı.
Kurduğu Türkiye'nin Sesi Partisi ile siyaset sahnesin9e yeniden boy gösteren Ayhan Bilgen, genel yayın yönetmenimiz Fehmi Çalamuk'un moderatörhlüğünü yaptığıı BBNTÜRK'teki Politik Adam programında HDP'ye karşı ilginç açıklamalarda bulundu. Bilgen "Ben içinden çıktığım hiçbir yapıyı acımasız ve haksız eleştiriye tabi tutmadım. Bunu da ahlaki bulmam. Kendimi dahil ederek özeleştiri yaparım derim ki biz HDP'deyken şunu başaramadık. Toplum bizden bunu bekledi ama biz yeterince yapamadık. Vallahi 7 Haziran'da halkın bize tanıdığı kredinin hakkını veremedik"dedi.
Ayhan bilgen'in 13 Nisan 2022 tarihinde yayımlanan Politik Adam Programı'nın röportajının birinci bölümünü sunuyoruz.
POLİTİK ADAM: Konuğum Ayhan Bilgen, kendisine görüşlerini sormuştuk, o bize bir takvim açıklamıştı. 18 Mart'ta bir Deklarasyon ve Nevruz'da da partiyi ilan edeceklerini söyledi. Türkiye'nin en yeni partisi ve Türkiye'nin Sesi Partisi olarak kuruldu. Şimdi Türkiye'nin Sesi Partisi ile başlayalım. Genel Başkanım diyelim değil mi, Kurucu Başkan da, daha bir görev dağılımı yapmadınız ama ağzımız böyle alışsın. Hani artık sıkıştırmak bize de gazeteci olarak hak düştü. Artık bir sorumluluk makamındasınız. Neden Türkiye'nin Sesi, yani bu bazı kesime Türkiye partisi olamamış bir siyasi partiye cevap niteliğinde mi, niye Türkiye'nin Sesi?
BİR KİMLİK ÜZERİNDEN SİYASET YAPMAK SORUN ÇÖZMUYOR
Ayhan Bilgen : Aslında Türkiye'ye seçim sonuçları üzerinden baktığınızda, seçim akşamları haritaya baktığınızda Türkiye'de sosyolojik bir bölünmeyi okuyorsunuz. Yani sadece Kürtlerin yoğun olduğu bölgeler için söylemiyorum. Sahillerdeki siyasi tercihler, İç Anadolu, Karadeniz, Doğu, Güney Doğu sonuçta artık homojenleşmiş vaziyette. Gayet tabi istisnalar var.
POLİTİK ADAM: Size her sorulan soruda yani değerli vatandaşlarımız, izleyicilerimiz beni mazur görsün, sizi bir Kürt sorunu, bir Kürt partisi, bir bölge partisi olarak veya bu konuyu konuşmaya zorlayan bir üsluptan rahatsız mısınız?
Ayhan Bilgen : Hayır, ben her şeyin çok rahat tabusuz, dogmasız çok rahat konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Biz kendimizden eminiz sonuçta bir dar bölge ya da sadece bir kimlik üzerinden siyaset yapmanın sorun çözmediğini düşünüyoruz.
TÜRKİYE'DE BİR ORTAK SESE İHTİYAÇ OLDUĞU KANAATİNDEYİZ.
POLİTİK ADAM: Zaten partinizin ismi de buradan geliyor.
Ayhan Bilgen : Tabii ki, dolayısıyla bu Türkiye'deki aslında siyaset sosyolojisi açısından kaygı verici olan homojenleşme yani belli bölgelerin sadece bir siyasal aidiyete mensup sanki bir resim ortaya çıkartması aslında Türkiye'nin geleceği açısından kaygı verici bir durum, endişe verici bir durum. Dolayısıyla da biz bütün Türkiye'yi, bütün bölgeleri, bütün kesimleri temsil eden yeni bir siyaset tarzına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Yani bu kamplaşma, kutuplaşma siyasetinin Türkiye'de iletişimi zorlaştırdığını, siyasetin sorun çözme kapasitesini yitirdiğini düşünüyoruz. Onun içinde hiçbir ayrım yapmaksızın, inançlar konusunda, etnik kimlikler, diller, kültürler konusunda bir ayrım yapmaksızın Türkiye'nin ortak sorunlarına yine Türkiye'nin bütününün hassasiyetlerini gözeterek yine Türkiye'de yaşayan herkesin hassasiyetlerini gözeterek ortak bir çözüm bulma arayışıdır bizimki. Onun için de Türkiye'de bir ortak sese ihtiyaç olduğu kanaatindeyiz. Özellikle de geçtiğimiz programda kısmen açmıştım, Türkiye'de bir gürültü var evet ama sesi çok çıkanlar var bir de sesini duyuramayanlar var. Tam da Türkiye'de sesi duyulmayanlar, sesini duyuramayanların sesi olmak, onların kendi seslerini duyuracak bir platform bir zemin olmak için yola çıktık.
SANKİ DEDEDEN BİR SİYASET DEVRALIYORSUNUZ VE TORUNLARINIZA DA O MİRASI BIRAKIYORSUNUZ.
POLİTİK ADAM: Yani sessiz bir çığlık mı, dip dalga mı Türkiye'nin Sesi?
