- Haberler
- Politik Muhit
- Din Görevlileri Erdoğan'dan Sözünü Yerine Getirmesini Bekliyor
Din Görevlileri Erdoğan'dan Sözünü Yerine Getirmesini Bekliyor
Diyanetsen Genel Başkanı Ali Yıldız, moderatörlüğünü genel yayın yönetmenimiz Fehmi Çalmuk'un yaptığı Politik Adam programında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tarafından din görevlilerine verilen 3600 ek gösterge sözünün yerine getirmesini beklediklerini söyledi. Ali Yıldız, 3600 ek göstergenin eğitime göre değil ünvana göre verilmesini isterken şöyle dedi: 'salgın dönemine girdik, biz sorumlu sendikacılık, vatanperver sendikacılık anlamında yani insanların 1000 liraya ev geçindirmek zorunda kaldığı, kepenklerini kapattığı, işini kaybettiği bir dönemde yani çıkıp biz 3600 istiyoruz diye böyle bir sorumsuzluğa imza atmadık. Ama ne zamanki şartlar oluştu, masa kuruldu, biz talebimizi getirdik. Şuanda da vaat edilen bir vaadin neticesine kavuşmasını istiyoruz'
POLİTİK ADAM: Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası Genel Başkanı Sayın Ali Yıldız, değerli başkanım hoş geldiniz.
Ali Yıldız: Hoş bulduk, teşekkür ederim.
POLİTİK ADAM: Yani bizi bugün inanılmaz hatta 3600 gösterge ile de mesaj verilince illa başkanımıza sor denildi, oraya geleceğim. Ama belki sizi, ramazan ayına da geliyoruz, bir hazırlık dönemimiz var toplum olarak. Şimdi şöyle bir nokta söylemek istiyorum. En başta bizi izleyen değerli izleyicilerimiz, mensuplarınız, üyeleriniz hepsi izliyor. Bizi izledikleri ve sosyal medyada paylaştıkları için de teşekkür ediyorum. Şimdi sendikalı hayata Diyanet-Sen nasıl bir misyon üstlendi başlığı ile başlayalım. Çünkü sizin 23 yıllık bir tarihiniz var. Ve ben Diyanet-Sen deyince rahmetli Karakaya hocamı, İsmail Coşar hocamı hatırlıyorum. Türkiye’de ilk din görevlilerine sendika haberini yapan gazeteci olarak. Sizi konuk etmeninde ayrı bir mutluluğunu yaşıyorum. Nasıl bir misyon yüklendiniz?
23 YILLIK BİR TARAHİMİZ VAR
Ali Yıldız: Eyvallah, teşekkür ediyorum bende sizlere hayırlı yayınlar diliyorum. Diyanet İşleri Başkanlığında sendikal hayat, sendikal tohumlar 1998 yılında merhum başkanımız Avukat Ahmet Yıldız’ın ektiği tohumlarla yeşermeye başlamıştır. Tabi o dönemlerde din görevlilerinin ikinci, üçüncü sınıf vatandaş olarak görüldüğü, dindar insanların potansiyel tehlike olarak görülmeye başlandığı, bu algıların hakim olduğu bir dönemde, cesurca ortaya çıkıp, din görevlilerine sendikal örgütlenmenin önünü açıp, Diyanet İşleri Başkanlığında sendikal tohumları eken merhum başkanımız Ahmet Yıldız’a ben rahmet dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Yine diğer taraftan, ayrı kulvardan sendikacılığın yine öncülüğünü yapan, sizin de söze girerken söylediğiniz İsmail Karakaya merhum başkanımız, onlarda büyük fedakarlıklarla yola çıkmışlardır. Yine bu anlamda çok katkı sunmuşlardır. Din görevlilerinin haklarını, hukuklarını savunma noktasında, seslerini, sözlerini yükseltme noktasında büyük katkı sunmuşlardır. Rabbim onlara da gani gani rahmet eylesin diyorum bu güzel akşamda. Tabi daha sonraki süreçte de, yani 2002 yılında o zaman Dingör-Sen‘de merhum başkanımız Ahmet Yıldız’ın başkan olduğu sendikayla, yine Dinbir-Sen’in o zamanki başkanlığını yapan İsmail Karakaya hocamızın büyük bir fedakarlıkla bir araya gelerek ikisini evlendirmeleri neticesinde de Diyanet-Sen dünyaya gelmiştir. Ve Diyanet-Sen’de aynen kurulduğu günden itibaren aynı söylediğiniz misyonla yoluna devam etmektedir. Misyon nedir, din görevlilerinin yaşam kalitelerini arttırmak, sosyal, kültürel faaliyetler anlamında geliştirmek ve bu alanlardaki çalışmaları yoğunlaştırmak. Din görevlisine hizmet değil, dine hizmet anlayışıyla hayatın her alanında din gönüllülerini, din görevlilerini bu anlamda savunmak ve sözlerinin temsilciliğini yapmaktır.
POLİTİK ADAM: Size şöyle demiyorlar mı, bu imamların, din görevlisi deyince bizim halkımızın ön kabulü, imamların sendika ile ne işi var? Hatta sendikal hayatın vazgeçilmezi grev, namaza gitmeyecekler mi gibi ufak tipli eleştiriler geliyor. Din görevlileri başlığının altında sadece imamlar yok zannederim değil mi?
Ali Yıldız: Evet, sadece imamlar yok, Diyanet’in içerisinde bütün unvanlarda görev yapan kişiler, memurlar bu Diyanet sendikasının içindeler, ayrıca bir de vakıf kolumuz var bizim. Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı hizmet kolumuz var. Vakıflar Genel Müdürlüğünde çalışan arkadaşlarımızda yine memur arkadaşlarımızda Diyanet-Sen içerisinde sendikal faaliyetlerini yürütmektedir.