Ayhan Bilgen : Yani öyle tarif edilebilir çünkü Türkiye'de gerçekten aslında çok fanatik kesimler her yerde seslerini duyuruyorlar. Her partinin içerisinde en gergin, en radikal, en fanatik kesimler parti siyasetini de kuşatmışlar ve bütün partileri adeta esir almışlar. Ama Türkiye toplamında neye denk geliyor bu fanatizm, bence %15-20'leri geçmiyor. Yani böyle mutlak doğruları olan, kendi partisinden başka diğer bütün partilere düşman gözüyle bakan, herkesi kendisinin ötekisi gibi tarif eden anlayışa sahip kesimler Türkiye toplamında bence %15-20. Bunu partilere dağıttığınızda tabi partilerin büyüklüğüne göre birer ikişer puan, üçer beşer puan düşer. Ama siyasetteki etkilerine baktığınızda Türkiye'deki %80'i, %70'i esir almış durumdalar, kuşatmış durumdalar. Hepimizin zihinlerini, düşünme melekelerimizi, vicdanlarımızı esir almışlar. Biz özgürce gayet tabi bütün görüşleri tanıyarak, hepsiyle tanışarak, hepsini dinleyerek neden ülkemizin ortak sorunlarına ortak çözümler bulmayalım yani ben ölene kadar sanki bir dine inanmış gibi sanki bir futbol takımı tutar gibi bir partiye körü körüne bağlanmak zorunda mıyım? Yani ülke sorunlarına hangi parti daha doğru çözüm öneriyorsa, hangi parti güncel gelişmeleri, dünyayı doğru okuyorsa gayet tabi o yönde insanlar tercih yapabilirler. Ama bu fanatik kitleye baktığınızda sanki dededen bir siyaset devralıyorsunuz ve torunlarınıza da o mirası bırakıyorsunuz.
BİZ TÜRKİYE'NİN SESİ DERKEN İDDİALI BİR ŞEY SÖYLEDİĞİMİZİN FARKINDAYIZ.
POLİTİK ADAM: Türkiye'nin sesi olma politik açıdan, politik söylem açısından, siyaset yapma stratejisi açısından zor bir isim değil mi, ağır bir isim, sorumluluk gösteren bir isim, hani siz hasbelkader Kars'a gideceksiniz, eski mensup olduğunuz siyasi partinin güçlü olduğu illere gideceksiniz ve Türkiye'nin Sesi Partisi olarak gideceksiniz.
Ayhan Bilgen : Ben Türkiye toplumunun büyük çoğunluğunun bir sağduyuya sahip olduğunu düşünüyorum. Serinkanlılığa, bir vicdana, bir anlayışa, bir ferasete sahip olduğu kanaatindeyim. Neden yeni bir siyasi arayışına girdiğimizi de bence bu çoğunluk gayet iyi biliyor. Bütün kesimleriyle yani bu ülkede belki kendini daha milliyetçi tarif eden de daha sol tarif eden de işte daha inançlar üzerinden ya da kültürel kimlikler üzerinden tarif edenler de aslında bizim hangi kaygılarla, hangi beklentilerle siyasette yeni bir arayış içerisinde olduğumuzu biliyorlar. Yani bu küçük bir azınlık elbette bundan rahatsızlar, onlar çünkü oyları sanki birinin tekelindeymiş gibi görüyorlar. Her siyasi partide var bu yani siz işte bir partinin bloke ettiği Türk Milliyetçisi oylar ya da Kürt oylar ya da dindar oylar ya da Alevi oylara dair bir onların ilgi odağı olacak bir söz sarf ettiğinizde, onların canından bir parça koparıyorsunuz sanki, onların malını gasp ediyorsunuz gibi bir algıya giriyorlar. Bu halkın iradesine saygısızlıktır. Sonuçta toplum özgür yurttaşlardan oluşur, herkes kendi kimliğiyle birlikte, kendi inancı, kültürel değerleriyle birlikte bu ülkede bu dünyada insanca yaşama hakkına sahipse, o zaman uğruna kavga vermeye değecek bir durum yok, birbirimizi boğazlayacak, birbirimize çelme takacak, birbirimizin önünü kesecek bir psikolojiden çıkmamız lazım. Siyasette maksat rant elde etmek değil, ülkeye hizmet etmekse ya bu bir rekabettir, bir yarıştır, bir hizmet yarışıdır. Kimin Türkiye'nin sorunlarının çözümüne dair daha geniş bir vizyonu varsa, daha büyük bir ufku varsa, Türkiye'yi gelecek yüzyıla hazırlayacak çözüm önerileri varsa, Türkiye'de yaşayan herkesin çıkarlarını koruyacak bir ekonomi politikası, bir dış politikası, bir güvenlik anlayışı, bir insan hakları perspektifi varsa toplum onu tercih edecek. Dolayısıyla da biz Türkiye'nin Sesi derken iddialı bir şey söylediğimizin farkındayız. Ama Cumhuriyetin ikinci yüzyılına geldiğimiz şu yıllarda gerçekten bütün Türkiye'nin hassasiyetlerini, kaygılarını, beklentilerini en gencinden belki işte yaşlısına, belki kadınından erkeğine, Alevi'sinden Sünni'sine, Kürt'ünden Türk'üne herkesin beklentisini karşılayacak, bizi yeniden bir çatı altında, yeniden bir şemsiye altında buluşturacak yeni bir söz inşa etmemiz gerekir. Siyasetin görevi toplumsal buluşmaları sağlamaktır, siyasetin görevi toplumsal çatışmaya, toplumsal kamplaşmaya dayalı bir dil kurmak değildir. Bu kolay olandır, demin söylediğiniz bundan kaygı duyuyor musunuz dediniz, bence diğerleri kaygı duysunlar. Toplumu kamplaştırarak siyaset yapıp kolaya kaçanlar kaygı duysunlar.
AHMET TÜRK'ÜN YAŞADIĞI MANZARA, TÜRKİYE SİYASETİ İÇİN BİR AYIPTIR.
POLİTİK ADAM: Şimdi partinin ismi tam bir manifesto, bu, yani çok kısaca Türkiye'nin partisi olamayan bir siyasi partiye, geçmiş dönemle ilişkili, Türkiye'nin Sesi Partisi ismini koymak bir cevap mıdır?