REFERANSIMIZ HILF UL FUDUL, ERDEMLİLER HAREKETİ
POLİTİK ADAM: Şimdi geçen hafta Bolu’daydınız, Bolu’da ilginç bir konuşmanız var. Bizim değerli arkadaşlar, editörler not çıkartmış, siz kaynağınızı, referansınızı gösterirken Hılful Fudul, Erdemliler Hareketi olarak gösteriyorsunuz.
Ali Yıldız: Tabi buna cevap vermek için Hılful Fudul Erdemliler Hareketi ne demektir, oraya bakmak lazım. Ona neden gerek duyulmuştur, onun içeriği nedir, oraya bir iki cümle kurduğumuz zaman bu daha belirginleşecektir. Biliyorsunuz Hılful Fudul Erdemliler Hareketi dediğimiz oluşum gerçekten çok karanlık bir toplumda, çeşitli sıkıntıların, problemlerin olduğu bir toplumda yine efendimiz Aleyhissalatu Vesselam’ın da üyesi olarak bulunduğu, insanların bir araya gelerek oluşturduğu bir topluluk. Bunun amacı, hedefi neydi? O bulundukları toplulukta haksızlıkları önlemek, hukuksuzlukları önlemek, iyiyi, güzeli, adaleti, hukuku egemen kılmaktır. Bunun için faaliyetler yapmakta, çalışmalar yürütmektedir. O Hılful Fudul’un 2 tane maddesi var. Mesela maddenin birincisi der ki Mekke’ye dışarıdan gelenler kim olursa olsun, ona herhangi bir haksızlık yapıldığı zaman, haksızlığa uğrayan o mağdurun yanında yer alınacak. 2- Eğer burada haksızlık yapılanlar, zulme uğrayan insanlar varsa, mazlumların yanında yer alınacak. Hatta burada mazlumun yanında yer alınmayıp, zaliminde karşısında durulacak ve zalimle mücadele edilecek. Mazlumunda hakkı kendisine teslim edilene kadar bunun takibi bu cemiyet tarafından yapılacak. Böyle güzel maddelerden oluşan bir oluşumdu. Dolayısıyla bizlerde Diyanet-Sen olarak özelde, genelde Memur-Sen olarak, Memur-Sen’e bağlı bir sendikayız biz. Şu anki hareket alanımız, çalışma alanlarımızda bu minvalde işte bu misyonda devam etmektedir.
BİZ SENDİKACILIĞI ÖZLÜK VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ OLARAK GÖRÜYORUZ
POLİTİK ADAM: Yani, Hılful Fudul Kuranın inme döneminden önceki bir Mekke hayatında olduğu için yani din görevlileri sendikasının başkanı referansı bir Erdemliler yani bir güven ekseni etrafında şekillenen bir harekete dayandırıyor, bu bana çok ilginç geldi.
Ali Yıldız: Şimdi burada aslında hangi dönemde olduğu değil, buradaki kurallar önemlidir, ilkeler önemlidir. Dolayısıyla o ilkelerle günümüze ışık tutmak, o ışığın açtığı yolda yürümek önemlidir. Dolayısıyla şu anda bizim yapmış olduğumuz faaliyetler, sosyal, kültürel anlamında, biliyorsunuz biz sendikacılığı özlük ve özgürlük mücadelesi olarak görüyoruz. İşin özgürlük boyutunda işte bu söylediğimiz bu alanlar yatmaktadır. Gerek ülkemizde, gerek gönül coğrafyamızda meydana gelen olaylarla ilgili, milli irademizin bu anlamda saldırıya uğradığı konularla ilgili, milli manevi değerlerimize olan saldırılarla ilgili yapılan saldırılara karşı ortaya koyduğumuz tavrımız, duruşumuz, bu konudaki çalışmalarımızda buna örnektir.
YASA OLARAK SERBESTLİK SAĞLANANA KADAR KRAVATSIZLIK EYLEMİ DEVAM EDECEKTİR
POLİTİK ADAM: Yani biraz sivil itaatsizliğinizde var Memur-Sen olarak, ben izliyorum bir sendika başkanının dışında birçok Genel Başkan kravat takmıyor, Sayın Başkan ve Genel Başkan da dahil olmak üzere.
Ali Yıldız: Evet, bizim bu itaatsizliğimiz devam ediyor, inşallah kamuda kılık kıyafet uygulamadan kaynaklanan bir serbestlik değil, yasa olarak serbestlik sağlanana kadar devam edecektir.
POLİTİK ADAM: Az önce özgürlük falan deyince belirteyim dedim.
Ali Yıldız: Burada meşru ölçülerde tepkimizi koyacağız, meşru ölçülerde de mücadelemizi sürdüreceğiz.
POLİTİK ADAM: Şimdi bu Diyanet ve Vakıf görevlileri birbirini tamamlayan iki görev gibi, çünkü Türkiye’de Vakıflar dediğimiz zaman çok geniş bir hazine, bunların aldığı kaynak, din, toplum, ahlak, Erdemliler Hareketine bağlayan bir nokta. Şimdi burada şunu söyleyeceğiz, en başta bu iki hizmeti savunurken yaşadığınız birçok sorun var, birçok nokta var, hani bunu nasıl birbiriyle tamamlıyorsunuz? Ne yapıyorsunuz, yani biraz daha diyanet ağır mı basıyor, çünkü bu gelen e-postalardan vakıf görevlileri de bizim sesimizi daha fazla çıkartsınlar diye bir serzenişleri var, onun için soruyorum.