Ayhan Bilgen : Biz özel olarak onlara bir cevap vermek ihtiyacı içinde değiliz ama Türkiye'deki bütün siyasi partilerin bu anlamda bir bölgeye sıkışması, bir bölgeye girememesi, bir bölgede sözünü söyleyememesi ciddi bir handikaptır Türkiye için, herkes için kötüdür. Ben şunun Türkiye için çok iyi olacağını düşünüyorum, dün ODTÜ'de yaşanan manzara gibi yani solun güçlü olduğu bir şehirde, sağcı bir siyasetçi konuşabilmeli, sağcı bir lider kendisini anlatabilmeli, tersi olabilmeli yani çok muhafazakar kitlenin çok güçlü olduğu yerlerde de bir Kürt siyasetçi kendini ifade edebilmeli. Geçmişte bu anlamda kötü örnekler yaşadık. Yani Ahmet Türk'ün yaşadığı manzara, Türkiye siyaseti için bir ayıptır. Sonuçta Samsun'da, Karadeniz'de neden bir Kürt siyasetçi gidip kendisini anlatamasın. Dolayısıyla biz bu eski kamplaşmaları yeniden çatışmaya dönüştürecek bir siyaset dilinden özenle kaçınmalıyız.
BİZİM BU COĞRAFYADA YAŞANANLARDAN DERS ÇIKARTMAMIZ LAZIM.
POLİTİK ADAM: Böyle bir endişeniz var mı? Bu ittifakların çok rijit olarak birbirini suçladığı bir dönemde kurulan bir siyasi partisiniz. Bu tartışmadan bir ön alarak kurduğunuz üslup bunu gösteriyor. Aman dikkat edin, üslubunuz bu olsun.
Ayhan Bilgen : Şimdi yani burada iş işten geçtikten sonra, geri dönüşü olmayan bir noktaya vardıktan sonra bu muhasebeyi yapmanın anlamı kalmaz. Sonuçta Yugoslavya'da insanlar birlikte yaşıyorlardı ama bir kıvılcım orayı paramparça etmekle kalmadı, yani komşu komşunun malına tecavüz etti, gasp etti, birbirlerini öldürdüler. İşte Irak'ta, Suriye'de, yanı başımızda yaşadıklarımız, şimdi Ukrayna'da yaşanana bakın. Devlet başkanı, ana muhalefet liderini, rehine takası için gözaltına alıyor. Şimdi bir toplum kendi iç barışını sağlayamazsa işgal kolaylaşır, işgal edildikten sonra da muhalefet etmek imkansızlaşır. Bu resim bunu çok net ortaya koyuyor. Dolayısıyla bizim bu coğrafyada yaşananlardan ders çıkartmamız lazım. Geçmişte belki daha dar, daha lokal olaylar yaşadık. Maraş olayları, Çorum olayları gibi sayabileceğimiz bir sürü vaka var. Yani biz provokasyonlarla kolay galeyana gelen ve birbirini boğazlama potansiyeli taşıyan bir durumdaysak, bu kıvılcım ateşlenmeden, bizim toplumun birlikte yaşama iradesini güçlendirecek, ülkeyi asla bir iç savaşa sürükleme ihtimalini bile ortadan kaldıracak bir psikolojiyi egemen kılmamız lazım. Bunun için de en büyük sorumluluk siyasetçiye düşüyor. Bakın ben örnekleri çoğaltmak istemiyorum ama Gürcistan, yani çok uzun bir tarih değil, Sovyetler sonrasında bir süreç yaşadı. Şimdi Gürcistan'da yaşanan sürecin benzerini sonra 3-4 ülke daha yaşadı. Yani şimdi bizde yaşadıktan sonra mı öğreneceğiz bunu, yani iç işlerimize müdahale edilmesi ya da içeride bir gerilimin, bir anlaşmazlığın bedelini bütün ülkenin ödemek zorunda kalması çok ağır bir travmadır. Maliyeti çok, telafisi imkansız bir durumdur. Dolayısıyla risk analizi yapmak, geleceğe dair tehlikeyi fark etmek ve bunun tedbirini alarak siyaset yapmak ta her sorumlu siyasetçinin görevidir. Burada hani fanatizm bizim partiye kazandırır, bende filanca kesimin duygularını okşayayım demek yerine
ESKİ ALIŞKANLIKLAR, ESKİ EZBERLER, ESKİ KORKULAR, ESKİ ÖNYARGILARLA SİYASET YAPMAK KONUSUNDA NEREDEYSE BÜTÜN PARTİLERİMİZ AYAK SÜRÜYORLAR
POLİTİK ADAM: En çok ben bağırırım, benim amigolarım daha iyi bağırırım diye maç tribününde siyaset olacaksa, belki bir pazarcı örneğini veriyorum, salatalık satanın çok bağırması, salatalığı satmak için bir amaç, yöntem olabilir ama pırlanta satıcısı için bir yöntem olamaz. Şimdi Türkiye'nin Sesi Partisi'nin önceliği, sizin olmazsa olmazınız, ilk kolları sıvadınız, görev bölümünü yaptınız, önceliğiniz ne? Yani biraz önce farkınızı bahsettiniz, bir de önceliğiniz var, öncelik sıralamasında en acil olan konu başlığınız?
Ayhan Bilgen : Biz Türkiye'de siyaset anlayışının değişmesini, Türkiye'de demokratik değişimin olmazsa olmazı olarak görüyoruz. Yani siyaset kurumu kendini değiştirmediği müddetçe Türkiye'de ihtiyaç olan değişimi yönetmesi imkansızdır. Bir şey iyiyse, faydalıysa, zorunluysa, kaçınılmazsa onu niye önce kendinizde uygulamayasınız. Şimdi bir tüccar kalksa çevresindekilere dese ki ya bu sektör batıyor, bir risk analizi yapalım, işte küresel rekabet koşullarımız yok, iş Pazar potansiyelimiz buna uygun değil biz kendimizi yenileyelim. Ürün standardımızı değiştirelim ya da pazarlama tekniklerimizi değiştirelim dese bunu önce kendisinin uygulamasını beklemez misiniz? Diğerlerinin bunu dinlemesi için, bu uyarıyı dikkate alması için önce onun uygulamasını beklersiniz. Şimdi siyasetçide herkese değişimi telkin ediyor, dünyadaki değişimi önemsiyor, Türkiye'deki sosyolojik değişimi görüyor ama kendisi değişmemek için direniyor adeta. Eski alışkanlıklar, eski ezberler, eski korkular, eski önyargılarla siyaset yapmak konusunda neredeyse bütün partilerimiz ayak sürüyorlar. Çünkü değişimin bir maliyeti var Fehmi Bey, değişim kendinizle hesaplaşmayı gerektiriyor. Yani dünya bir yere gidiyor, dünyanın karşı karşıya bulunduğu bir tehlike var, gelir dağılımı çarpıklığı, dünyanın çatışmalı ortamlara sürüklenmesi, kaos stratejileriyle ülkelerin birbirleri üzerinde hegemonya kurmaya çalışması çok tehlikeli. İnsanlık için bedeli ağır şeyler bunlar işte ikide bir canımız ağzımıza geliyor, Putin çantasıyla, nükleer ile ilgili kontrol mekanizmalarının bulunduğu çantasıyla bir görüşmeye gitti diye canımız burnumuzda haber takip ediyoruz. Ya da işte bir terör örgütünün eline filanca yerdeki nükleer silahlar geçer mi diye korkuyoruz ya da işte iki ülke arasındaki savaş bir anda bir 3. Dünya savaşına dönüşür mü diye kaygı duyuyoruz. Madem bu kaygıları taşıyorsak o zaman siyasetin de bu tehditlere karşı ön alacak bir yapılanmaya gitmesi gerekiyor. Yani o kıvılcım çakıldıktan sonra, o ateş tutuştuktan sonra onu söndürmek
gerçekten zor.
POLİTİK ADAM: Şimdi bir izleyicimiz diyor ki Genel başkan çok güzel konuşuyor da bunu niye bir STK öncülüğünde yapmamış ta ille bir parti iddiası çünkü parti kurmak bir iddia işi, siz diyorsunuz ki bu yarışta biz varız ilkesel bazda bu, hani bu bir STK, bir kültürel, bir demokratik kültür açısından işlevsel hale getirebilirdi, seçime bir yıl kala bir parti kurmak bir risk değil mi, diye bir soru var.
Ayhan Bilgen : Yani ülke ile ilgili kaygılarınız varsa risk alacaksınız, sorumluluk alacaksınız ve sadece eleştirmek ya da önermenin ötesinde bir iş ortaya koyacaksınız. Biz bunu çok uzun tartıştık. Yani neredeyse ben cezaevinden çıktığım günden itibaren birçok siyasetçiyle görüştüm. Deneyimli siyasetçiler, şuan aktif siyasetçiler, toplumun her kesiminden yani sol sosyal demokrat siyasetin önemli isimlerinden bugünkü iktidar
partisinin geçmişte aktif isimlerinden birçok isimle,
POLİTİK ADAM: İyi olur mu dediler,
Ayhan Bilgen –Hayır, şunun için söyledim bunu, yani gerçekten bir parti kurmadan Türkiye'de sorunların çözümüne katkı yapmanın daha sivil bir mekanizmasının imkanını görseydik bunu tercih etmezdik, bunu çok net söyleyeyim. Yani biz bir rozet heveslisi falan değiliz, bir makam bir koltuk, bizimde bir tabelamız olsun falan böyle bir merakımız yok. Ama Türkiye'de ne yazık ki özellikle yerelde, özellikle toplumun yaygın hani taban tabirini kullanmayı çok tercih etmiyorum ama yatay zeminlerinde siyasi parti dışında bir siyaset yapma yöntemi bilinmiyor. Yoksa biz uzun bir süre arkadaşlarımızla Podemos hareketini tartıştık. 5 yıldız hareketini tartıştık yani İtalya'da, İspanya'da tam sizin söylediğiniz gibi insanlar önce sivil hareket olarak başlayıp işte Lech Walesa'nın dayanışma hareketi Polonya'da, yani dünyada birçok örnek var. Acaba Türkiye'de de böyle sivil bir hareket daha o toplumun sessiz çoğunluğunu siyasete katmak için daha doğru bir tercih olabilir mi diye çok düşündük. Ama şunu gördük, Türkiye'de evet okuyup yazan çevrelerde, entelektüel çevrelerde böyle bir platform son derece değerli, biz buna ihtiyaç duyuyoruz evet, ama toplum ne yazık ki siyaseti siyasi partiler üzerinden yapılabilir bir iş olarak görüyor. Bizde o zaman şu noktaya geldik dedik ki eğer siyasi parti kaçınılmazsa hiç olmazsa bu bildiğimiz alışkanlıklar tabi bir siyasi parti kurmayalım. Farklı bir siyaset yürütelim, farklı bir siyaset tarzı geliştirelim. Onun için mesela sloganlarımızda hep şunu ifade ettik. Lidersizseniz, lider sizsiniz dedik. Yani lidersizlik üzerine kurulu bir siyaset tarzının tabii ki burada kast ettiğimiz formal liderlik değil, her şeyi bilen, kurtarıcı, ahkam kesen, herkesle didişen bir liderlik tarzının, hegemonik bir liderlik tarzının artık yönetiş açısından, dünyadaki modern yönetim teknikleri açısından doğru olmadığını,
POLİTİK ADAM: Türk siyasetine kolektif akıl gibi bir gelenek oluşmadı Sayın Genel Başkan'ım,
Ayhan Bilgen : Valla oluşturacağız. Başka bir yolu yok, çünkü böyle her şeyi bildiğini sanan kişilerle gelip duvara çarpıyoruz. Bunu bir şekilde aşmak zorundayız.