Ali Yıldız: Evet, o kardeşlerimizde serzenişlerinde haklıdır. Her zaman biz eleştiriye açığız bu anlamda ve eleştiri aldıkça da mutlu oluyoruz. Görüşlerini belirten arkadaşlara ben teşekkür ediyorum. Şimdi tabi vakıflar ayrı bir kurum, Diyanet’in dışında bir kurum. Biz Diyanet’in kendi bünyesinde olan yasa bizi bir araya getirmiş. Dolayısıyla burada mücadele konusunda herhangi bir eksikliğimiz yok. Nasıl ki Diyanet’te görev yapan imamlarımızın, müezzinlerimizin, Kuran kursu hocalarımızın, vaizlerimizin, bütün branşlarda görev yapan kardeşlerimizin haklarını hukuklarını savunuyorsak, aynı şekilde vakıflar hizmet kolunda da görev yapan arkadaşlarımızınkini savunuyoruz. Mesela şimdi bizim vakıflarda müstakil bir şubemiz vardı. Dolayısıyla müstakil bu şubemiz vakıflarda çalışan arkadaşlarımızın, üyelerimizin sorunlarını, problemlerini bu anlamda taleplerini alarak bizlere iletirler, bizde bu anlamda gerek KİK (Kurum İdari Kurul) toplantılarında gerek toplu sözleşme gündemlerine taşıyarak arkadaşlarımızın da aynı şekilde haklarını hukuklarını aramaya çalışırız. Tabi, bizim millet olarak şeyimizde hep özgürlük vardır. Niye biz müstakil olmuyoruz diye, o arkadaşlarımızın da öyle serzenişleri vardır. Onlarda tabi kendi görüşlerinde haklıdır, saygı duyuyoruz. Ama biz gittiğimiz yerlerde de bütün müftülüklerimizi ziyaret ettiğimiz kadar vakıflarımızı bölge müdürlüklerimizi de ziyaret ederiz. Vakıflardaki üyelerimizi de ziyaret ederiz ve onlarında halini hatırını sorar, çaylarını içeriz.
RAMAZAN AYINDA HİZMETE HAZIRLANDIK
POLİTİK ADAM: Şimdi mesajlar geliyor, bu arada onlara da bakıyorum. Başkanı illa bir 3600 göstergeye getir diyor da ona geleceğiz. Şimdi şöyle, Ramazan ayı geliyor, belki de bu konunun muhatabı olarak en iyi sorulacak konulardan biri, niye, Diyanet İşleri Başkanlığı veya Vakıflarda hayra hasenata ilişkin görev yapan üyeler Türkiye’de en büyük sendikal yapı sizsiniz. Şimdi bu Ramazan ayı öncesi din eğitimi ve öğretimi çalışmaları var. Bunların ne düzeyde olduğunu soruyor izleyiciler bize, Ramazan ayı geldi, manevi bir iklim havası oluşturan sizin görevleriniz, bu konuyu da kısaca alalım.
Ali Yıldız: Ramazan ayında aslında biz kurumlar olarak hazırlık yaptığımız gibi millet olarak ta yapıyoruz. Bunu psikolojik olarak, manevi olarak bir hazırlık sürecimiz başlıyor üç ayların başlangıcı ile birlikte, aslında biz o atmosferi yaşamaya başlıyoruz. Recep ve Şaban aylarıyla birlikte ve arkasından da Ramazan ayına bu şekilde girmiş oluyoruz. Ve bunun hazırlıkları da yavaş yavaş bu aylarda yapılmış oluyor. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’nda da aynı çalışmalar yapılıyor. Gerek camilerin, müştemilatların temizlikleri, yapılandırmaları bu konudaki tefrişatının gözden geçirilmesi anlamında gerekse manevi olarak dini hayatın Ramazan ayında daha yoğun, güzel ve verimli yaşanabilmesi için arkadaşlarımız bu anlamda da bütün çalışmalarını yapıyorlar. Teravih namazlarının hazırlıkları yapılıyor. Mukabelelerin hazırlıkları yapılıyor ve dini olarak ek olarak sohbet almak isteyen kardeşlerimize bütün camilerimizde,
POLİTİK ADAM: Performans anlamında sorayım, antrenmanlarını tamamladılar. Bunun bir altyapı hazırlığı var, yoksa sıradan, herhangi bir olay gibi görülmüyor.
Ali Yıldız: Tabi, herhangi bir olay gibi değil, söylediğim gibi üç ayların başından itibaren arkadaşlarımız bugüne hazırlanıyor zaten. Tabiri caizse Ramazan ayı bir final, buranında finali nedir, bu hazırlık sürecinde başı rahmet, ortası mağfiret sonra da cehennem azabından kurtuluş.
HOCALARIMIZ ADANMIŞLIK RUHUYLA GAYRET EDİYOR
POLİTİK ADAM: Şimdi din eğitimi ve öğretimi, sizde daha iyi bilirsiniz, din eğitim ve öğretimi birbirleriyle farklı mekanizmaları oluşturan bir nokta ama Diyanet’in yapısında, bende sitenizi incelediğimde bu anlamda bazı veriler görüyoruz. Şimdi Ramazan ayında camiler ya da her zaman olduğu gibi biraz daha halka açık, mukabele okuma, Kuran derslerinin devam ettiği nokta değil mi? Türkiye’de ciddi bir muhalefet dönemi de var bu din eğitimi ile ilgili, bir de en önemli iş okul öncesi çocuklara ilişkin din eğitimi konusu.
Ali Yıldız: Özellikle bizler, bunu milletimiz 4-6 yaş grubu olarak adlandırılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığımızın gerçekten son yıllarda başlatmış olduğu en başarılı, en faydalı, gerçekten istikbalimizi kendi medeniyet değerlerimiz üzerinden inşa noktasında en verimli projedir. Bundan dolayı ben Diyanet İşleri Başkanlığımızı tebrik ediyorum. Bu organizasyonda emeği geçen, görev alan din gönüllüsü kardeşlerime buradan şükranlarımı sunuyorum. Türkiye’nin dört bir tarafından hakikaten hocalarımızın adanmışlık ruhuyla gayret ettikleri, çaba sarf ettikleri, mesai harcadıkları bir eğitim öğretim pozisyonudur, 4-6 yaş Kuran kursları. Buralarda görev yapan hocalarımız kıt imkanlara rağmen, bu kadar sorun ve problemlere rağmen, onları sorun ve problem yapmaktan ziyade oradaki hizmete ve sonuca odaklanarak, bu milletin istikbaline, geleceğine, evlatlarına bu hizmeti veriyorlar.
4-6 YAŞ ÇOCUKLARA EĞİTİMİ İMAMLAR DEĞIİL ÖZEL FORMASYON ALMIŞ PERSONEL VERECEK
POLİTİK ADAM: Şimdi şöyle bir nokta var başkanım, sözünüzü kestim, bu Kuran eğitimi dediğimiz zaman sadece Kuranı Kerim’i ezberleme, yüzünden okuma gibi değil, genel ahlak bilgileri de veriliyor. Şimdi verilen dersler gibi veren insanlarında kapasiteleri, kalifiye oluşları, yetişmişlikleri çok önemli. Şimdi izleyiciler şöyle bir şeye kapılmasın, bu Kuran eğitimine çocuklarınızı gönderdiğiniz zaman, şu eğitimler veriliyor, bu eğitimleri veren insanlarda her cami hocası vermiyor bunu.
Ali Yıldız: Yok, her cami hocası değil, buralarda formasyonunu almış, sertifikasını almış, bu konuda yetkili, ehil olan hocalarımız tarafından bu eğitim veriliyor. Yani bu 4-6 yaş Kuran kursları yaz döneminde camilerde verilen kurslar gibi değil, oraya daha çok günübirlik çocukların gelip, gittiği gönüllülük esasına dayalı pozisyon var. Ama burası tamamen bir müfredata, donanımlı, ehliyetli, liyakatlı, formasyonunu tamamlamış, bu konuda uzman hocalarımız tarafından gerçekten 0-6 yaş, 4-6 yaş grubuna dönük eğitimi verebilen hocalarımızdır.
HELALLEŞMEYE ÇALIŞTIĞI İNSANLARIN DEĞERLERİNE, KUTSALLARINA BÖYLE AŞAĞILAYICI İFADELER KULLANILMASI DA İBRET VERİCİDİR.
POLİTİK ADAM: Şimdi buna yönelik sert eleştiriler geldi, orta çağ zihniyeti gibi, şimdi ben bakıyorum, geçmiş dönemde dini hayatla ilgili çalışmalar yapan, STK başkanlığı da yapan kişiyim. Ya bazı toplum kesimleri var, hani din adına yapılan saldırılarda hemen öne çıkıp ta tavır koyacak insanlar, bunlardan ne yazık ki akademik çevrelerden çok ciddi sesler duymuyorum ama bu dönemde Diyanet bazen kendini savunmak konusunda malzemesi, cephanesi yetmiyor. Ama sizin gibi meslek örgütlerinin seslerini daha gür duyduk. Bu konuda ne dersiniz başkanım?
Ali Yıldız: Şimdi, Türkiye’de şöyle bir alışkanlık var. İşte insanlar şahıslara kızarlar dine saldırırlar, kurumlara kızarlar diner saldırırlar yani dinle olan hesaplaşmasını şahıslar ve kurumlar üzerinden yaparlar. Dolayısıyla böyle davranış şekillerinde başkanlığımız ve başkanımız üzerinden dinimize ve değerlerimize, ortak değerlerimize geldiği zaman bizlerde sendika olarak, sivil toplum kuruluşu olarak biraz önceki Hılfıl Fudul’dan aldığımız ilhamla bunlara tepkimizi koyuyoruz, koymak zorunda hissediyoruz kendimizi. Çünkü burada, değerlerimizi savunma noktasında bir görev çıkıyor bize. Diğer taraftan tabi 4-6 yaş Kuran kurslarının Orta çağ karanlığına benzetilmesi ve o şekilde itibarsızlaştırmaya dönük gayretler, hezeyanları da maalesef izliyoruz. Tabi Türkiye’de helalleşme adına çıkıp, helalleşme seferberliğine kapılıp bir taraftan, bir taraftan da helalleşmeye çalıştığı insanların değerlerine, kutsallarına böyle aşağılayıcı ifadeler kullanılması da ibret vericidir. Dolayısıyla bunlar şecaat arz ederken sirkatlerini çıkartıyorlar ortaya, cibilliyetlerini çıkartıyorlar ortaya. Tabi bunlar ne derse desin, hezeyanları ne olursa olsun bu ülkenin madem %99’u Müslümansa, %98’i Müslümansa bu anlamda bu ülkede de Müslüman Türk milletinin kendi değerleri, örfü, adeti, eğitim öğretim olarak ta, yaşantı olarak ta uygulanacaktır.