BU İŞİ İNATLAŞMAYA FALAN GÖTÜRMEK İSTEMİYORUZ YOKSA GÜVERCİNİN ŞEKLİNİ DEĞİŞTİRİRİZ, ZEYTİN DALINI DAHA DA BÜYÜTÜRÜZ,
POLİTİK ADAM: Parti kuruluşuyla ilgili sorularımı bitireyim, siz partiyi kurdunuz bir Logo yaptınız. Logoda geldi Demokratik Sol Parti, merhum Bülent Ecevit'in partisinin güvercini, bir zeytin dalı uçuruyor, böyle bir Logo koydunuz ve bir eleştiri geldi ve Logoyu değiştireceksiniz. Ben bunu kısa geçiyorum, bir teferruat konusu olabilir ama Logolar parti hüviyetinde çok önemli sembollerdir, halkın benimsediği, siz bir röportajınızda Anka kuşu, simurg küllerinden geri doğmada söylediniz. Hani Türkiye'nin Sesi daha Türkiye'yi önceleyen görsel bir hilal, yıldız filan gibi daha sembol değil de siz barışı, güvercini yani selam söyleyen, haberci olan bir ses gibi yapıyı öngördünüz. Nedir düşünceniz?
Ayhan Bilgen : Türkiye'de 130 civarında parti var Fehmi Bey, dolayısıyla ne kullanılmayan kelime kalmış ne de sembol kalmış. Neredeyse her sembol birkaç parti tarafından kullanılıyor.
POLİTİK ADAM: Hatta Halkın Sesi Partisi vardı, ben ilk duyduğumda Halkın Sesi DSP filan bir Logoda yaptık politikadam.com'a
Ayhan Bilgen : Yani dolayısıyla da hani burada Türkiye haritasını kullanan bildiğim kadarıyla 3-4 tane parti ben hatırlıyorum şu anda. Şimdi burada önemli olan seçmeni şaşırtmadan, seçmen gönlünde ne yatıyorsa, aklı neye eriyorsa, vicdanı neyi gerektiriyorsa gidip o tercihi yapsın. Bizim bir partinin amblem ya da Logosundan faydalanmak gibi bir niyetimiz olsaydı gider daha büyük bir partinin logosuna benzetirdik.
POLİTİK ADAM: Demokratik Sol kültür üzerine bir siyaset yapma öngörünüz, talebiniz, kamuoyuna bir manifestonuz yok.
Ayhan Bilgen : Biz sosyal adaletçi bir partiyiz, bunun altını çiziyorum. Ama Türkiye'de geçmiş, klişeleşmiş sadece miras siyaseti yapan, geleneklerle sorunların çözüleceğini düşünmüyoruz. Yani elbette ki Türkiye'de çok değerli, katkısı olmuş isimlerden bahsediyoruz. Yani Özal'da, Ecevit'te, Demirel'de, Sayın Erbakan, Türkeş bütün bu isimler sonuçta evet Türkiye'de öyle ya da böyle sevenleriyle, eleştirenleriyle bir şeyler yaptılar. Ama biz onları aşan bir şey yapmak zorundayız. Yoksa onun izinden gidiyoruz, onun yolundan gidiyoruz mantığı geleceği okuyamamaktır. Yarına dair siyaset ortaya koyamamaktır, dünü tekrar etmektir, nostalji siyasetidir. Artık dünya nostaljilerle okunacak ve sorunları çözülecek bir dünya değil. Yeni bir dünya var, yeni bir dünya kuruluyor, bu yenidünyanın koşullarını, risklerini okuyup, yeni bir tutum, yeni bir tarz geliştirmek zorundayız.
POLİTİK ADAM: Logo değişiyor,
Ayhan Bilgen : Evet, biz değerlendireceğiz bunu, zaten başta da söyledik bunun mahkemelik olacak bir tarafı yok, demin dedim ki siyasetçi değişim iddiasındaysa önce kendi değişmeli. Biz siyasette diyalogla
sorun çözmekten yanaysak, amblem sorununu,
POLİTİK ADAM: DSP Genel Başkanı'nı ziyaret ettiniz, görüştünüz mü?
Ayhan Bilgen : Hayır, bir ziyaret olmadı ama ben çok nezaketsiz bir tutum gördüm, onu ifade etmeliyim. Hani biz basına da bunu söyledik. Eğer derdimiz kavga etmek olsaydı, güvercin değil şahini seçerdik dedim ama yani daha burada ilk günden DSP önce nazik bir açıklama yaptı, o açıklamanın üzerine bizde dedik ki bunu mahkemeye götürmeye gerek yok. Gayet tabi sizin daha önceydi her ne kadar biz zeytin dalının farklılığını önemsesek bile biz bu hassasiyeti gösterir, düzeltiriz, yolun başındayız. Ama 2 gün sonra baktım ki Anayasa Mahkemesinden bize tebligat geldi. Ya şimdi bunu biz çözeceğimizi beyan etmiş olmamıza rağmen yangından mal kaçırır gibi bir telaşa düşmeye gerek yok. Sonrada ben bir ironi yapmak zorunda kaldım Sayın Ecevit'in mirası ile ilgili, bunu söylemeyi tercih etmezdim ama mecbur kaldım. Çünkü aynı tarihlerde bir yolsuzluk dolayısıyla bir gözaltı gerçekleşti ve bu partinin yöneticisiydi hanımefendi. Dolayısıyla ben bir benzetme yapınca bu sefer çok kaba, hiçbir estetik içermeyen bir tepkiyle karşılaştık. Bu işi inatlaşmaya falan götürmek istemiyoruz yoksa güvercinin şeklini değiştiririz, zeytin dalını daha da büyütürüz, Anayasa mahkemesinden hiçbir şekilde
POLİTİK ADAM: Zorla bir şahin amblemi yaptıracaklar size.