SİNEMA, TİYATRO ALANLARINA DA GİRİLMELİ
POLİTİK ADAM: Tarihi bir tespit yaptınız, özellikle 15 Temmuz’da pik yapmış, benimde en çok üstünde durduğum Ehli sünnet itikatına karşı bir saldırı var. Bu gün geliyor Deizm olarak çıkıyor, gün geliyor, hadissiz, Hz. Muhammet’siz bir İslam anlayışı çıkıyor. Gün geliyor başka bir şekilde çıkıyor. Şimdi ben bununla ilgili yorumlar yaparken geçen bir siyasetçi de benim yazdığım yazıyı söyleyince konuk ettim. Türkiye’de din düşmanlığı yapmıyorlar, Türkiye’de İslam düşmanlığı yapılıyor. Bir yapı var ama ben burada bu işin içinde olan kesimin sesinin biraz daha gür ve metodolojik olarak çağdaş enstrümanları daha iyi kullanması taraftarıyım. Siz biraz önce bir örnek verdiniz, diziler, sunucular, sanatçılar bir şeyi kötülemeye çalıştıkları zaman hemen dini referanslarla, dini değerlerle örnek verip, kötülemek yapıyorlar. Hatta dizilerdeki kötü karakterlerin ismi bile İslam geleneğinde çok önemli isimler oluyor. Şimdi bu durumda da bir şeylerin yapılması lazım, inanıyorum ki bu işe el atmışsınızdır yani,
Ali Yıldız: Tabii ki bunların değiştirilmesi noktasında da çalışmalarımız sürüyor. Söylediğiniz gibi bir dönem topluma rol model olması gereken insanlar, hep böyle kötü işlerle meşgul olan, ahlaksız yapılarda insanlar olarak sergilenen ve toplumumuzda da bu unvandaki insanların sanki bu şekildeymiş gibi sergilendiği, anlatıldığı, rol model olarak kötü tipler olarak gösterildiği bu dönemler olmuştur. Bunların hepsi işte biraz önce söylediğim gibi 4-6 yaş Kuran kurslarına çağdışı zihniyet diyenlerle aynı minvalde mücadelelerini vermişlerdir. Tabi burada şu da vardır, bizim kesimin veya Müslüman kesimin daha çok bu alanda da sinema, tiyatro alanlarına da girerek bu yanlışlıkları bu şekilde ortadan kaldırması lazım. Buna dönük projeler üretilmesi lazım diye düşünüyoruz.
MİLLETİMİZİN BUNLARA PRİM VERMEMESİ LAZIM
POLİTİK ADAM: Ben şuradan bizi izleyen değerli izleyicilere bir çağrıda bulunacağım, sizde bana katılırsanız, sizde üyelerinize bulunun. Lütfen bir dizide, bir televizyon programında, dini değerleri tahkir eden, aşağılayan, benzetme yapan, bununla ilgili bir sahne olduğu zaman seccadeyi, başörtüyü, orucu, İslam’ın kutsal saydığı her şeyle dalga geçenler olduğu zaman lütfen şikayet edin. O Televizyonu da şikayet edin ama bunu söylenme kültürüyle değil, hayata geçirerek, e-posta atarak, sosyal medyada yaparak, bir daha insanlar bizi incitmeye tevessül edemesin. Biz onların kutsallarına hakaret etmiyoruz, onlarda bizim kutsallarımıza hakaret etmesin.
Ali Yıldız: Biz bu tip davranışlarda zaten direkt reaksiyonumuzu gösteriyoruz. Gerek basın açıklamalarımızla, gerek bunlarla ilgili suç duyurularımızla gerek söylediğimiz gibi yetkili makamlara bu işleri bildirmekle bunları yerine getiriyoruz. Somut olarak mesela bu anlamda yaptığımız takipler var, burada daha çok milletimizin bunlara prim vermemesi lazım. Mesela gündüz kuşağı programları var, sanki böyle kıyıda köşede, istisnai olarak ve işlenmiş bir takım yanlış şeyler var, sapık ilişkiler var, bunları alıyorlar, haftalarca, günlerce bu milletin evlerinde, ocaklarında televizyon kanallarında bu sapık ilişkiler konu ediliyor. Ve insanlarda bakıyorlar, diyorlar ki sanki Türkiye’nin her tarafı böyle. Bütün insanlar böyle, bütün gençlik böyle.
POLİTİK ADAM: Birde bu dizileri, İslam dünyası başta olmak üzere ihraç ediyoruz, onlar rol model olarak bunu görüyor.
Ali Yıldız: Aynen öyle, bizim işte bunlara kapı aralamadan tepkimizi de ortaya koymamız lazım. Aslında biz millet olarak gerçekten çok Ali-cenap bir milletiz. Gençliğimiz şuan o kadar kötü bir pozisyonda anlatıldığı gibi, oluşturulmaya çalışıldığı gibi o kadar kötü pozisyonda değil. Yani ben bu tip eleştirilere katılmıyorum. Gerçekten iyi noktadadır. Yeter ki milletimize moral, motivasyon verilsin, bu anlamda fırsat verilsin.
3600 EK GÖSTERGE CUMHURBAŞKANIMIZIN VAADİYDİ.
POLİTİK ADAM: Şimdi bu konuda eleştiri yapanlara, savunma yapanlara diyeceğim en önemli şey şu, elimizde veri var mı, bilimselliğe dayanan veri var mı? Şimdi herkes bir yüzdelik hesap veriyor, tahminine göre ve bu konuda da biz ortak bir konuda şeye yaklaşamıyoruz. Şimdi gelelim, bizim izleyiciler bekliyor, Başkan bugün 3600 ile ilgili Temmuz ayını gösterdiler. Bir kanun çalışması yapıyor, bizde biliyoruz ki Diyanet-Sen, 3600’ün muhatabı olan memur kesimin tam ortasında olan bir kuruluş, yani bugün Türkiye’de konuşacak en önemli başkan sizsiniz. Söz sizin.