Ayhan Bilgen : Derdimiz o değil ama ben sadece şunu ifade etmek için söylüyorum. Eski siyasetçiler kavgaya o kadar alışmış ki her vesileyle kavga etmenin bir yolunu, böylece gündemde durmanın bir vesilesini oluşturmaya çalışıyorlar.
BİZ HDP'DEYKEN ŞUNU BAŞARAMADIK. TOPLUM BİZDEN BUNU BEKLEDİ AMA BİZ YETERİNCE YAPAMADIK.
POLİTİK ADAM: Şimdi konuya buradan atlayalım, zatıaliniz şahin politikacılardan çok çekmiş bir siyasetçisiniz. Şimdi ister istemez Ayhan Bey bu nezaketiniz, üslubunuz, diliniz size çok zor sorular sorulsa bile tebessümle ve izah yolunu yapan bir tarzınız var. Bunu da takdirle karşıladığımı belirteyim. Ama ister istemez her yerde HDP geçmişinizi sizin önünüze sürecekler, koyacaklar. Size göre bu geçmiş, size bir yük müdür?
Ayhan Bilgen : Hayır, yani şimdi ismini hatırlayamıyorum ama bir eski Alman siyasetçinin güzel bir sözü vardır, galiba kabineye aldığı bir ismi diyorlar ki eski bir komünisttir, gençlik hareketlerinden gelir, devrimci gelenekten gelir, nasıl kabinenize alıyorsunuz. İyi ya diyor, o günde ülkesini seviyormuş, yani o devrimci, sol, sosyalist siyaseti yapmış, bugün de ülkesini seviyormuş, bugünkü programla siyaset yapmayı tercih etmiş. Dolayısıyla biz geçmişimizden ne utanıyoruz ne mahcubiyet duyuyoruz evet geçmişte eksiklerimiz olabilir, yanlışlarımız olur, siyasetçi önce özeleştiri yapmayı bilmelidir. Ben içinden çıktığım hiçbir yapıyı acımasız ve haksız eleştiriye tabi tutmadım. Bunu da ahlaki bulmam. Kendimi dahil ederek özeleştiri yaparım derim ki biz HDP'deyken şunu başaramadık. Toplum bizden bunu bekledi ama biz yeterince yapamadık.
VALLAHİ 7 HAZİRAN'DA HALKIN BİZE TANIDIĞI KREDİNİN HAKKINI VEREMEDİK.
POLİTİK ADAM: Peki neyi yapamadınız da bugün Türkiye'nin Sesi Partisi var?
Ayhan Bilgen : Vallahi 7 Haziran'da halkın bize tanıdığı kredinin hakkını veremedik. Yani toplum bize aslında Türkiyelileşme siyasetinde çok büyük bir teveccüh gösterdi. Yani o güne kadar aldığımız oyun neredeyse %30-40 fazlası ki bir seçimde bir partinin %30-40 oy arttırması çok büyük bir başarıdır. Ama biz bunun gereğini yapacak ustalıkta mahir oyun kuruculuk geliştiremedik. Siyasette toplumun teveccühünü bir iradeye yansıtamadık, taşıyamadık. Türkiye'de sorunların çözümünde sonuç itibariyle karar alma süreçlerine katılımdır esas olan şey. Yani Türkiye siyasetinde Kürtlerin de beklentisi odur, Alevilerin de beklentisi odur, bu çatı altında, bu ülkede hepimiz kendimizi bu ülkeye ait hissetmek istiyorsak, bunun en önemli yolu, duygularımızı, acılarımızı, öfkelerimizi, beklentilerimizi, Türkiye ile ilgili hülyalarımızı, Türkiye ile ilgili karar alma süreçlerine katmaktır, taşımaktır. Biz bu rolü oynayamadık. Bu ne bize oy verenlerin suçudur ne tek başına bizim suçumuz, gayet tabi Türkiye'yi yönetenlerin de bunda payı var. Muhalefetin de payı var. Hepimizin payı var.
PROVAKASYONLAR YAŞANDI
POLİTİK ADAM: Tahrik edildiğini düşünüyor musunuz, HDP'nin bu tarafa doğru?
Ayhan Bilgen : Gayet tabi öyle düşünüyorum. Bir takım provokasyonlar yaşandı. En azından hendek sürecinde yani demokratik siyasetin bir biçimde kriminalize edilme, bir suç unsurunun parçası haline getirilme, bir suç odağı gibi tarif edilme zeminine çekildiğini düşünüyorum.
POLİTİK ADAM: Ama muhterem başkan, orada da HDP devletin güvenlik güçlerine, Diyarbakır Sur'da neredeyse bir meydan muharebesi gibi, gerilla savaşı yapıyor iddiasıyla topyekun bir savaş açtı. 6-7 Ekim olayları bundan sonra Selahattin Demirtaş'ın içeride olmasına neden olan yani var olan yangına benzinle giden bir HDP yönetimi vardı. Sizin gibi düşünen insanların o zaman ya gücü yetmedi ya sesi çok cılız kaldı, ben konuştum da, HDP yönetimini çok daha makul yapan, Türkiye değerleriyle ortak paydasında buluşan birçok siyasetçi biliyorum. Ama onlar hep azınlıkta kaldı ne yazık ki.