Ali Yıldız:Eyvallah, teşekkür ediyorum, önce hakkını teslim etmek lazım, bu 3600 vaadi, Sayın Cumhurbaşkanımızın bir vaadiydi.
POLİTİK ADAM: Bu 3600’ü de affınıza sığınırım, söze girmeden önce, 3600 tartışmasını bilmeyen izleyicilerimiz için 3600 budur izleyiciler derseniz, çok mutlu olurum.
Ali Yıldız: 3600, emeklilik ek göstergesine tabi bir göstergedir. Dolayısıyla emekli olunca, emeklilerimizin maaşlarına yansıyabilen bir orandır. Tazminatlarına yansıyan bir orandır.
HÜKÜMET SİYASİ VE SOSYAL FATURA ÖDEMESİN
POLİTİK ADAM: 3600 olunca maaşlarına zam gelmeyecek.
Ali Yıldız: Yok, gelmeyecek ama emekli olduktan sonra geçerli olan bir şey. Bunun çarpanları var, yansıyanları vardır, bunlar çok teknik konular, son günlerde bu konuda çok ders çalıştık. Bu teknik konulara girdiğimiz zaman şimdi işin içinden çıkamayız. Ama genel olarak şunları söyleyelim, bu Cumhurbaşkanımızın bir vaadiydi. Özellikle Diyanet hizmet kolu için konuşacak olursak Sayın Cumhurbaşkanımız o gün kürsüden konuşurken şöyle hitap etmişti. Biz din görevlilerine de 3600 ek göstergeyi veriyoruz, demişti. Dolayısıyla bu bizim için bir referans oldu, bütün toplantılarımızda, bütün toplu görüşmelerimizde bu anlamda hep bu söz üzerinden yola çıkarak taleplerimizi bu söz üzerine oluşturduk. 3600 ek gösterge ile ilgili 3.toplantımızı yaptık. Bir komisyon kurduk, bu komisyon alt çalışmalar şeklinde yürütüyor.
POLİTİK ADAM: Çok mu ağır şartlar istiyorsunuz ki hükümet işi biraz ağırdan alıyor?
Ali Yıldız: Biz şunu istiyoruz, hükümet 3600 ek gösterge konusunda siyasi ve sosyal fatura ödemesin.
POLİTİK ADAM: Yani fatura derken, hükümeti kurtaracak bir öneriniz var, sevgili başkan yani fatura ödemeden alıkoymak için önleyici faaliyet?
Ali Yıldız: Aynen, şimdi işte seçimlere gidiyoruz deniliyor ama hükümet bir faaliyet yapmaya çalışıyor, faaliyetten maksat nedir, insanları memnun etmektir, kurumlardaki memnuniyet oranını azami pozisyonda tutmaktır. Dolayısıyla bizlerde yapmış olduğumuz tekliflerde bunu sağlamaya çalışıyoruz. Çalışanların memnuniyetini sağlamaya çalışıyoruz. Burada bizim istediğimiz nedir 3600 konusunda, Sayın Cumhurbaşkanımız din görevlileri demiştir. Din görevlisi sıfatına sahip ve din görevlisi müktesebine haiz olan bütün herkes 3600 ek göstergeden istifade etsin. Din görevlisi müktesebi dediğimiz zaman mesela şuan hizmetli olabilir, şef olabilir, veri hazırlama olabilir, şube müdürü olabilir ama din görevlisi müktesebi vardır, oradan geçmiştir.
ÜNVAN ÜZERİNDEN 3600’ÜN DEĞERLENDİRİLMESİNİ İSTİYORUZ.
POLİTİK ADAM: Kaç kişidir?
Ali Yıldız: Şuanda toplamda %70-80’ini bulacak bir şey bizim teklifimiz. Yani biz eğitim üzerinden bir 3600 istemiyoruz. Unvan üzerinden 3600’ün değerlendirilmesini istiyoruz. Sadece dini yükseköğrenim mezunu olanlar, olmayanlar gibi bir ayrıma tabi tutularak, teşkilat içerisinde,
POLİTİK ADAM: Zaten özlük haklarında böyle bir ayrım vardır. Şef olabilmek için, müdür olabilmek için yüksekokul, master, doktora,
Ali Yıldız: Şimdi şöyle düşünelim, mesela bizim A
sınıfı B sınıfı camilerimiz var, 2 tane imamı var.
POLİTİK ADAM: Onu da ilk defa duydum, A sınıfı, B sınıfı.
Ali Yıldız: Tabi, camiler şuan grup gruptur. A,B,C,D,E sınıfına kadar var.
POLİTİK ADAM: Caminin büyüklüğüne göre mi?
Ali Yıldız:Caminin büyüklüğü, konumu, mahalli, ona göre sınıflandırılmıştır.
3600’ÜN ÇIKARTILMASI İÇİN ÇALIŞIYORUZ.
POLİTİK ADAM: İlk çıkan aday herhangi bir camiye gidemez yani?
Ali Yıldız:D grubu camiden başlar. Şimdi atamalar oradan başlar, oradan devam eder. Mesela B grubu veya A grubu bir cami düşünelim, A,B grubu camilerde 3’er, 4’er kişi görev yaparlar. Orada 2 tane imam arkadaşımızı düşünelim. Birisi İlahiyat mezunu bir hocamız, diğeri de yine hafız, İmam Hatip’i bitirmiş, İktisat İşletme ve Kamu Yönetimi mezunu bir hocamız, şimdi biz burada dini yükseköğretim mezunu olana sen 3600’sün devam et ama sen Kamu Yönetimi mezunusun hocam, sen bekle, ama aynı görevi yapıyorlar, aynı camide görev yapıyorlar. Dolayısıyla biz burada hem çalışma barışı oluşsun, moral motivasyon bozulmasın, hem de bu işin siyasi ve sosyal faturası oluşmasın diye buradan uyarıyoruz biz, bütün toplantılarımızda uyarıyoruz. Bunu 130-140 bin kişilik bir teşkilatta sadece 20bin kişiyi memnun edecek bir 3600’den ziyade 90-100 bin kişiyi memnun edecek bir 3600’ün çıkartılması için çalışıyoruz.
POLİTİK ADAM: Yani 100bin Diyanet ve Vakıf görevlileri bunu mu bekliyor?
Ali Yıldız: Tabi bunu bekliyorlar. 3600 ek göstergeyi bekliyorlar, şuan bugün 60-65 arasında bugün emekli olsa, 2500-2600 kişi, o kadar kişi yok yani, mesela 50-60 arası 10-12bin kişi,
POLİTİK ADAM: Siz bunları tasniflediniz, yaş grubuna göre.
Ali Yıldız: Tabi hepsini çıkarttık, hepsini görüyoruz.
POLİTİK ADAM: Şimdi sevgili başkan, bir soru soracağım, diğer kamu kesiminde de 3600 beklentisi var. Emniyet Genel Müdürlüğünde görev yapan polisleri biliyoruz, sağlık çalışanlarını, yani diğerlerine de bu iş hemen olmuş gibi değil. 3600 gösterge herhangi bir kamu çalışanına verildi mi, verilmedi.
Ali Yıldız: Öğretmenlere verildi şu anda Meslek Kanunu ile birlikte,
POLİTİK ADAM: Yani orada bir pozitif ayrımcılık yapmışlar.
Ali Yıldız: Kanun erken çıktığı için oraya verdiler.
RAMAZAN AYI İÇİN 4 GÜNLÜK MESAİ PAZARLIĞINI MASADA YAPACAĞIZ
POLİTİK ADAM: Gelin bu Ramazan hürmetine değerli hükümet temsilcileri, Vedat Bilgin hocam, gelin bu konuyu hazırlayın, bakın Ramazan bereket ayı,
Ali Yıldız: Ramazan ayı denilince, Ramazan ayında bu toplu sözleşme kazanımımız oldu. Biliyorsunuz Ramazan ayı geldiği zaman bütün din görevlilerinin izinleri iptal edilir. Haftada bir gün resmi izni vardır din görevlilerinin, Ramazan ayı gelince 4 hafta, 4 gün izin kullanamaz. Biz bunu toplu sözleşme masasına götürdük, dedik ki tamam Ramazan ayı yoğun bir ay, manevi yoğunluğun zirvede olduğu bir mevsim, biz yine halkımıza hizmeti verelim, bu anlamda yine izin kullanmayalım ama arkadaşlarımıza da bir mesai ödensin.
Ali Yıldız: 4 günü götürdük ama biraz maliyecilerle pazarlık zor oluyor, 3 gün olarak kabul ettirdik. İnşallah 4.sünü de gelecek Toplu Sözleşme döneminde gerçekleştiririz.
POLİTİK ADAM: Başkanım eğer mesaiye vurursanız, sizin sendika üyelerinizin çok mesaisi var. Sabah namazı, yatsı namazı,
Ali Yıldız: Bizim Diyanet-Sen olarak 18 yıldır yetkiliyiz. Ve 95 ana başlıkta kazanımlarımız var. Memur-Sen olarak 800’ün üzerinde kazanımlarımız var.
POLİTİK ADAM: Siz bu dünyada da kazanmışsınız, ahirette de kazanmışsınız gibi bir nokta var yani.
Ali Yıldız: Hem öyle yapıyoruz hem de kazandırıyoruz.
POLİTİK ADAM: Çok ilginç bir nokta değerli başkanım,
Ali Yıldız: Sözleşmelerle ilgili mesela bir konu var, süresiz sözleşmeli kardeşlerimiz var bizde, 18500 tane. 3+1 ile başlayan kardeşlerimiz onların üzerine mesela kadroya geçiyorlar ama o kardeşlerimiz 7-8 yıl olmuş hala müebbet pozisyonda, pozisyonları belirsiz bekliyorlar. Yine bu Toplu Sözleşme döneminde Diyanet-Sen, 6. Toplu Sözleşme masasına götürdük ve Toplu Sözleşmenin maddesi haline getirdik, inşallah o kardeşlerimizde 2022 yılı içerisinde pozisyonları düzenlenerek kadrolarına bu anlamda kavuşacaklar.