Ayhan Bilgen : Fehmi Bey, ben o dönemde MYK'daydım ve Selahattin Bey de, o zaman ki eş başkan da aslında bu konuda önce son derece serinkanlı, sağduyulu bir açıklama yaptı. Gençler evinize gidin, biz burada onun için siyaset yapıyoruz yaklaşımındaydı. Ama sonra bunun arkasını getiremedik. Bu konuda bir provokasyon yaşandı, çok açık, net biçimde söylüyorum, insanlar sokakta hani çevreye zarar vermeden, taşkınlık yapmadan, hiç kimsenin canına mal olmayacak, ne göstericilerin ne polisin ne karşıt grupların, kimsenin canına mal olmayacak bir sivil demokratik protesto sınırlarında kalması gereken bir şey çok net biçimde işte 40-50 civarında insanımızın hayatını kaybettiği bir zemine dönüştü. Benim biraz önce dikkat çekmeye çalıştığım Maraş, Çorum olaylarından elbette ki farklı ama sonuç itibariyle toplumsal olaylara müdahale gayet tabi her ülke için büyük bir risktir. Yani güvenlik görevlileri için de risktir, gösteriyi yapanlar için de risktir, siyasal aktörler için de risktir. Yani keşke bu olaylar hiç yaşanmasaydı, bu acıya hiç tanıklık etmeseydik. Ve Türkiye siyaseti de böyle bir gerilimin üzerine oturmasaydı.
POLİTİK ADAM: Biraz önce bir hesaplaşmadan bahsettiniz ya, hesaplaşma, kendi hatalarını görme, vesile olduğu, neden olduğu sonuçlara ilişkin kabul buyurma ve bunun taraflarına karşı bir helalleşme.
Ayhan Bilgen : Ya tabi buradaki her kavramın literatürde bir karşılığı var, gayet tabi toplumsal barış açısından toplumun kendi içinde birbirini affetmesi, yani bunu bir kan davasına dönüştürmemesi, on yıllar, yüz yıllar boyunca sürecek bir boğazlaşmaya dönüşmemesi konusunda neresinden dönersek, neresinde durdurursak bu kanı, bu kardır. Hani kan davalarında meşhurdur, iki taraf sürekli birbirini öldürür, bu on yıllar boyunca devam eder. Konuyla hiç ilgisi olmayan masum insanlar da hayatını kaybeder. Dolayısıyla bir yerde bunu durdurmanın yolu neyse onu yapmalıyız.
POLİTİK ADAM: Bir hareket, bir kanaat önderi gelir bu kan davası ile ilgili bir sulh yapar. Yani herkes Kuranı Kerim'in altından geçer, kucaklaşır, yemek yer, biz siyasette bunu özledik yani el sıkışmayı, birbirine esprili konuşmayı da, konu Türkiye'nin güvenliğini ilgilendiren ve Türkiye'nin bölücü terörle ilgili hesaplaşması geldiği zaman, faturası çok ağır bir konuya gelince yani konuşmak biraz çok zor oluyor. Herkesin dili tutuluyor, söylemek isteyip te söylemediği bir nokta oluyor. Hani sırtını bir tarafa dayayanlar var, Kandil'in bir baskısı var parti üzerinde ve gerçekten büyük beklenti içinde böyle ben çok siyasetçiden bekledim ki ağzından bir kelime dökülsün, şairane bir kelime dökülsün, onlar bile burada çok çaresiz kaldılar.
Ayhan Bilgen : Fehmi Bey, Tabii ki olayın vicdani boyutu, insani boyutu bence bütün siyasi hesaplardan, bütün siyasi ikbal kavgalarından çok daha önemlidir. Ama şunun altını çizmek isterim, burada bizim birkaç mekanizmayı birden işletmemiz lazım. Bunlardan birisi kendi kültürel gerçekliğimizden demin sizin bahsettiğiniz gibi yani başka örneklerde vermek mümkün yani Alevi kültüründe de son derece barışçıl, hümanist değerler var. İslam kültürünün kendi geleneksel birikiminde önemli bir miras var. Yeter ki barışa hizmet etsin, yeter ki barışa katkı sunsun. Herkesin, her değerin önemi var burada ama birkaç mekanizmayı izninizle ifade edeyim. Bunlardan birisi sizin söylediğiniz yüzleşme, hepimiz kendi geçmişimizle, kendi yaptıklarımızla yüzleşmeliyiz. Ya bende hiç hata yok bütün suç sizde diyerek asla barış tesis edilmez. 2.si helalleşmedir, ya gidenleri geri getiremeyiz, ya yeniden birbirimizi boğazlayarak devam edeceğiz ya da artık burada bunu durduracağız. E buda doğal olarak bir yerinde bir toplumsal barışın dönüm noktasını gerektiriyor, helalleşme böyle bir şeydir. Ama bir 3.sü daha var, bu bence çok önemli, o da dünya literatüründe onarıcı adalet denilen şey, yani bir haksızlık varsa, bir ayrımcılık yapılmışsa, bir ayrıcalık söz konusu olmuşsa, tamamen silahın, şiddetin dışında bir şeyden bahsediyorum. Toplumsal ilişkilerden, hukuktan, Anayasa'dan bahsediyorum.
POLİTİK ADAM: Buna alternatif adalet yönetimi deniliyor. Mesela ben uzlaşmacıyım, bir ceza hocamın zoruyla girdim, bu onarıcı adalet bakımından bir mekanizma var, uzlaştırma, diyalog zemininde.
Ayhan Bilgen : Bu onarıcı adalet çünkü şu anlama gelir. Aynı sorunları bir daha yaşamayalım diye, örneğin bizim Anayasa'mızdan kaynaklı bir şey varsa bu yaşadığımız boğazlaşmada, örneğin ceza yasalarımızda varsa, örneğin ders kitaplarımızda varsa yani ötekileştiren, nefret dili içeren, ayrımcılık yapan ifadeler varsa bunları ayıklamak ve bunların toplumda yeni kamplaşmalara, yeni ayrışmalara sebebiyet vermeyecek bir inşa sürecinden bahsediyorum.