İDLİB DE 60 ADET EV YAPTIRDIK
POLİTİK ADAM: Valla ben çok haber yapmışımdır gazetecilik dönemimde bu Toplu Sözleşme müzakerelerini, gerçekten sizin müzakereleri Ali Erbaş hocayla çok merak ediyorum, imza atma şeylerinizi,
Ali Yıldız: Ama biz din görevlileri olarak sadece almıyoruz, veriyoruz da, onu da söyleyeyim. Biz geçen yıl Genel Merkez Yönetim Kurulu olarak İdlib’e gittik. İdlib’deki o yetimhaneleri gezdik. Oradaki kardeşlerimizi gezdik. Hakikaten o çadırlar çamurlar içerisinde duran kardeşlerimizi gördük, ondan sonra geldik Şube Başkanlarımızla birlikte arkadaşlarımızla bir seferberlik başlattık biz orada. Dolayısıyla 60 tane ev yaptırdık, şubelerimiz bu evleri de oradaki kardeşlerimize teslim ettik.
POLİTİK ADAM: Şimdi sevgili başkan 1-2 tane soru geliyor, atanmayı bekleyen İmam Hatip var mı, boşta bekleyen?
2.soru, bazı İmam Hatipliler görevlerine başlamış ama Yüksekokul okuyorlar, okullarda devamlılık zorunluluğu var, o okulların bölgesine imam olarak tayinlerini istiyorlar geçici olarak, okuldan da kalmak istemiyorlar. Bu konuda başkanımızın bir önerisi var mı diye soruyorlar.
Ali Yıldız: Öğrenci olan arkadaşlarımız tabi bu anlamda resmi olarak yapılabilecek bir durum yok, bu kardeşlerimiz yasal olarak onların öğrenci olması mazeret grubuna da girmiyor. Genelde ilk atama yerine tercihli gittikleri için oralarda görevlerini yapmak zorunda kalıyorlar. Ha şöyle oluyor bazen işte bir yıl, bir buçuk yıl bulundukları yerde görev yaptıkları yerde bu mazeretini de göstererek il içerisinde falan yakın yerlere, yakın pozisyonlara bu kardeşlerimiz çekilebiliyor, değerlendirilebiliyor. İşte bazen de sıkıntı oluyor. Şimdi hem aynı anda öğrenci olması hem memur olması, bazen bu tarafı yapayım derken öbür tarafı aksatma pozisyonları falan oluyor. Ama genel olarak sağ olsun müftülerimiz, hocalarımız bu kardeşlerimizi bu anlamda müsamahakâr davranıyorlar.
TARİH DEĞİL KAPSAM ÖNEMLİ
POLİTİK ADAM: Genel başkanım programın sonuna doğru geliyoruz, benim hazırladığım sorular vardı onlarla ilgili, yani biz 3600 gösterge için Temmuz ayını bekleyeceğiz zannederim, çünkü yeni memurlara bir ek zam konusu da var.
Ali Yıldız: Biz şey söylüyoruz Memur-Sen olarak, Diyanet-Sen olarak bizim için tarih önemli değildir, bizim için kapsam önemlidir. Kapsam memnuniyeti sağlayacak şekilde oluşsun, Temmuz olsun, Eylül olsun, bizim için önemli değil.
VAAT EDİLEN BİR VAADİN NETİCESİNİ BEKLİYORUZ
POLİTİK ADAM: Peki, sizin bu Cumhurbaşkanımızın bu sözünü diğer siyasi partilerde verdi mi? 3600 ek gösterge, çünkü EYT ile ilgili siyasi partilerde çok büyük kampanya var ama 3600’de şöyle kıyısından köşesinden var. Muhteva olarak pek olmadığını görüyorum.
Ali Yıldız: Diğer siyasi partilerin buna yönelik açıklamalarını duymadık biz ama Cumhurbaşkanımızın bunu vaadi olarak gördüğümüz için bunun gerçekleşmesini bekliyoruz. Birde bunu da hakikaten hak ettik Diyanet camiası olarak bizler, Cumhurbaşkanımız bu vaadi vereli kaç sene oldu. Ama ondan sonra bir salgın dönemine girdik, biz sorumlu sendikacılık, vatanperver sendikacılık anlamında yani insanların 1000 liraya ev geçindirmek zorunda kaldığı, kepenklerini kapattığı, işini kaybettiği bir dönemde yani çıkıp biz 3600 istiyoruz diye böyle bir sorumsuzluğa imza atmadık. Ama ne zamanki şartlar oluştu, masa kuruldu, biz talebimizi getirdik. Şuanda da vaat edilen bir vaadin neticesine kavuşmasını istiyoruz.
POLİTİK ADAM: Bir izleyici diyormuş ki başkana sorar mısınız, sendikal yaşamdaki en büyük sendikaların güvencesi, grevler, işi bırakma eylemleri. Yani böyle bir öngörüleri var mı? Hani onlar işi bırakır, grev yaparsa cemaat ne yapacak diye merak ediyormuş.
GREV OLMAZ AMA KIRAATI UZATABİLİRİZ
Ali Yıldız: Şimdi şöyle, bizim grevimiz olursa şöyle olur, tabi biraz espri olsun diye de şey yapıyorum, elbette biz ezanları okuyacağız, namazları kıldıracağız bu anlamda bir grev şeyi olmaz ama buradaki bir grevi biz şöyle yapabiliriz. Kıraat ı uzatarak yapabiliriz. Yani 2-3 sayfa, 5 sayfa okuyarak, teravihi kıldırır gibi akşam namazı kıldırma pozisyonuna girersek belki bu şekillerde olabilir ama tabi dediğim gibi bizim, işin şakası bir tarafa ezan okumama gibi, camileri kapatma gibi bir şey olmaz.
POLİTİK ADAM: Başkanım, bazı belediyelerde imam ve hatipler var, gassallar var, bunlar sizin üyeniz mi?
Ali Yıldız: Değil, onlar belediyenin memurudur.
POLİTİK ADAM: Çok teşekkür ederim Ali Yıldız hocam.