POLİTİK ADAM: Böyle bir korkunuz var mı? Yani yeniden yaşama, yani her zaman bir risk var da.
Ayhan Bilgen : Yani gayet tabi var çünkü bu coğrafya tarih boyunca çok hedef haline gelmiş bir coğrafya.
POLİTİK ADAM: Ama bizi bize bırakmayacaklarını çok iyi biliyorum ben emperyalist güçlerin.
Ayhan Bilgen : Burada tam bende ona işaret etmek için söylüyorum ama biz eğer yumuşak karnımız varsa, bizim bir yaramız varsa kaşıyan olacaktır mutlaka. Ama biz sorunlarımızı konuşarak çözersek, demokrasi içerisinde, ülke bütünlüğü içerisinde, medenice ve barış içerisinde çözersek isteyen istediği planı yapsın, isteyen istediği operasyonu çeksin, biz bu durumda kendimizi, ortak değerlerimizi savunuruz ve birlikte yaşamayı, barış içinde yaşamayı her halükarda güvence altına alırız. Ama zaaflarımız varsa, kaşınacak yaralar varsa biri oradan başka hesapla çekiştirir, başkası öteki tarafa çekiştirir, gene çatışma kaçınılmaz olur.
BEN TRABZONSPOR'U TUTUYORUM
POLİTİK ADAM: Genel başkanım, hasım veya hısımlık siyasi literatürünüzde var mı, bir kişiye hasımız, şu partiye, şu görüşe, bir tarafa da hısımız diye?
Ayhan Bilgen : Hayır, öyle bir tercihimiz yok bizim, toplumun tümüyle hısım olduğumuzu düşünüyoruz, öyle ya da böyle bir ortak paydamız var, ben Trabzon Spor taraftarıyım dolayısıyla siyaseten rakip olduğum kişilerle futbol takımında belki ortak umutlar taşırım. Ya da birisiyle dil itibariyle hısımlığımız olabilir, birisiyle inanç itibariyle ortak paydamız olabilir gibi birisiyle aynı türküleri severiz, birisiyle tarihi değerlerimizi, tarihi mirasımızı önemseriz, coğrafyamızı seviyor olabiliriz. Dolayısıyla burada hısımlık yapmak için bir sürü neden var, toplumsal hısımlıktan bahsediyorum yoksa herhangi bir siyasi partiye karşı ne hasımız ne hısımız. Biz topluma kendi sözümüzü söyleyeceğiz eğer toplumda bu sözün karşılığı varsa bunu hep birlikte göreceğiz.
BİR BEKLENTİMİZ, PLANIMIZ YOK AMA BİZE KARŞI EN ÖNYARGILI OLAN, BİZİ BİREBİR TANIDIĞINDA KAFASINDAKİ ŞABLONLARIN KIRILMASINI SAĞLAYABİLECEĞİMİZ DOLAYISIYLA DA TÜRK MİLLİYETÇİSİ PARTİLERİ (ZAYERET ETMEYİ) GALİBA TERCİH EDERİM
POLİTİK ADAM: Yani bu diyalog üslubunuz mesela elinizde imkan oldu, partiniz kuruldu, siz barış diye altını nasıl dolduracağınızı soracağım, bu barıştan kastınız Türkiye'de bir savaş mı var ki barış diyor izleyicilerden geliyor soracağım ama mesela bu şeyleri yıkabilmeniz için ziyaret etmek isteseniz bu anlamda ilk kimi ziyaret etmek istersiniz?
Ayhan Bilgen : Siyasetçilerden mi?
POLİTİK ADAM: Tabi, yani bu tabuları yıkalım ya ben geldim, kendi meramımı anlatayım, bir acı kahvenizi içeyim, bir çayınızı içeyim, kendimi anlatayım.
Ayhan Bilgen : Yani burada çok özel bir beklentimiz, planımız yok ama bize karşı en önyargılı olan, bizi birebir tanıdığında kafasındaki şablonların kırılmasını sağlayabileceğimiz dolayısıyla da Türk milliyetçisi partileri galiba tercih ederim. Çünkü Türkiye'deki kutuplaşma, Türkiye'deki risk milliyetçiliklerin çatıştırılmasıdır. Yani toplumsal çatışmalar genellikle bunun üzerinden körüklenir. Dolayısıyla da Kürt sorununa, Kürt sorununun barışçı çözümüne karşı en uzak duruyor gözüken, en mesafeli duruyor gözüken çevreye kendimi anlatmayı, siyasi projelerimizi anlatmayı tercih ederim.
DEVLET BAHÇELİ'Yİ ZİYARET ETMEK İSTERMİSİNİZ?
GAYET TABİ OLABİLİR, ÖZEL TALEBİMİZ FALAN YOK, ÖYLE BİR BEKLENTİ İÇERİSİNDE DEĞİLİZ AMA BUNDAN ÇEKİNMEYİZ DE…
POLİTİK ADAM: Yani Sayın Devlet Bahçeli'yi ziyaret etmek ister misiniz?
Ayhan Bilgen : Gayet tabi olabilir, özel talebimiz falan yok, öyle bir beklenti içerisinde değiliz ama bundan çekinmeyiz de, bundan imtina etmeyiz de ama bu tabii ki iki taraf arasında,
POLİTİK ADAM: Sayın başkanın da bunu çok saygıyla karşılayacağını düşünüyor musunuz?
Ayhan Bilgen : Böyle ekran önünde bir emrivaki yapmayı şık bulmadığım için nezaketen, üslup açısından söyledim ama ben görüşmekten asla imtina etmem. Herkesle konuşabilecek bir özgüvene sahibiz. Kaybedecek hiçbir şeyimiz yok, siyasetten beklenen konuşarak sorun çözmektir zaten.